nazan soray, kadir inanır ve murat soydanin basrolleri paylastigi bir yesilcam filmi. nazan soray ve kadir inanır dolandiricilik yaparak hayatlarini sürdüren iki sevgilidir. fakat bir gün yaptıklari kücük islerden saglam para kazamayacaklarina kanaat getirirler. aniden kadir inanırın aklına bir fikir gelir. ancak yapacaklari is uzun ve sabır gerektiren türden bir istir. bu isin sonunda yüklü bir miktar para kazanacaklar ve artık bu isleri bırakacaklardır. planlarina göre nazan soray, filmde zengin bir isadamını oynayan murat soydani bastan cikarip postunu yolacaktir. olaylar gelisir...
fakat bazen işlerin bal tadında olmadığı da görülmüştür:
--spoiler-- * "Çıkacağımız 10 günlük tatil öncesi kocam, eline 2 tane prezervatif alıp "Yeter değil mi?" diye sordu. Ve bu tatil aslında söylemeye utanıyorum ama balayımızdı".
--spoiler--
kadir inanır'ın en sevdiğim filmlerinden biridir. filmin çok güzel olmasından değil, kadir inanır'ı ilk defa farklı bir rolde
gördüğüm için. hep aynı rollerinden sıkılmıştık. bu filmde az buçuk kötü olmuştur kadir abim.
Balayı denilince evliliğin bal gibi tatlı geçen ilk ayı veya evlenir evlenmez çıkılan seyahat anlaşılır. Aslında ingilizce'deki 'honeymoon' kelimesinin 'balayı' olarak tercümesi doğrudur ama buradaki 'moon' süre olarak 'bir ay' değil gökyüzündeki 'Ay' anlamındadır.
Balayının geçmişi ile ilgili farklı hikayeler vardır. Birinci hikayeye göre balayının kökeni Babilliler ile o zamanki Avrupa ülkelerine uzanıyor. O zamanlarda evlenen çiftlerin önce törenleri sırasında, sonra da 30 gün boyunca, içine bal katılmış, 'bal likörü' diye adlandırılan bir şarabı içmeleri adettendi. Hun imparatoru Atilla'nın ölümüne de evlilik töreni sonrası içtiği bu bal likörünün sebep olduğu rivayet edilir.
Aynı hikayeye göre 'balayı' dey imindeki 'bal' kelimesi bu bal liköründen kaynaklanmakta olup 'ay' kelimesinin kullanılmasına ise o zamanlar insan vücudunun (özellikle kadınların) Ay'ın evreleri sürelerine denk gelen periyodik değişimler gösterdiğine, evlilikte ilk dönem nasıl geçerse diğerlerinin de o şekilde devam edeceğine inancın neden olduğu sanılıyor.
ikinci hikayede ise balayı adeti kız kaçırma adeti ile birleşiyor. Oğlan komşu köyden kaçırdığı kızı, ailesi aramaktan bıkana veya kız hamile kalana kadar, sadece birkaç yakın arkadaşının bildiği bir yerde saklıyor. Daha sonra çift ortaya çıkıyor ve başlık parası verilerek mutlu sona ulaşılıyor. Görüldüğü gibi bu hikayede bal ile ilgili bir husus yok. Tarihçilere göre ingilizce balayı anlamındaki 'honeymoon', bu hikayedeki gizlenme olayının anlamı olan 'hiding' kelimesinden türemiş.
O tarihlerde yeni evli bir çiftin, ev işleri, hayvanlarla uğraşma gibi köylük yaşamın gerekli işleri dururken, bir ay süre ile bir yere kapanıp, baş başa bal likörü içme lüksüne sahip olmaları biraz zor olduğundan ikinci hikaye daha akla yakın geliyor.
Günümüzdeki anlamıyla balayı deyimine 16. yüzyıldan sonraki yazarların eserlerinde rastlanıyor. Balayının evliliğin ilk ayında yapılan tatil olarak nitelendirilmesi ise 18. yüzyıldan sonradır.
ingilizcede "honeymoon" kelimesine tekabül eder. "bal ayı" şeklinde türkçeleşmiş bu kelime, birebir türkçeye çevrildiğinde anlamı bozulmayan ender kelimelerdendir. eşlerin birbirlerinin kusurlarını görmeyecekleri kadar sarhoş oldukları ballı cicim aylarıdır.