Günahkâr saydıklarının gırtlaklarını keserek boğazlamayı, kendileri için kutsal bir görev saymış 3-5 genç psikopatın umacı haberleriyle, Ankara'daki siyasal kılıç şakırtılarına bakarak, enseyi karartacak bir ekşimenin içine neden düşmeli ki insan?
* * *
Şöyle sabah erkenden kalkıp, hafifçe gerinirken hava da sisli puslu değilse...
ilk fincan kahve için, suyu çarçabuk kaynatan elektrikli çaydanlığın düğmesine de basınca...
Bundan 50 yıl önce, ne suyu bu kadar çabuk kaynatan elektrikli bir çaydanlık vardı, ne de TV kanallarından yurtta ve dünyada olup bitenleri izleyebilme olanağı.
* * *
Dünya ne Türkiye'den ibaret, ne Japonya'dan, Ne Uganda'dan ve yeryüzüne şöyle tepelerden bakınca...
Bendenizin çocukluğumda Göztepe'den Çamlıca'daki büyük teyzelere; günü birliğine gidip dönemeyeceğimizden, gece yatısına giderdik.
Şimdi ise istanbul'dan Londra'ya günü birliğine gidip gelenler bile var.
* * *
Fransız ihtilali'yle ortaya çıkan "ulus-devlet" modelinde; egemenlik de, aristokratlardan, demagogların eline geçti ve çok pahalıya mal oldu insanlığa...
2 Dünya savaşında bombalanmadık ne ingiltere kaldı, ne Almanya, ne Japonya ve milyonlarca insan ölüp gitti...
Ölüp gitti de ne oldu; Almanya'nın mı toprakları küçüldü, ispanya'nın mı?
Sadece Osmanoğulları'nın 5 milyon kilometrekare olan egemenlik alanından 34 devlet birden çıktı, o kadar.
* * *
Neyse ki önce Avrupa anladı; tanklar, toplar, bombardıman uçakları, savaş gemileriyle birbirinin başkentlerini harabeye çevirmenin anlamsızlığını ve aynı bayrak altında AB vatandaşlığını geliştirip, büyük oranda da ortak bir para birimine geçti.
Oh be...
Herhalde Türkiye'den daha önce Rusya da AB'ye girince; "Avrupa vatandaşlığı", "Avrasya vatandaşlığı"na dönüşecek...
* * *
Başbakan Tayyip Bey, bendenizin yaşına geldiğinde; pasaportunda "Avrasya vatandaşı" diye yazması olasıdır.
Ve Avrasya Siyasal Müzesine, 16. yüzyılda "Güneş Sitesi"ni yazmış olan Campanella ile aynı yüzyılda "Ütopya"yı yazmış olan Thomas Morus'ün anıtları yanına, ola ki Tevfik Fikret'inki de konacak. Çünkü o da neredeyse yüz yıl önce şu mısraları yazmıştı:
Toprak vatanım, nev-i beşer milletim; insan,
insan olur ancak bunu izanla, inandım.
* * *
Ha evet, kimin Cumhurbaşkanı seçileceği tahminleri de, fokurdayıp gitmekte Ankara'da...
O fokurtular da bendenize, Peter Sellers'in "Bahçıvan" adlı eski bir filmini hatırlatıyor.
* * *
ABD'de "WASP" denilen ve Boston dolaylarında şatolara benzer bahçeli büyük malikânelerde yaşayan, elitin eliti bir kesim vardır; beyaz, Anglosakson kökenli, Protestan, zengin bir kesim...
ABD başkanlarıyla, o kesim arasında saç örgüsü ilişkiler adeta gelenekselleşmiş gibidir.
* * *
WASP'lardan büyük bir malikâne sahibinin, dış dünya ile hiç mi hiç ilişkisi bulunmayan, epey safça bir bahçıvanı vardır; efendisinin eski giysilerini, ayakkabılarını, gömleklerini kendisine verdiği bir bahçıvan.
* * *
Bahçıvanın efendisi bir gün ölüverir ve miras sorunlarını çözmeye çalışan avukatlar, dış dünyalardan habersiz saf bahçıvanı, çıkarırlar evden.
Elinde küçük bir çantayla ne yapacağını, ne edeceğini bilemeyen bahçıvan; caddelerden yürürken, kendisine yine WASP'lardan bir ailenin kızı çarpar arabasıyla...
Ayaklarından yaralanan bahçıvanı, hemen kızın babasının malikânesine götürür ve tekerlekli bir sandalyeye oturturlar.
* * *
Bahçıvanın kılığı kıyafeti, eski moda da olsa, çok üst düzeydir. Ve getirildiği malikânede, kendisi de WASP'lardan biri zannedilir.
Kendi bahçesindeki çiçeklerle uğraşmaktan başka bir şey bilmeyen bahçıvanla tanışma konuşmaları başlar:
- ismi aliniz efendim?
- Bahçıvan...
- Meşguliyet alanınız?
- Bahçemizdeki rengarenk çiçekler ve ağaçlar...
Her sözünde derin bir hikmet olduğu sanılır bahçıvanın.
* * *
Derken ABD Başkanı gelir, bahçıvanın misafir edildiği malikâneye. Malikânenin sahibi, çok yakın bir danışmanıdır Başkanın ve Başkan da bahçıvanla tanışır.
* * *
Başkan sorar bahçıvana:
- Durumlar hakkında görüşleriniz nedir?
Bahçıvan:
- Kökleri kesmemek gerekir, der.
Ve büyük bir hikmet olduğu sanılır bu sözde de...
- Önerileriniz nedir bu konuda?
- Şimdi çapalama zamanı, ilerde bazı çiçekler de toplanıp vazolara konabilir.
* * *
Bahçıvan da, Başkanın dostları arasına katılır ve Başkan'dan sonra adaylığı söz konusu olmaya başlar ABD Başkanlığına...
O ise, her konuşmasında vaktiyle çalıştığı bahçedeki çimleri, çiçekleri, ağaçları anlatmaktadır sadece ve her sözünde bir hikmet olduğu sanılmaktadır.
Harika bir filmdir Bahçıvan...
* * *
Bugün cumartesi, değmez enseyi karartmaya... Hele hele "Avrasya vatandaşlığı" gözlüğüyle de, bakılabiliyorsa olup bitenlere...