çocukluğumuzun değişmez tadır kendisi. hele ki yağmurdan sonra kendisine çeken o kokusu yok mudur? annem dışarıya çıkmamam izin vermediğinde kollarımı yaslar kafamı koyardım burnuma gelirdi hep kokusu. tadına ne ara baktım hatırlamıyorum. bir şeyden eminim ki adriana lima önünüzde soyunsa ona vuracağınız ne kadar kesinse, balkon demirinin kokusunu alıp tadına bakacağınız da o kadar kesindir.
balkon demirinin yağlı boya ile boyanması sebebi ile yağmur yağdığında oluşan buruk bir tadı vardır. Pimapenci fransız balkoncuları bilmezler. Hele bir de büyük profil demirden yapıldığında, genelde taba ve koyu kahve renklerinin altındaki sacın kokusu yazın tozlu günlerinde bir daha değişiktir.
yine sadece benim yaptığımı sandığım ve başkalarının da buna ortak olduğunu anladığım bir keyif. başlığı okuyunca dahi sanki o kokuyu duyuyormuşum gibi hissettim. çocukluğumun hınzır bir eylemi.
çocukken balkon demiri ile değişik fanteziler denediğim sıralarda aldığım tattır. zaten o zamanlardan belliymiş demirle bir ilişkimin olacağı. demirden korksaydık metalci olmazdık.
iki elle balkon demiri tutulur.etrafı izlerken amaçsızca o demir dişlenir hafif paslı demir tadı gelir.o demirin üzerindeki boyanın ağzımıza geldiğini hissetmek tam bir pişmanlıktır ve tütüttü diye hızlıca o boya parçasını tükürrüz.o demir passızsa pilin ucuna diliyle dokunanlar tat benzerliğini fark eder.
tabi merak neden? (bkz: sebebi neydi ki)