istanbul'un ruhunu yansıtan minyatür semtlerinden birisidir. ama bir açık hava müzesi gibi durur. bir fotoraf makinesi ile kalbine dalmak son zamanlarda icab eder.
zeynep casalini'nin duvar adlı şarkısına klip çektiği istanbul semtidir,son zamanlarda balat'ı güzelleştirme adına avrupa birliğinden özel bir fon da verilmesi planlanan üzerinde siyasi oyunlar düşünülen semttir aynı zamanda.
rengarenk evleri, daracık sokaklarıyla, çıplak ayak çocuklarıyla, asılı çamaşırlarıyla fotoğraf edilesi, gidip görülesi hatta belki yaşanılası istanbul ilçesidir.
istanbulda, fotoğraf makinesini alıp kaçılabilecek en yakın, en yalın semt. bir yanda haliç, öte yanda eski rum evleri arasındaki tarih, tek kelime ile muhteşem.
istanbul'da saklı kalmış bir tarih hazinesi.
ilk gittiğimde nasıl da kaptırmıştım kendimi o usta işi evlere. O kolonlar, o kirişler, süslü penceler, güzelce oyulmuş kapılar... Bir an kendimi Osmanlı döneminde hissetmedim değil. Artık bakımsızlıktan yıkılma derecesinde olan o evler üzmedi değil hani beni. Ancak yine de içten içe mutlu oldum.
Her tarafta koca koca 'Tarihi Balat Etli Ekmekçisi' tabelaları 'görmemek' mutlu etti ulan işte.
Halbuki cumalıkızık'ta da aynı etkiyi beklemiş, bulamamıştım. Adamlar o 600-8oo yıllık evlerin her yerine kınalı kar'ın müthiş evi, tarihi osmanlı etli ekmekçisi, meşhur kır pideci zartzurt gibi koca koca tabelalar asmışlardı. o yüzden Balat'ın hiç olmazsa böylesine kaderine terkedilmiş olmasına üzülmedim işte.
Gidin bir bakın balat'a. o tarihin içinde kaybolun. Hüznü koklayın.
Patrikhanenin camlarindan nereye bakarsan bak sadece carsafli kadin ve sarikli adam gorebilecegin semt. Onlar camdan bakinca 200 sene once neyse istanbul yine onu goruyorlar masaallah.
Rumca saray anlamına gelen palation sözcüğünden dilimize giren kelime.
Önceleri istanbulun Haliç kıyısındaki kapılarından birine verilen ad, sonra bütün semtin adı olmuş.
yıllarını verirsin o küçücük sokaklara,ayağında yırtık terlikle cumbalı evlerin altında top oynar,midye yer,mahalle abilerinden azar işitirsin. delikanlılığı öğrenirsin, tarihi öğrenirsin, kültürü öğrenirsin. kürdü,faşisti,rumu,sivaslıyı görür arkadaş olursun.dünyanın dört tarafından gelmiş turistler sarar etrafını, elinde fotoğraf makinesiyle entel üniversiteliler dolaşır, göbekli çingene teyzen kapısının önünde balık kızartır ve ekmeğinden bir parçası da senin için hazırdır.
eğer eksik gitmek istemiyorsanız bu dünyadan, bir hafta sonu atlayın bir otobüse bu kültür merkezini, geçmişi geleceği izleyin.
Burada oturan insanların şipşakçılardan çektiğini kimse çekmemiştir. Fotoğraf makinesi alan soluğu ilk burda almaktadır, ilçe insanı fotoğrafçı gördüğü anda çekme demeye başlar, habersiz çekersen işin iş. Durum öyle bir noktaya çıkmıştır ki fotoğrafçılık üzerine olan siteler buraya turlar filan düzenlemektedir.
16. yüzyıl'da yahudilerin yaşadığı bir semtti. devlet i aliye tarafından yerleştirilmişler'di. şimdi bakarsanız bir tane yahudiye rastlamazsınız zira onların yerini çingeneler doldurmuştur. *