gözlerini dünyaya açtıktan sonraki ilk ramazanı'nda bile annenize iftar vaktine kadar emzirtmeyip oruca alıştırdığınız, davulla serenat yaparlar diye ramazan boyunca her gece yüzünüze kamuflaj boyası yapıp dürbünlü av tüfeğiyle sokaktan geçmekte olan davulcuların tokmağına ateş ettiğiniz, elinize davul alıp odasında çılgın şovlar yaparak ''sen benim bacım sen kara türbanlım'' manileriyle sahura kaldırdığınız, ellerinizle hazırladığınız sahur sofrasında ebabil sütünü eksik etmediğiniz kız kardeşinizi artık ne hikmetse son derece gizemli bir şekilde iftarı beleşe getirmek amacıyla girdiğiniz iftar çadırının hemen karşısında müslüman zencilerin çoğunlukta olduğu çadırdan çıkarken görüp bacınızın o kırtasiyeden yeni alınmış bir defter misali bembeyaz sayfalarınının lanet olası zenciler tarafından karalandığını anlamaktır...
orucunuzu açtıktan sonra sigara içmek üzere çadırdan dışarı çıkar, iftar çadırındaki suriyeli dilenciler paketiniz olduğunu görüp sizden otlakçılık yapamasın diye ağaçların ardına gizlenip sigaranızı yakmaya çalışırsınız ama çakmak bir türlü yanmaz. etrafta çakmak isteyebileceğiniz birilerine bakınırken böyle karşı çadırın girişinde bi karartı görür tövbe bismillah çekersiniz ama biraz daha dikkatli bakınca bu karartının çim biçme makinesiyle biçilmiş gibi bir saç modeliyle aynen mamadou sakho'ya benzeyen bir zenciye ait olduğunu fark edersiniz. hemen yanına gider yamyamca konuşarak böyle elinizde sigara hani çakmak istiyorum rolü kesersiniz. o da ''türkçe biliyom ağbey'' der sigaranızı yakar. ayaküstü muhabbete başlarsınız, çok da sempatik bir elemandır yani kadınların zencilere olan merakının sadece vücutlarında taşıdıkları allah vergisi emanet olmadığını anlar, bacımla bu elemanı evereyim şansımız yaver giderse ptt 1. lig'de bi takıma yaşını küçük gösterip büyük futbolcu kongo'da gol kralı oldu falan diyerek kakalayıp bi iki seneye emenike gibi parayı buluruz diye düşünürsünüz.
yeni edindiğiniz siyahi dostunuzla muhabbeti iyice ilerletip ''günde kaç karı kaldırıyosun karılar size bayılıyor ak'' falan diye sorular sorarken bir anda önünde bulunduğunuz çadırda birtakım hareketlilikler başlar. içeriye şöyle bir göz atınca üç bayanın iftar için kurulan masaların üstünde hani hind binti utbe, vahşi'nin mızrağını kullanmasını izlerken hz vahşi dans eden bi kadının başındaki oyuktan mızrağı geçiriyor ya aynı o kadın gibi hem de çırılçıplak dans ettiklerini görürsünüz. etrafında da zenciler alkış tutmaktadır, az sonra zenciler kızların deliklerinden mızrak falan geçirirler diye hemen oradan uzaklaşır; zenci arkadaşınıza da sigara ikram edip ''bi bakabilir miyim gerçekten anlattıkları kadar büyük müymüş'' diye sorup azıcık uzaktaki çalıların arkasına davet edersiniz.
çalıların ardına gidince eliyle gösterir bak böyle işte diye. daha önceden çok görmenize rağmen hayatınızda hiç bu kadar büyüğünü görmemişsinizdir, bu sene gerçekten iftar çadırları fazla büyük kurulmuştur hani suriyeliler de geldi diye. siz ayaküstü gırgır makara yaparken birden bire tam zencilerin bulunduğu iftar çadırının orada bir gölge görürsünüz. gölge de ne hikmetse kız kardeşinizin gölgesine benziyordur ama toz kondurmazsınız tabii. meraklı gözlerle kim çıkacak acaba, ulan keşke gezi parkı olsaydı orada çadırdan çırılçıplak çıkıyormuş karılar diye aklınızdan geçirirken kaderin cilvesine bakın ki kız kardeşiniz kot pantolonunu çekip böyle türbanını düzelterek yüzünde anlam veremediğiniz bir tebessümle dışarıya çıkar...
yaşadığınız şokla bir anda başınız döner ve oracıkta yere yığılıp takva filminde erkan can'ın yağan yağmurun altında dergah kapısının önünde kendinden geçmesi gibi kendinizden geçip böyle ağzınız açık bir süre titredikten sonra baygınlık geçirirsiniz. millet de koşar hemen başınıza toplanır aaaa adam bayıldı diye. bu arada içeriye sızan chp'li bir ajan akp'liler bize bozuk yemek dağıttı diyerek milleti galeyana getirir. iftar çadırında verilen yemekten zehirlendiğiniz şüphesiyle büyük bir izdiham yaşanır bir anda, herkes sizi unutur böyle ahirette dirilmişçesine kaçışmaya başlarlar sizin de üstünüze basarlar o karışıklığın arasında ezilerek vefat edersiniz...
--spoiler--
gözlerini dünyaya açtıktan sonraki ilk ramazan'ında bile annenize iftar vaktine kadar emzirtmeyip oruca alıştırdığınız, davulla serenat yaparlar diye ramazan boyunca her gece yüzünüze kamuflaj boyası yapıp dürbünlü av tüfeğiyle sokaktan geçmekte olan davulcuların tokmağına ateş ettiğiniz, elinize davul alıp odasında çılgın şovlar yaparak ''sen benim bacım sen kara türbanlım'' manileriyle sahura kaldırdığınız, ellerinizle hazırladığınız sahur sofrasında ebabil sütünü eksik etmediğiniz kız kardeşinizi artık ne hikmetse son derece gizemli bir şekilde iftarı beleşe getirmek amacıyla girdiğiniz iftar çadırının hemen karşısında müslüman zencilerin çoğunlukta olduğu çadırdan çıkarken görüp bacınızın o kırtasiyeden yeni alınmış bir defter misali bembeyaz sayfalarınının lanet olası zenciler tarafından karalandığını anlamaktır...
--spoiler--
Bu paragrafta üç tane Nokta kullanmış suser başlığı. O da yanyana üç nokta. işsizim mk, okudum. Bu etuuu kız olmasa böyle şeyler yazmasında art niyet arardım, ne yalan söyleyim. Şükürler olsun ki kendisi türbanlı, tesettürlü bir bacımızdır.
Hayırlı bacılar arkadaşlar.
Bacının iftar cadırında yemek yediğiyle alakalı bir sorunsaldır.
