yüce türk yargıçları içinde türkiye anayasası ve kanunlarını baskılara rağmen cesurca uygulayan ayrıca evrensel hukukun dediği gibi "demokrasi düşmanlarının demokrasiyi kullanarak demokrasiyi yıkmasına engel olunması gerekir" ilkesini uygulayanların olması bir yüz akıdır. ilk defa ülkemde yargı ile gurur duyuyorum.
götü yiyen varsa aihm'e gitsinde görsün ali sami yen'i... gidemezler. çünkü ordan da darbenin en ağır suç olduğu tescillenince kaçacak delikleri kalmaz. demokrasiyi de çok bilirlermiş gibi yok millet iradesine aykırı, yok demokratik değil diyorlar. demokrasi sadece oy vermek ve ona göre temsil edilmek değildir. demokrasi insan hakları ile sınırlandırılmıştır. sen milyonlarca insanın iradesini yok sayacak şekilde darbe teşebbüsünde bulun, en temel insan hakkını çiğne sonra demokrasi iste. millet iradesi; darbe yapacakları, katilleri bölücüleri serbest bırakıyorsa o irade geçerli olmaz. bugün abdullah öcalan milletvekilliğine adaylığını koyabilse 10 milyon oy alırsa salıverecek miyiz?
ekleme: bazıları akp yargısının aldırdığı bir karar diyor. eğer ki akp yargıyı etkileyip böyle bir karara imza attırabildiyse ömür boyu en kötü gününde, en rezil yönetimler haline gelseler akp'ye oy veririm. demek ki bazılarının bağımsız yargısı olsa adam gibi karar alamayacak bu ülkede.
yargının 2007'de bir gösteri sırasında taş attığı için pkk üyesi olmakla suçlanan sebahat tuncel'e izin verirken, darbeye yardım ve yataklık yaparak demokrasiyi yıkmaya çalışmakla suçlanan mehmet haberal ve mustafa baybal'ı engellemesi olayıdır. bunun neyinin eleştirildiği anlaşılamamıştır. taş atmak darbe yapmaktan daha ağır bir suç mu? yoksa ünlü biri olmaması mı suç? bu arada belirtmek gerek. taş atmanın cezası 6 aydır. diğerinin cezası ömür boyu hapis.
cemil çiçek ysk'nın kararıdır, karışamayız demiştir. kendi beğenmedikleri bir karar alan hakimleri chp nin arka bahçsinde top oynayan çocuklara benzetme girişiminde bulunan zihniyet, aldığı oyla herşeyi yapabileceğini düşünüp yargıya müdahale etmektedir.
yargı, yök, ysk gibi kurumların artık kimin için çalıştığını sağır sultan bile duydu. çankayanın durumu zaten belli, söylenecek söz yok malesef. başımıza getirenler sağolsun. durmak yok, ülkenin ...... ......a devam.
millet tarafından seçilmiş insanların yargı kararıyla, meclise girmesinin reddedilmesi demokrasi açısından talihsizliktir. fakat sorun şurada ki bu işe yorum yaparken de siyaset karışmakta. hatip dicle nin kararını haklı bulanlar, haberal ve balbay adına verilen kararı haksız bulabiliyor suçları arasındaki fark ne olursa olsun. iki durumda da tutuklu ve halk tarafından seçilmiş kişiler.
hal böyle olunca milletin kararını çizmek, demokrasiye hakaret olarak telakki ediliyor. öte yandan bakarsak balbay ve haberal a yöneltilen suçlamalar "meclisi ortadan kaldırmak", şimdi bu insanların meclise girebilmelerinin dava tamamlanmamış olsa bile, mahkumiyet veya beraat kararı çıkmadan seçilerek meclise girebilmeleri, toplum vicdanını rahatsız eder.
silivri-meclis tüneli hadisesine de bakarsak, milletvekili seçilince dokunulmazlık kazanıp, yargılandığı veya itham edildiği suçlardan kısa yoldan beraat etmek istismara gayet açık bir yol.
ne yandan bakarsak bakalım, olaylar bu raddeye geldikten sonra yaşanılanlar anlamsız karmaşalardan ibaret hale geliyor. hukukla haşır neşir biri olmayan benim ufak tefek önerim ise, bu insanların meclise girebilmeleri mümkün değilse en baştan aday olmalarına izin verilmeyecekti.
12 Eylül 2010'da sözde demokrasi borazanı öttürenlerin demokrasiden ne anladıklarının somut göstergesi bu kararla ortaya çıkmıştır. yargıda gerçekleştirilmek istenilen kadrolaşmanın, baskının sonuçları artık toplanamaz bir biçimde ortaya dökülmüştür. referandum döneminde geçmiş anayasal düzenlemenin kötü olduğunu ama yeni getirilen düzenlemenin eskiyi bile aratır nitelikte olduğunu söylediğimizde siz zamanında kadrolaştınız bugün de biz kadroları elimize geçireceğiz mantığıyla hareket edenler tahmin ediyorum şimdi çok mutludurlar.
türkiye'de yargı yürütmenin oyuncağı olmuştur, son yapılan atamalar, ysk'nın verdiği kararlar ve bugün ortaya çıkan durum türkiye'nin nasıl yönetilemediğinin kanıtıdır. hukuk sadece yasalarla yürütülen bir kavram değildir, kanunların uygulanmasında içtihatlar da önemlibir kaynaktır. ortada sebahat tuncel hakkında verilmiş karar varken, ismi geçen şahısların kaçmak, delilleri(!) karartmak gibi bir durumları söz konusu bile olamayacakken verilen bu kararlar ancak ve ancak garabet olarak nitelendirilebilir. bu durumun ardından yargı bağımsızlığından dem vurmak ise en hafifinden cehalettir, partizanlıktır, körlüktür.
milli iradeyi dillerinden düşürmeyen ikiyüzlü demokrat bozmalarının "yargıya karışmayız, saygı duyarız" yalanlarına bakmayın, istedikleri oldu. bu karar, balbay ve haberal'a oy veren insanlara hakarettir ve hukuki bir yanı yoktur. red gerekçesi, matbu sözlerden oluşmaktadır. zaten tutuklu kalması için haklı hiçbir neden olmayan bir sanığın, milletvekili seçildikten sonra kaçma şüphesi olduğundan bahisle tutukluluğunun devamı, basmakalıp sözlerle varsayılamaz. zira, vekil seçilen hiç kimse, kaçacak kadar ahmak ve şerefsiz olamaz. milletvekili dokunulmazlığı yasası da tahliyeyi gerektirdiği bir yana bırakılamaz. hem de sabahat tuncel örneğinde olduğu gibi, terör örgütüne çok yakın bir isim bile daha önce salıverilmişken. dicle'nin vekilliğinin de, haberal ve balbay'ın tahliyelerinin reddine gerekçe olarak kurban edildiği de anlaşılmıştır.
çok sevindigimi belirtmekle beraber, recep tayyip erdogan' ın nekadar güçlü ve milliyetci bir lider oldugunu bir kez daha kendisini kanıtladıgı, gelişmeleri keyif alarak iznlenilesi bir fanatikliktir.
egemenliğin kayıtsız-şartsız milletin olduğunu adeta haykıran türkiye cumhuriyeti anayasaları'nın temelini oluşturan kuvvetler ayrılığı ilkesinin tam anlamıyla piç edildiğinin göstergesidir. bu devlet, cumhuriyet tarihi boyunca; kuvvetlerini oluşturan yargı, yürütme ve yasama kurumlarının birbirleri ile bu denli kavgalı olduğu bir dönem daha yaşamamıştı.
maddeler halinde yazmakla belki anlayamayanlara olayı anlatırız.
1- sabahat tuncel; bir gösteri de taş attığı için tutuklanıp yargılanmış 6 ay ceza almıştır. kanunen pkk'lı olduğu kanıtlanmamıştır. yani örgüt üyeliğinden değil örgüt sempazitanı olmaktan ceza almıştır. milletvekili olmasına engel bir durum yoktur. 1 seneden az ceza alanlar milletvekili olabilir.
sabahat tuncel'i hapisten kurtaran 83. maddenin aşağıdaki fıkrası.
--spoiler--
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında, seçiminden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır; üyelik süresince zaman aşımı işlemez.
--spoiler--
2- hatip dicle; bir röportajda örgütü desteklediği için ceza almıştır. cezası 1 yıldan fazla olduğu için ve cezasını daha çekmediği için milletvekili olamaz.
3- balbay ve haberal; anayasa 14. madde'de belirtilen durumlar, kısaca özetlemek gerekirse demokratik cumhuriyeti yıkmaya teşebbüs, yardımla yargılanmaktalar. milletvekilliklerine engel bir durum yok. ancak bu maddeden yargılananlar hakkında açılan soruşturma ve davalar devam eder. sadece anayasa 14. maddeyi okursanız bu maddeden yargılanmadan anayasanın hiçbir maddesinin yargılananları kurtaramayacağını anlarsınız. kaldı ki zaten 83. madde anayasa 14'den ve ağır cezalık bir suçtan suçüstü olaylarında ne yapılacağını belirliyor.
anayasa 83.den bir kısmı ağağıdaki gibi.
--spoiler--
Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14 üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır.
--spoiler--
hatip dicle için engel milletvekili olabilmeyi düzenleyen 76. madde> toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar ..... milletvekili olamazlar.
başka bir düzenleme; yasaklı hakların cezadan 3 yıl sonra geri verilebilmesini ve bu şekilde milletvekili olabilmeyi sağlıyor. ancak yargıtay hatip dicle'nin cezasını mart 2011'de onayladığına göre hapis cezasını mahsuplaştırsa bile 3 yıl uslu durmasını öngörüyor.
tayyip erdoğan'ın cezasını da daha yukarlarda yazmıştım zaten.
şaşırılmaması gereken durumdur. ülkemizde yandaş mahkemeler olduğu sürece. tayyip hapisten çıkar başbakan olur ama istenilmeyenler kişiler, istenilenler yapılana kadar hapiste kalırlar.
ancak bu artık yasaların, ananelerin, dini yasakların iplenmediği gibi seçim sonuçlarının dahi iplenmemeye başladığının habercisi. zaten çok şüpheli olan seçim sonuçları ve bir takım oyunlar da yetmedi akp ve yardakçılarına şimdi de milletin yasalar çerçevesinde seçtiği vekillerin temsil haklarının bin türlü yalanla ellerinden almaya çalışıyorlar. karar hukuksuzdur, teamül dışıdır ve aslında hem bireysel hak ve özgürlükler hem de kamu menfaati açısından bakıldığında kadüktür. bu kararı alan yargıçların, bunu aklamaya çalışan gazetecilerin, bu kararın alınması konusunda baskı ve tehdit uygulayan siyasetçilerin içinde bulunduğu durumu açıklayacak tek bir tanım var o da topluma karşı suç işleme durumu. iktidar ve devlet erkleri yavaş yavaş meşruiyetlerini kaybetmeye başladılar. bu işin sonu iyi değil. herkes aklını başına toplasa çok iyi olacak artık. bu ülkenin menteşeleri sağlamdır ayrılmaz ama çıkan çatırtıda dan duna gden çok olur.
Bu ülkede artık herşeye alışmamız gerektiğini gösterir. Hatip Dicle'nin olayı ile karıştırılmamalıdır. Hatip Dicle hüküm giymiştir. Fakat Balbay ve Haberal hala yargılanmaktadır ki bu olay 2 senedir hala ne delilinin toplandığını ve hala neden savunması alınmayan sanıklar olduğunu düşündürmelidir. Ülkede adalet artık tamamen devletin eline geçmiştir. Sizce bu vekiller Ak Parti'den seçime katılmış olsalardı, bu karar böyle mi çıkardı?