bakire olmaktan utanmak

entry10 galeri0
    1.
  1. bu da olmuştur dedirten olaydır ama doğru bildiğinden yılmamalıdır..

    bakire olmayanlara lafımız yok, bir kere olmuş bitmiş.. geleceğe umutla baksınlar..
    2 ...
  2. 2.
  3. 3.
  4. bayramdan önceki hafta borsa'ya ağırlık verdim. hareketli bir hafta geçirmiştim. albrk(albaraka türk) hisseleri birden düşüvermişti. adana( adana çimento) hisseleri tam sattığımın 1. saatinde yükselişe geçmişti ve şu an itibariyle iyi bir yükselişte hala da öyle olacak. garanti hisselerini ispanyol bankanın general electric'den almasıyla garanti hisselerini iyi bir yükselişle acele bir şekilde sattım. sigorta şirketi olmasına rağmen acaba temeli sağlam mı diye merak ettim ve bilmeden yatırım yapmak istemedim. bunun için aynı zamanda piyasalar konusunda bana abilik yapan bir broker arkadaşımın yanına gitmek istedim. takım elbisemi giydikten sonra brokerin yatırım firmasının yer aldığı iş kulelerine doğru gittim. kule 2'deki yatırım ofisine gitmeden önce brokeri aradım. ofisinde olup olmadığını sordum. ofisinde olduğunu fakat yarım saatliğine kule 1'e bir arkadaşının yanına çıkacağını söyledi. sorun değil diyerek telefonu kapattım.

    bir gökdelene girerken her daim tedirgin olmuşumdur. her daim fırtınalar döner. o kapıdan çıkar elinde dosyalar koşar, o kapıdan kulağında telefonla arkadaşına bağırır. ofis katında fırtınalar kopar iken toplantı odasında sessiz sakin toplantısını yapan yönetici sınıfı vs vs... çılgınların arasında sakin bir tek ben varım sanki öyle bir yalnızlık... neyse arkadaşın masasına varmadan genel sekretere sordum. masmavi gözleriyle, ipana gülüşüyle, parlatıcı rujlu dudaklarıyla o ortamda iş haricinde akla birşey getirten tek kişiydi. seks getiriyordu. o dudakların parlaklığının vuruculuğunun belli olduğu gülüşüyle "buyrun" dedi. "berk beyi aramıştım." "tabii" dedi. telefon açtı broker berk'e "berk bey samet k...... sizinle görüşmek için gelmiş" sonra yüzüme doğru gülümseyerek "peki okey buyrun" dedi. gözlerimin kadrajı o dudaklarına odaklanmıştı. berk abinin ofisine girdim. telefonla konuşuyordu. berk'in fonuna para yatıran bir yatırımcısıyla konuştuğu her halden belliydi. ben de panjuru biraz aralandırıp kıza baktım tekrar....

    berk abi telefonu kapattıktan sonra "kaç yaşında bu" dedim. "kim a o mu 25 yaşında işletme okumuş ama iş bulamayınca burada çalışmaya başlamış. çok güzel kızdır. bütün brokerler hasta ona" dedi. "hmm" "ya samet ben 10 dakika sonra yan kuleye geçicem. bir arkadaşla yemek yicem. sende o kızı götür. ben geldikten sonra konuşuruz." "ok sorun değil" dedim. hisseler hakkında, yeni fikirler, yeni projeler hakkında bir süre konuştuktan sonra o kalktı. ben de kalktım. berk abi sekreterin yanına geçti. birşeyler söyledi. berk abi "görüşürüz samet" dedi. sonra sekreterin adını öğrendim. adı sema idi. gülüşüne vurulduğum semaya "yemeğe çıkmak ister misin." dedim. o da yüzüme akdenizden esintiler getiren gülüşüyle "olabilir. bu dosyaları ilgiliye verdikten sonra geleceğim. lütfen oturun." dedi. sema geldikten sonra bir zamanlar borsada karşılaştığımız berk abinin kankasını gördüm. ona bir selam çaktıktan sonra sema ile asansöre bindik. orada bir kısa süreli gözgöze gelme durumu oldu. kule çarşı'da yer alan sosa restaurant'a gelene kadar birbirimizi tanıma muhabbetleri yaptık. sanırım aynı kafadaydık. yemek seçimlerimiz bile aynıydı. "yatırımların nasıl gidiyor." sorusunu sordu. "şu anlık kötü ama düzelcek. çok hızlı alım satım yaptım bu ara... ama düzelicek. sanırım sakinleşmem gerekiyor." dedim. yemek gelene kadar borsa ve yatırım eksenin de dönen muhabbet onun bir arkadaşının gelip "ayrıldık canım haberin olsun" demesiyle bozuldu. iyi ki de bozuldu. arkadaşı yan ofiste yer alan şirketten bir sevgili yapmış. ondan ayrıldıklarını belirtmiş. "hmmm sırada magazin haberleri var di mi" dedim. gülümsedi "sanırım öyle olacak... ya burası çok resmi gibi görünebilir ama görünenin arkasında bir de dönen ilişkiler furyası var." dedi. hmm dedikten sonra "senin ?" dedim. "benim ? ne benim?" dedi. "sevgilin" dedim. "ah yok" dedikten sonra gözleri dolar gibi oldu. utançlık ifadesi büründü yüzüne

    - korkuyorum ben samet
    - hıh anlamadım?
    - yani ilişkiden işte kullanılmış gibi hissetmekten korkmak yüzünden bakireyim ve bundan fevkalade üzülüyorum. utanıyorum resmen...

    bunu söyledikten sonra hafif gülümseyerek elini tuttum. ama ben adeta havalara uçuyorum. piyango vurmuş gibiydi. türkiye sınırları içersinde bakire olmaktan utanan bir kız tanımıştım. fevkalade mutluydum.

    bende aslında kendisinin değil. ona baskıyı uygulayıp kadınlığını yaşamasını engelleyen toplumun utanması gerektiğinden, türk erkeklerinin de kadınları rahatlatmak gibi düşüncesi olmadığından, sadece kendi zevklerini düşündüklerini belirttim. o da "aynen öyle işte" dedi. gözlerimin içine baktı ve gülümsedi. daha sonra yemekler yendi, meşrubatlar içildi, kahve içildi ve yukarı çıkıldı. ben semanın masasında berk abiyi bekler iken sema o sırada facebook'ta beni ekledi. facebook diyince aklıma geldi. the social network filmini izlerken birşey farkettim. bir sahne var. sırf o sahneyi alıp kesersek kesin bu türk filmi deriz. eduardo'nun yanına gelen sevgilisi şey diyor "feysbukta ilişki durumun niye bekar? niye ilişkide ypamaıdn onu, mark bile karmaşık yapmış sen niye yapmadın" işte budur dedim o esnada, her neyse... sema'ya telefon geldi. sema içeri gitti. içeri giderken semanın götüne baktım. harikuladeydi. şaraba budanıp yalanası bir göttü. o sırada omuzuma bir el dokundu. "hadi gel" dedi. berk abiydi. içeri geçtik.

    berk abi bana hisseler konusunda, piyasalar konusunda, altının yükselişinin ne zaman duracağı konusunda, spekülasyonlar konusunda, gayrimenkul şirketlerinin borsadaki durumları hakkında epey bir fikir verdi. "sigorta hisselerini al ve elinde tut" "garanti hissesini sat" dedi. "ehe onu sattım." dedim. daha sonra bana istatistik ekranında ayrıntılı bilgiler verdi. birşeyler öğretti.

    artık gitmeliydim ve berk abiyi fazla meşgul etmemeliydim. berk abi saat 15 sularında yeni halka arz edilen şirketi incelemeye gidecekti. beni de kanyona bırakıcaktı. berk abi hazırlanırken ben de sema ile konuşayım dedim. semanın yanına gittim. "bu akşam işin var mı?" dedim. "neden?", "bilmem belki birşeyler içebiliriz diye düşünmüştüm.", "hmmm olabilir aslında nerde buluşalım.", "kanyonda saat 19'da"," hm okey görüşürüz" dedi.

    berk abi bana o kızdan bir bok olamayacağını, kızın adeta yeni tomurcuklanmış bakire gibi tavırlar sergilediğinden bahsetti. ben de "hayır o kız da tam orospuluk var aslında ama bunu dışa vuracak kadar erkeklere güvenememiş" dedi. "lan sen o kıza çak sana yemek ısmarlıcam" dedi. "ehe dialarla karşına çıkacağım berk abi merak etme" dedikten sonra arabadan indim ve kanyon d&r'a gittim. bir spekülatorun anıları isimli kitabı aldım. starbucks'a indim. akşama sema ile buluşacam. saat henüz 15 ve zaman geçmek bilmiyor. lanet olası zaman... bir kadına kadınlığı yaşatmak ve bedenini keşfettirmek için yanıp tutuşuyordum adeta... henüz 3 saat var. eve gittim kitabımı bıraktım. sonra tekrar kanyona geldim. saat 18:05 idi. telefon çaldı arayan sema idi( göndermelerden gönderme beğenen sevgili sözlükçüler bakın ben de ertuğrul özkök'e bir gönderme yaptım. amına koyim ki her film de bir gönderme buluyorsunuz. geçenlerde call of duty black ops oynadım. olmamış bir oyun. neyse oyunla ilgili bir entry okuyım dedim. adam oyundaki nazi doktorun mason'un beynine düşünce enjekte etmeyi akıl ederek inception'a gönderme yaptığını, silahla tam adamı vururken kolundan tutup kafa attığını bu sahneyle de sinan çetinin romantik filmine gönderme yaptığını, vietnamda bir duvarda nothing else matters yazdığını bu yazıyla da metallicaya gönderme yaptığını anlattı durdu. bütün sözlükçülerde gönderme hastalığı var. adamlar film çekerken "abi taxi drivere gönderme yaptın mı? - hayır niye yapayım sözlükçüler keşfetsin, ne kadar muhteşem derecede ayırntılara dikkat ettiklerini belirtsinler diye mi yapayım amına koyim. nerdesin dedi. dedim kanyon da bekliyorum. 5 dk sonra sema yanıma geldi. arabadan indi. gözgöze bakıştıktan sonra elini tuttum. hafif titreyerek ve gülümseyerek "elin çok sıcak" dedi. o anda o gece şehvetin yumağına dolanacağımızı anladım. bende gülümsedim. sonra "taksi" diye bağırdım. taksiye bindik. bebeğe doğru yol alıyorduk. "nerde oturuyorsun" dedim. "levent, arkadşımla yaşıyorum." dedi. taksiden indik ve lucca'ya geçtik. birer şarap söyledikten sonra sohbet bana geldi. kız arkadaşımın olup olmadığını sordu. "yok" dedim. gözleri güldü. adeta beyaz atlı prensini bulmuş gibi... bakire kızlarla sevişmemek benim prensiplerimden biridir. ama bu kadına kadınlığını yaşatacak biri lazımdı. buna kadınlığını keşfettirmek lazımdı. sema mekanda sürekli berk abinin yatırımcı arkadaşlarını gördüğü için başbaşa konuşmamıza fırsat kalmıyordu. arada bende arkadaşıma rastlıyordum. sonra sema aniden kulağıma aniden "bu akşam ben de kalsana" dedi. dışarıya kapı önündeki kalabalığa baktıktan sonra şarabımdan bir yudum aldım ve semaya döndüm. gözleri parlıyordu. dudaklarına yapıştım ve gözlerimi kapattım.

    gözlerimi açtığımda yanıyordum. penisim yanıyordu. onun vajinasının duvarları penisimi yakıyordu yok etmek istercesine... öyle sıcak öyle ateşli...

    semayı o günden sonra ilk defa geçen cumartesi cihangir semalarında bir mekanda gördüm. bir erkekle elele tutuşuyorlardı. sonra beni gördü. yüzünde muzip bir gülümsemeden sonra göz kırptı ve elini tuttuğu çocuğu öpmeye başladı. bir kadına daha kadınlığı keşfettirdiğim için mutluydum. gülümsüyordum. yanımda duran ve duvara yansıyan fotoğraflara bakan kadına baktım. "fotoğraflara ilginiz var galiba" dedim.
    0 ...
  5. 4.
  6. avrupa ve amerika da genç kızlarda gözlenen durumdur. filmlerde gördüğümüz kadarıyla bakire kızlarla sürekli dalga geçilir, bir eziklik gibi gösterilir.
    0 ...
  7. 5.
  8. mama mariaya saygısızlık yapan sürtük.
    0 ...
  9. 5.
  10. Bakire olmak utanılacak bir durum değildir. Batılı ülkelerde görülür bu tarz şeyler. Bakire bayanlar bayanların en güzelleridir. Bakire erkekler iÇin geÇerli değildir. En az bir kaÇ defa milli olmalıdır ki sevdiğini ilk seferde mutlu edebilsin. Yoksa ayrılıklara bile neden olabilir.
    1 ...
  11. 6.
  12. amerika ve avrupada yaşanan durum.
    0 ...
  13. 7.
  14. bol şettir.
    erkeğim ve bakirim.
    kendimi karıma saklıyorum.
    ve bakire kız aramak , beklemek , istemek en doğal hakkım.
    bakire olmayan siktirsin gitsin.
    4 ...
  15. 8.
  16. utanılacak değil gurur duyulacak durumdur.
    0 ...
  17. 9.
  18. orospu çocuğu olmaktan utanmayanların olduğu bir dünyada gereksizdir. bakire kız zorunluluktan değil de istediği için bakire kalıyorsa büyük saygıyı hak eder. sevdiğine kendini saklayanları eleştirenlerin amacı nedir anlam vermek çok güç. ulan özgürlük göstergesi olarak seksi kullanırlar başkası kendi özgürlüğü ile bakire kalınca da eleştirirler, ya arkadaş geçin bu ayakları samimiyetsizliğin dibine vurdunuz...
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük