villa, köşk, yalı sahipleri ...
yazlık, kışlık sahipleri..
otel, motel sahipleri..
kısaca kazandığı ve etrafındaki zenginliği allah'ın da bir lütfü ve ihsanı olarak görmeyip sadece kendi çalışmasıyla sahip olduğunu zannederler diyebiliriz..
kibir sahipleridir, elde ettikleri hiçbir şeyi, hiç kimse ile paylaşmazlar. çünkü onlar tek başlarına uğraşıp didinerek gelmişlerdir bugünlerine.. ve onlar gerçekten ihtiyaç sahibi olan kişilere karşı her zaman bir büyüklenme içinde olurlar. sağlık ve zeka nimetlerini allah ın verdiğini unuttukları gibi, ellerinde bulunan variyetlerinin de aslında allah ın bir lütfü keremi olduğunu kesinlikle kabul etmezler..
onlara mallarının bir kısmını yoksul insanlara dağıtmak zor gelir..
onlar en yakınlarında bile bulunan eş, dost, akraba hatta acı ki bazen anne babalarını görmezler ve görmek istemezler.. görmek istemediklerinden dolayı onlardan oldukça uzak yerlere giderler, yolda görseler tanımazlıktan gelirler.. onlar bilmiyorlar mı diye örnek veriyor rahman kuran ı kerim de.. işte tıpkı bahçe sahiplerine yaptığımız gibi onlarında tüm kazandıklarını başlarına çökertme kuvvetimiz olduğunu bilmiyorlar mı?
"vaktiyle bahçe sahiplerini denediğimiz gibi, bunları da denedik, hani sabah olunca onu mutlaka devşireceklerine, biçeceklerine yemin etmişlerdi." (kalem suresi, 17)
"onlar daha uykudayken rabbinin katından gönderilen bir salgın (felaket) onu sarıverdi. ve bahçeleri kapkara kesiliverdi." (kalem suresi, 19)