genellikle yaşını başını almış bıyıklı abilerin, maçı neyine oynuyoruz? sorusuna verdikleri "baklavasına" cevabıyla yapılan maçtır.
yenilen takım bir hafta sonra elllerin de tepsiyle gelir. o tepsi sahanın ortasına kadar girer ki bu olmazsa olmazıdır maçın.
maçın en yaşlısı, çok bilmişi, kötü oynayanı, kısaca herşeyiyle zarar ziyan olan oyuncunun serzenişleri ise bambaşkadır;
-allah'ını seven devansa gelsin lan.
-haşmet o gol kaçarmı be oğlum? bırak ya.
-pas atmayan ayağının altındaki çiviyi s.keyim.
raconu şöyledir: öncelikle bir gönüllü gider en kalitelisinden iki kilo baklavayı alır, sahaya getirir. baklava bir köşede durur, maç oynanır. bitiş düdüğü ile birlikte nadiren ya sadece kazanan takım, çoğunlukla da hep birlikte baklavaya yumulunur. sonra kaybeden takım, aralarında para toplayıp baklava bedelini gönüllü şahsa iade ederler. istenirse baklavaya kupa muamelesi yapılıp merasim düzenlenebilir. arada seyirciler de nasiplenebilir nevaleden.