baki

entry78 galeri1
    53.
  1. 1526 doğumlu osmanlı şairidir. divan edebiyatı'nın en ünlülerindendir. 4500 küsur beyitlik bir divan yapmıştır.

    bir gazeli.

    --spoiler--
    Hoş geldi bana mey-kedenin ab-ı havası
    Billah güzel yerde yapılmış yıkılası

    Zibâayaraşır hilat-ı naz ol boyu serve
    iki kolumu etsem ana bel dolaması

    Dikkatler ile seyir ederiz yari serapa
    Görmez mi idik biz de eğer olsa vefası

    Dünya değer ol mah-li-kaa dilber-i garra
    Yusuf’ta dahi yoktur anı hüsn-i behası

    Meddah olalı çeşm-i gazalanına Baki
    Öğrendi gazel tarzını Rum'un şuarası (şairleri).
    --spoiler--
    0 ...
  2. 52.
  3. küçüklüğümden beri, üniversite yıllarım dahil, kendisini ne zaman okusam hep fuzuli'nin hakkını çok yediğini düşünürüm bu adamın. klasik edebiyat içerisinde değerlendirildiğinde çok güzel beyitleri var fakat iktidar yalakası gibi bir şey olmalı o dönemde. fuzuli ile kıyaslanamaz.*
    2 ...
  4. 51.
  5. okuduğum kadarıyla yavşağın teki. her şairi tek tek sever sayarım bu adamı hiç sevmem. şehy ül islam olmak istemiş olamayınca hırs yapıp karılarını döverken kalpten gitmiş şerefsiz.
    1 ...
  6. 50.
  7. adam kendini övmeyi o kadar çok seviyor ki tam tabiriyle bokunu çıkartıyor. güzel şairdir hoş şairdir ama bu özelliği abartıdır.

    --spoiler--
    âvâzeyi bu âleme dâvûd gibi sal
    bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş
    --spoiler--
    0 ...
  8. 49.
  9. Tasavvuffa eserlerinde yer vermez. Şairler sultanı ünvanı vardır. Kanuni mersiyesi ve fazail-i mekke ile ünlendi. süzcük kuyumcusu olarak nitelendirilir. mesnevi hiç yazmamıştır.
    0 ...
  10. 48.
  11. --spoiler--
    Osmanlı devrinde yaşamış arif ve meşhur şâir Yusuf Nâbî (rah.), 1678 yılında bir kafile ile hacc yolculuğuna çıkmıştı. Kafilede devletin ileri gelen paşaları da bulunuyordu. Kafile hicaz bölgesine girince Hz. Peygamber’i ziyaret aşkı Nâbî’yi iyice sardı. Öyle ki, vücudu bir hoş oldu, uykusu kaçtı, hiç uyumadı. Bir gece yarısı kafile Peygamber şehri Medine-i Münevvere’ye yaklaştı. Kafilede bulunan Eyüplu Râmi Mehmed Paşa o esnada kıble tarafına doğru ayaklarını uzatmış uyuyordu. Rasul-i Kibriya’nın beldesine girerken arkadaşlarında gördüğü bu manzara Nâbî’ye hiç de hoş gelmedi. Paşayı uyandıracak bir şekilde şu meşhur beyitleri söylemeye başladı:


    Sakın terk-i edepten, kûy-i mahbûb-ı Hüdâdır bu!

    Nazargah-i ilahîdir, Makam-ı Mustafadır bu.

    Mürâât-ı edep şartıyla gir Nabî bu dergaha,

    Metâf-ı kudsiyadır, bûsegâh-ı enbiyadır bu.

    Açıklaması şöyledir: Edebi terketmekten sakın! Zira burası Allahu Teala’nın Habibinin beldesidir. Burası, Hak Teala’nın devamlı nazar kıldığı bir yerdir; Muhammed Mustafa’nın makamıdır. Ey Nâbî, bu dergaha edebin şartlarına dikkat ederek gir. Sakın edebi basite alma. Burası, büyük meleklerin etrafında pervane gibi döndüğü, peygamberlerin eğilip eşiğini öptüğü bir yerdir.


    Bu beyitleri işiten paşa, gözünü açtı, hemen kendine geldi, ikazın sebebini anladı, ayaklarını topladı, doğruldu. Nâbî’ye dönerek:

    -Ne zaman yazdın bunları? Senden başka duyan oldu mu onları? diye sordu. Yusuf Nâbî:

    -Bunları daha önce herhangi bir yerde söylemiş değilim. Şimdi, sizi bu halde görünce elimde olmadan yüksek sese söylemeye başladım. ikimizden başka bilen yok! dedi. Paşa:

    -Öyleyse bu aramızda kalsın, diye ikaz etti. Nâbî sustu, yola devam ettiler. Kafile, sabah ezanına yakın Hz. Rasulullah’ın mescidine yaklaştı. Bir de baktılar ki, mescidin minârelerinden müezzinler, ezandan önce, Nâbî’nin: “Sakın terk-i edepden...” beytiyle başlayan nâtını okuyorlar. Nâbî ve paşa hayret ettiler. Mescide girdiler, namazı kıldıktan sonra, hemen müezzinin yanına koştular. Nâbî, heyacanla:

    -Allah adına, peygamber aşkına söyle, sen ezandan önce okuduğun o beyitleri kimden, nereden ve nasıl öğrendin? diye sordu. Müezzin önce cevap vermek istemedi, Nâbî ısrar ve rica etti. Bunun üzerine müezzin:

    -Resûl-i Kibriya (s.a.v) Efendimiz, bu gece bütün müezzinlerin rüyasını şereflendirerek: “Ümmetimden Nâbî isimli birisi beni ziyarete geliyor. Bana olan aşkı her şeyin üzerindedir. Kalkın, ezandan önce, onun benim için yazdığı beyitleri okuyarak kendisini karşılayın, mescidime girişini kutlayın!” buyurdu. Biz de Efendimizin emirlerini yerine getirdik, dedi. Nâbî, hepten şaşırdı ve heyecanlandı, dayanamayıp ağladı. Göz yaşları içinde müezzine tekrar:

    -O iki cihanın Efendisi, gerçekten Nâbî mi dedi, o benim ümmetimdendir mi buyurdu? diye sordu. Müezzin :

    -Evet, Nâbî dedi, o benim ümmetimdendir buyurdu, deyince, Nâbî bu iltifata daha fazla dayanamadı, sevincinden düşüp bayıldı. Bir zaman sonra ayıldığında paşayı ve müezzini yanında ağlarken buldu.
    --spoiler--

    böyle güzel bir olaya sebebiyet vermiş güzel şair.
    0 ...
  12. 47.
  13. çok usta bir şairdir. şairlerin sultanı ünvanını taşıyan birisidir. Baki'nin diğer şairlerden ayrılan yanı bence usta bir şair olmasından çok hırsıdır. şeyhül'islam makamı onun için ulaşılmaz bir makam olmuştur. bu makama ulaşmak için her şeyi yapmıştır. hatta bu makamda oturan kendi arkadaşını kötülemek de buna dahildir. ama sonuç hüsrandır. aşağıdaki vereceğim beyiti bu düşünceyle mi yazmıştır bilinmez; ama o makama gelememesini kendisinden değil kıymetinin bilinmemesinden olarak iddia etmiştir.
    kadrini seng-i musallada bilüp ey Baki
    durup el bağlayalar karşında yaran saf saf
    0 ...
  14. 46.
  15. kanuni' nin kankisi olması ve fizuliyle kıyasladığımda zevk-i sefa içinde bir hayat sürmesi nedeniyle çokta ayılıp bayılmadığım ama kanuniye yazdığı yalakalık olarak ta adlandırılan mersiyeyi beğendiğim şairdir. Bu mersiyeyi şimdikilere yazsalar egolar tavan yapardı rabbim korudu bizi çok şükür.
    0 ...
  16. 45.
  17. Vücudu daim olan, fani olmayan; Varlığının başlangıcı olmadığı gibi sonu da olmayan; bizatihi zaruri (vacib) olan mevcut.
    0 ...
  18. 44.
  19. osmanlının en ihtişamlı döneminde yaşamış, şiiri ihtişamlı şair. önemli bir şairdir. hele kanuni mersiyesi okunmaya değer.
    0 ...
  20. 43.
  21. 42.
  22. divan edebiyatının edebiyat okumuş okumamış herkesin ilk aklına gelen meşhur yazarlarından, adını günümüze duyurabilmiş üstat kişi.
    ayrıca kendisiyle ilgili şöyle bir rivayet de mevcuttur;

    kendisine bir insanın ne kadar zeki olduğunu nasıl anlarsınız diye sorulmuş vakti zamanında, ne kadar az konuşursa o kadar zekidir manasında bir cevap vermiş, bu cevabının akebinde eğer kişi hiç konuşmazsa zekasını nasıl tespit edersiniz diye sorulduğunda, hiç konuşmayacak kadar zeki insan yoktur diyerek cevapmış.
    0 ...
  23. 41.
  24. avazeyi bu aleme davud gibi sal
    baki kalan bu kubbede hoş bir sada imiş...
    0 ...
  25. 40.
  26. Hep seninçündür benim dünya cefasını çektiğim
    Yoksa ömrüm varı sensiz neyleyim dünyayı ben.
    BAKi
    0 ...
  27. 39.
  28. 38.
  29. 37.
  30. --alıntı--

    aşık bazen vuslattadır, bazen ayrılıkta...dünya derler buna; bazen ölüm, bazen düğün.

    --alıntı--
    0 ...
  31. 36.
  32. sonsuz, ölümsüz, kalıcı.
    2 ...
  33. 35.
  34. kanuni`nin ölümü üzerine yazılan mersiyenin sahibidir.
    1 ...
  35. 34.
  36. sözlük anlamı dışında aynı zamanda allah'ın 99 isminden biridir bâki. bir erkek ismi olarakta kullanılır.
    0 ...
  37. 33.
  38. bir çeşit mercimek. beşiktaşlı.
    1 ...
  39. 32.
  40. Yârdan cevr ü cefâ lûtf u kerem gibi gelür
    Gayrdan mihr ü vefâ derd ü elem gibi gelür

    Firkat-ı yâr katı zâr u zebun itdi beni
    Döymeyem mihnet-i hicrâna ölem gibi gelür

    Uydurup leşker-i uşşâkını ol şâh-ı cihân
    Nâz ile salını salını alem gibi gelür

    Dil-i pür-hûn elem-i aşkun ile cûş ideli
    Çeşme-i çeşmün akan suları dem gibi gelür

    Bâkıyâ hangi gönül şehrine gelse şeh-i aşk
    Bile endûh u belâ hayl ü haşem gibi gelür

    ----------------------------------------
    4 ...
  41. 31.
  42. eğlence düşkünü olduğu için en büyük emeli olan şeyhülislamlık mevkiine getirilmeyen divan şairi.
    0 ...
  43. 30.
  44. allah ın sıfatlarından biri olduğu için isim olması sakıncalı olan, yani bir yerde tasvib edilmeyen arapça kökenli kelime.
    bâki yerine genellikle "abdülbaki" ismi tercih edilir.
    0 ...
  45. 29.
© 2025 uludağ sözlük