bu katliam yüzünden 7 genç hayata göz yummuştur. savunulacak hiçbir yanı yoktur. aklıma geldikçe üzüldüğüm katliamlardan birisidir. belki içlerinde suça bulaşan kişiler vardır fakat bilemeyiz. burada önemli olan katledilme sebepleridir. tip üyesi olmaları katledilme sebepleri kesinlikle olamaz.
ülkücü ve türkçü dostlarım. biz 7 kişi öldü diye arkalarından gülecek kişi değiliz hele hele bunların tek suçu solcu olmaksa. fırat çakıroğlu başlığı altında su testisi benzetmesi yapan kızıl katiller ile bizim farkımız var. bu farkımız ölen kim olursa olsun arkasından sevinmeyecek kadar asil bir töremiz olmasıdır.
8 ekim 1978 gecesi, hepsi üniversite öğrencisi türkiye işçi partili 7 pırıl pırıl genç, ülkücü katiller tarafından katledildi.
ankara bahçelievler katliamı, ülkücülerin işlediği cinayetler arasında çok farklı bir yerde durur; çünkü bu katliam,
ülkücü katillerin bilhassa 12 eylül sonrası sürekli dile getirdikleri " o zamanlar her şey karışıktı, her iki taraftan da
kayıplar oluyordu, cinayetler karşılıklıydı..." gibi kendilerini haklı çıkarmaya çalıştıkları temellendirmelerin ne kadar
yalan, gerçek dışı bir bahane, kandırmaca olduğunu gözler önüne serer.
behice boran'ın genel başkanı olduğu türkiye işçi partisi (genç nesil tarafından şimdiki işçi partisi'yle karıştırılmasın)
parlamenter demokrasiyi savunan, seçimlere katılan ve her türlü şiddet eylemine ısrarla karşı çıkan bir partiydi.
12 eylül sonrası kendisi hakkında açılan davalara da bakıldığında en küçük bir şiddet eylemiyle dahi suçlanmamıştır.
o en karanlık dönemlerde dahi üyeleri ve sempatizanları, üzerlerinde hiçbir zaman bırakın silahı, kesici alet dahi
bulundurmamış olup tabiri caizse cam bile kırmamışlardır. bu gerçek o zamanki koşullarda dost, düşman herkes
tarafından bilinmekte ve büyük bir hayretle karşılanmaktaydı.
8 ekim 1978 gecesi o eve yaklaşan katiller de bu gerçeği biliyordu. silahlarıyla eve girmişler, kurbanlarını eterle
bayıltmışlar, daha sonra telle boğarak ve kafalarına kurşun sıkarak katliamlarını gerçekleştirmişlerdir. cinayetlerini,
insanın düşmanına neredeyse savaş koşullarında dahi gösteremeyeceği bir alçaklıkta işlemişlerdir.
bu katil ruhlu insanlar, bu ve benzeri cinayetler için emirleri, o zamanlar ülkü ocakları derneği genel başkanı olan
muhsin yazıcıoğlu'ndan alıyorlardı.
şimdi başka bir perde açalım:
insan daha sonra, yaptığı hatalar, akıttığı kanlar için pişman olabilir, akıl ve vicdan muhasebesini yaparak, ya da
aldığı cezalarla bu bedeli ödediğine inanır ve artık başka bir "insan" olduğunu dile getirebilir. nitekim muhsin
yazıcıoğlu da pişmanlık gibi bir sözü sarfetmese de bu bedeli ödediğine inanmıştı.
şimdi çok yalın, basit ama çok önemli bir gerçeğin eşiğine geliyoruz; bu bedel "o zamanki koşullar böyle yapmamızı
gerektiyordu", "bu kadar yattım, çıktım" ya da "ne yaptımsa ülkem için yaptım" demekle ödenmez; o tek bir
şekilde ödenir : vicdanınla baş başa kalıp yaptıkların için insanca acı çekerek. bunu başarabilen kimse ise daha
sonra zaten başka bir boyuta geçecek, o eski insan olmayacaktır. insana, insanlığa karşı işlenmiş suçların asıl bedeli
yine insanca bir edimle ödenir ancak; vatan, millet ya da din üzerinden değil.
yazıcıoğlu'na ve sevenlerine bakıldığında her ne kadar aksini söyleseler de ben hiç bir zaman eskiye göre değişen
bir şeyler olduğuna inanmadım; yine hep o eski insandı. söylemi ve tavırlarında o başka boyuta geçmiş insanı
göremiyordum. bunun en büyük kanıtı da son zamanlarda bir çok kanlı ve kirli işlerle bağlantılı olarak adı geçen partisinin
bazı örgütlerindeki ve yine partisine bağlı alperen ocaklarındaki kişilerle ilgili dile getirilen (ve bazıları ispatlanmış kanlı
eylemler olan) iddialar karşısında, onları geçiştirmesi ve "insanca bir kaygı" dahi göstermemesiydi. yukarda
bahsettiğim şekilde vicdani hesaplaşmasını yapabilmiş bir kişi, kendisiyle aynı resimde çıkmış böylesi şüphelileri değil
geçiştirmek, kendi şahsının ve örgütünün nasıl bu derece yakınına gelebildiği konusunda dahi dehşete kapılırdı.
yukarda söylediklerim biliyorum, çok naif geliyor; ama asıl o büyük, önemli şeylerin tohumları hep böylesi basit
kareler içinde barınır.
sevenleri sevmeye devam etsin, onlara kimsenin bir şey söylemeye hakkı yok; ama bazı şeyler de bilinsin ve olan
bitene de çok daha dikkatli gözlerle bakalım.
yıllar önce bugün gerçekleşen, doğal olarak bu foseptik mecrada tek bir giri dahi almayan insanlık dışı, kahredici olay.
7 gencecik beynin çatlı önderliğinde katledilişidir. katilleri 3 yıl önce salıverilmiştir.
kör gözler kadar kör beyinlerin cirit attığı sözde "ulu" platformda daha fazlasının yazılmasının ve yorumlanmasının manası yok.
yutkunamadık sizlere. selam olsun.
edit:
konuşturmayın beni teröröst bonlor teröröst söylemlerinizle. sana diyorum alttaki, he sana sana. bakma mal mal.
dün boktun sen, bugün kokma. itliğinin sökeceği adam sökmeyeceği adam var. hakimiyetinin olmadığı mevzularda susacaksın. susacaksın ki adam sansınlar. madem tek argümanın yalnızca bu. buyur aslanım. aslanım dediysem öyle bir figür olduğundan da değil ha, beş para etmez ciğerin bunun havasıyla dolmasın. peçete olsan boka sürülmezsin.
tip hiçbir zaman silahlı mücadeleyi savunmamış, gerilla hareketine meyil göstermemiş bir oluşumdu.
yayınlarında hala anayasaya referans veriyorlardı. yani öldürülen 7 genç milliyetçilerle fiili bir çatışma halinin öznesi falan değildi.
yine de eli silahlı sokak serserisinden kırma mafyavari faşist itlerin elinde can vermekten kurtulamadılar.
apo'YA bebek katili diyenlerin sicilindeki katliamdir. Bahçelievler katliamı, Türkiye'nin yakın tarihindeki bir katliamdır. 8 Ekim 1978 günü Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı, Ünal Osmanağaoğlu, Bünyamin Adanalı, Ercüment Gedikli, Mahmut Korkmaz ve Kadri Kürşat Poyraz'ın Ankara'nın Bahçelievler mahallesinde Türkiye işçi Partisi üyesi Latif Can, Efraim Ezgin, Hürcan Gürses, Osman Nuri Uzunlar, Serdar Alten, Faruk Ersan ve Salih Gevence isimli gençleri öldürmesine "Bahçelievler Katliamı "denmiştir. Kurbanların biri havluyla boğularak, dördü kafa hizasından kurşuna dizilerek, diğer ikisi de Eskişehir yolunda öldürülmüştür.
her zamanki gibi sol görüş tarafından şişirilen insanlık dışı eylemdir. şişirilen diyorum çünkü madem bu kadar duyarlısınız o tarihlerdeki karşıt görüşlülerin ölümüyle sonuçlanan olayların altında hiçbir fikriniz yoktur. hatta aratın sözlükte Ümraniye katliamı diye burada yazan yazarların faşistlerrr auwww diye serzenişlerini bulamassınız. Ama sol medya her zaman mazlumu oynamayı çok iyi başarmıştır. orucunu açarken taranan insanlar, akıllarına gelmez sadece kendi acıları acıdır. Buradan ne kadar samimiyetsiz olduğunuz belli oluyor. o dönem her iki eğilimde gerekli kitlelerce kumanda edildi. Ama bu berrak zihinli isyankar komünist kardeşlerimiz ülkücüleri faşist sermaye tarafından kumanda edilmiş olarak görür. kendilerinin kimin tarafından kullanıldıklarından nasıl kumanda edildiklerinden bihaberdir. Bi taraf faşist diğer taraf aydın. he canım he 2014 yılında bunları da yiyip kendinizi aklamaya çalışıyorsanız az okuyun biraz.. Kendi ideolojinizi okşayacak şekilde yorumlamayın objektif yorumlayın..Öyle konuşalım..
delikanlı, hilal bıyıklı abilerimiz muhsin yazıcıoğlu ve abdullah çatlı'nın barollerini paylaştığı filmin sadece fragmanıdır. filmi yayınlanmamıştır. yşadıkları yıllarda faili meçhul kaç cinayet varsa hepsinde paramağı olan leş kargalarıdır. hakkımı helal etmem birader!
ütopik-mitolojik bir ideolojiyi savunan birkaç gencin katledildiği eylemdir. boş bir ideoloji uğruna can vermişlerdir. inandıkları ideolojinin dünyaya faydası yok ki halka yararı olsun, insan doğasına aykırı bi' kere. şimdi gelelim işin hukuksal boyutuna... demokratik, hümanizma, rasyonal ve liberal açıdan ele alırsak olayı yapılan şey tam anlamıyla bir vahşettir. insanlık suçudur. idamdan yana değilim hiç, ama dönemin şartları çerçevesinde bu katiller idam almalıydı. apaçık ortada ki o dönemin şartlarında soğukkanlı cani bir katili koruyan düzen varmış. tabi kendisine şeriatçi, devrimci, komunist, muhafazakar, ülkücü, solcu, sağcı deyip, katil olan kişiler kendi ideolojisinden olunca onu savunmaya çalışanlar dürüstüm. en adi adalet ve hukuk düşmanıdırlar. adi birer ikiyüzlüdürler.
Abdullah çatlı ve Haluk Kırcının,
Ankara bahçelievlerde, sosyalist oldukları gerekçesiyle
masum 7 genci şerefsizce öldürmeleridir.
Öldürdükleri insanlar silahsızdılar.
Bu milliyetçilik değil. Bu faşistlik.
Amerikan uşaklığı.
Sivas, kanlı pazar, malatya, çorum, bahçelievler, malatya, eruzurum katlıyamlarını yapanlar vatansever. sosyalist öldürünce vatan hayini pekakalı. tabi unutmayalım biz vatan hayiniyiz, onlar vatansever 6.filo önünde namaz kılanlar çok vatanseverler.