kılçıklarıyla uğraşmayı sevmeyen insandır belki de. tadı da o kadar güzel gelmez muhtemelen. zeka olayını da halleder bir şekilde; balık yiyenler rahat olsun..
kılçıktan bıkmış insandır ve aslında haklıdır bu balık denilen meret her yeri kokutur sonra bu balığın derisini falan ayırırsın sonra kalan et ufacıcıktır yani emeğinin karşılığını alamazsın.
dedelerden-ninelerden duyulduğu üzere, eskiden çerkezlerde bolca bulunan insan çeşidi.
şöyle anlatmaya çalışayım. büyük sürgün zamanı aç-açık sefil halde kafkasyadan gemilere doldurulan sürgün insanlardan bir kısmı gemilerde ölmeye başlar. ve ölenler de görevliler tarafından (görevli garip oldu burda ama) denize atılmaya başlanır. çoluk çocuğu, anası babası gözünün önünde balıklara atılan sözz konusu kişiler ömürleri boyunca balık yememişler (bu bi genelleme tabi) ve bunu yeni nesle de aşılamaya çalışmışlar.
şimdi kaldı mı bu? tabi ki hayır. çoğu şeyin unutulduğu gibi o günler de unutulmuştur..
rakı balık olayını hayatı boyunca tadamayacak insandir. *
zaten böyle tipler genelde denizden çıkan hiç bir canlıyı yemeyeceği için midye bira gibi harika bir ikiliden mahrum kalarak hayatlarına devam ederler..
Hiç anlamam bir Karadenizli olarak. Bak şimdi canım çekti. Şöyle tavada hamsi kızartıp üstüne bol limon sıkıp çerez kibi kılçığıyla yiycen. Oh mis.. Hatta küçükse kuyruğu bile yenir..
balık kokusu duyduğunda sanki başka bişey kokusu almış gibi suratını buruşturan; evde balık piştiğinde sanki herkes ona bağlıymış gibi artislenip ''ben dışarıda yerim'' diyen insandır.