her bakan görecek diye bir şey yoktur ama görme eylemini gerçekleştirmek için mutlaka bakmak gerekir, ayrıca herkes aynı şeye bakabilir ama aynı şeyi göremez.
bakmak istem dışı yapılan bir eylemdir, yani gözlerimiz açıkken ister istemez bakarız bir şeye ya da şeylere. oysa görmek gözle değil yürekle yapılan bir eylemdir, duyarlılık ve incelik ister. görmek, algılamaktır ve farkında olmaktır dolayısıyla. algılarını kapatalı çok oldu insanoğlu, duyarlılığını yitirmesi desen hakeza. işte bu yüzden her an bakışımız ama hiç fark edemeyişimiz. bu yüzden nice güzelliklerin algılanamadan yok oluşu ve yine bu yüzden nice hayatın değerinin bilinemeden yitip gitmesi. ama sahi gündelik telaşlar arasında ne önemi var ki tüm bunların? hem belki de bazen görmemek daha iyidir, kim bilir...
çoğu zaman bakarız boş boş, dalgın ama görmeyiz. görmek istemeyiz bazen, bazen de gözümüze sokulduğunda bile göremeyiz bir türlü. işte fark budur bazen hatta çoğu zaman bakarız ama görmeyiz.
işte o müdür karşısına bakar ve karşısında belli bir miktar öğrenci vardır. fakat aralarında;
erkekler için:
-saçı uzun
-aşırı jöleli
-sakallı
-küpeli
-pantolon yerine kot giymiş
-ceketsiz
-gömleği dışarıda olan
kızlar için:
-saçları açık
-eteği diz kapağının üst cenahında
-makyajlı
-fileli ten rengi vb çorap giyen
öğrenciler varsa ki hep vardır, onları görür. onların yüzlerini en ufak detaya kadar görür. yüz isim eşleşmesini beyinde tamamladıktan sonra zaman zaman mikrofonu kullanmak suretiyle toplum içinde rezil eder yok insaflı anındaysa bilimum sopa ağır söz ve veli kozunu kullanarak odasında bireysel olarak rezil eder.
bakmakla görmek arasında fark vardır. bir okulun müdürüyseniz bunun tadını çıkarırsınız, eğer öğrenciyseniz vay halinize. *