Soğuk bir kış günü. Geçen günkünden farksız hayat. Ne dediği anlaşılmayan sesi sonuna kadar açılmış bir televizyon. Akşama kadar çalışıp perişan düşen bir anne uyukluyor televizyonun karşısında. Baba paketteki son sigarayı yakıp oğluna sesleniyor.
- hadi oğlum bi sigara kap gel bakkaldan.
Düşünmek istemeden yola koyulan çocuk. Babasının bakkala gönderdiği karanlıktan korkan çocuk. Gittikçe kararan dar bir sokak. Beyine karşı çıkmaya çalışan ama söz geçiremeyen bir çift ayak. Korkuyu bastırmak için yere sürtülen ayakkabılar. Gölgesinden korkan ama bunu kendine bile belli etmemeye çalışan, babasının bakkala gönderdiği karanlıktan korkan bir çocuk.
Bakkalın ışığı deliyor karanlığı. Çocuk derin bir nefes alıyor. Gölgesi bırakıyor artık peşini. Bakkal amcaya sanki bir hayat borçlu gibi bakan gözler. Cepten çıkarılan buruşuk bir kağıt parçası. Vitrine uzanan soğuktan çatlamış bir el. Cebe sigarayla beraber sokulup orda unutulan ufacık bir el. Geri sarılmaya başlanan bir film.
Girdiği delikten çıkıp çocuğun yine peşine takılan bir gölge. Ayakkabılardan çıkan ses. Bakkal amcanın geride kalan çatlamış ama çocuğun saçını okşarken yumuşacık gelen eli. Eve yaklaştıkça hızlanan adımlar. Düşünmek istemeyen bir bünye. demir kapının güven veren buz gibi sesi. abisini kapıda karşılayan kız kardeş. Cepten sigara paketiyle beraber çıkıp babaya uzanan ufacık ama kocaman bir el. Gölgesinin dışarıda kendisini beklediğini bilen, babasının bakkala yolladığı karanlıktan korkan çocuk.
