az önce tv8'de yayınlanan kopya, nette fellek fellek arayıp da bulamadığımız rüştü asyalı seslendirmeli kopyaydı. tv8'den rica etsek de, o kopyadan birer tane de bize verse?
oturdum yüzüncü defa yine izledim, yarın yine çıksa yine izleyeceğimi de biliyorum. iyi film orası kesin de, sanırım kendisini bıktırmadan bu kadar çok izletebilmesinin nedeni samimi bir film olmasından kaynaklanıyor. çocukluğumun, gençliğimin filmi, çok mutlu oldum izledim ya şimdi, iyi ki varsın len back to the future seviyorum seni.
'seri filmler bayar', 'ikinci filmde işin cılkı çıkar' diye bir önyargı vardır ya hani, işte back to the future serisi o önyargıları yıkıp geçmiş aşmış bir filmdir. son bölümde tavan yapar adeta.
dvdriplerim içersinde baş köşede durur, dublajsız izlemek de ayrı bir zevktir. ama seslendirmesi de çok başarılıdır. tabii eskisi, yenisi o kadar iyi değil. blurayini bir şekilde ele geçirmek lazım.
part i ve part ii yi aynı gece part iii de ertesi gün izleyerek yıllar sonra beni film izlerken (pornoları saymıyoruz olum onlar hariç) orgazma ulaştıran filmdir. çocukken salaktıkta ondanmı sevdik acaba derdim bu filmi, ama yok ondan değilmiş bunu öğrendim, micheal j. fox un filmden sonra başına gelen sağlık sorunları da filmi izlerken aklıma sık sık geldi engel olamadım, duygulandım baya baya bilim kurgu izlerken ağlayacaktım az daha.
çocukken arada perşembe ya da cumartesi akşamları üç hafta ardarda yayınlanan ve her seferinde de heyecanla oturup izlediğim, yıllar sonra ise dvd setini gördüğümde fiyatına bile bakmadan aldığım, her canım istediğinde oturup repliklerini bile ezberlemiş olmama rağmen ilk kez izliyormuş gibi izlediğim gelmiş geçmiş en iyi (fantastik ya da bilimkurgu hangi kategoriye giriyorsa) serilerden biridir. bak yine izleyesim geldi sözlük.
çok severim bu film serisini sıkılmadan defalarca kez izlemelik bir filmdir. doktor emmett l brown yok mu hastasıyımdır özelliklede "eyvahlar olsun" repliğini sıkca kullanması insanın diline dolanmasına sebep olur.
bende hastalık etkisi yaratmış harikulade yapım. 2 ayda bir düzenli olarak serinin üç filmini de izliyorum, aynı şekilde zevk alıyorum. nasıl bir görsel şölen bu böyle?
marty'nin kaykayına atlarken ayakkabısına yapılan zoom sonucu gözümüze çarpan nike amblemi.
ilk filmde geçmişe dönen marty'ye annesinin elbiselerinde yazan calvin klein yazıları sonucu calvin diye çağırması ve marty'nin bu ismi kullanması.
aynı şekilde üçüncü filmin başlı başına western temasında olması ve marty'nin clint eastwood nickini kullanması.
ikinci filmin sonlarına doğru, biff'i takip ederlerken, marty'nin doktora arabanın üstüne inmeyi teklif etmesi ve doktorun, o arabanın 1954(?) model bir ford olduğunu ve kendilerini teneke gibi yırtabileceğini söylemesi.
ikinci filmde marty'nin kafe içerisinde pepsi söylemesi.
ilk filmde marty'nin johnny b goode çalması ve eli kesilen gitaristin kuzeni chuck berry'yi arayıp şarkıyı dinleterek filmde chuck berry'ye selam çakılması.
bunlar en basitleri, daha çok var.
çoğumuz bu markaları kullandık, veya bu kültürden bir zamanlar etkilendik.
yani adamlar sadece kaliteli yüzlerce marka üretmekle kalmayıp, bir de o markaları muhteşem filmlerle bütün dünyanın gözüne sokuyor. sonuçta amerika'ya dair herkes kazanmış oluyor. bu nedenledir ki orta doğu ülkelerinin ensesine vurup lokmasını da alırken kimse sesini çıkartıp engelleyemiyor.
gerçi zemeckis'in diğer filmi forrest gump da buna benzer numaralarla donatılmış durumda, belki de bu onun üslubudur diyebiliriz lakin ki öyle değildir.
bu bağlamda çin'in nüfus ve ucuz iş gücü sağlayıp dünya üretimini ele geçirmeye başlaması sonucu, önümüzdeki yıllarda dünyanın en büyük gücü olacağı öngörüsüne de bir çıkarım yapabiliriz. dünyaya yön veren güç olmak için, ya bir zamanlar sovyet rusyanın yaptığı gibi hem ekonominizi altyapınızı geliştirip, hem diğer ülkelerin tepesine bineceksiniz. ya da amerikanın yaptığı gibi, ekonomonizi geliştirip, zayıf ülkelerin tepesine binip, kültür emperyalizmi ile dünyayı sarmalayıp kuala lumpur'a(?) bile nike satabileceksiniz. sevgili çançinçonların bu konuda işi biraz zor gibi.
bizim ülkemizin zaten konuyla yakından uzaktan alakası yok, tamamen fransız. sevinmek mi lazım üzülmek mi tartışılır.
efenime söyleyeyim, ondan sonra "amerika'nın oyunu bunlar" e tabi öyle olacak, ne olacaktı başka?
1. film: doktor marty'e zaman makinesini icat ettiğini söyler. makine ile uğraşırken teröristler doktoru öldürür. marty makine ile kaçmaya çalışırken 1955'e ışınlanır. şoku atlatmaya çalışırken anne ve babasının tanışmasını engeller. bu da kendisinin yokolmasına doğru bir süreç işlemesine sebep olur. marty onları tanıştırmaya çalışır. doktorun gençliği ile de tanışır ve 1985'e gitmesi için yardım ister. marty anne ve babasını tanıştırır ve 1985'e geri döner. dönmeden önce doktora gittiği zamanda öldürüleceğini söyleyen bir mektup bırakır. ama doktor bunu yırtar. doktor da çılgınca sevinir. başardım başardım diye bağırır. 1985 yılında doktorun ölümünü ve kendisinin ışınlanmasını izler. sonra doktorun cesedinin yanına gelir. doktor cebinden 30 yıl önce kendisine verilen mektubun bantlanmış halini gösterir. çelik yelek giymiştir. 2. film: doktor geleceğe gitmiştir. geri döner ve marty ile kız arkadaşını bulur. çocuklarının başının dertte olduğunu söyler. 2015'e giderler ve çocuklarını kurtarırlar. o sırada marty geçmişte olanları anlatan bir kitap alır. kitap şerefsiz komşularının eline geçer. aynı şekilde zaman makinesi de onun eline geçer ve 1955'deki genç haline kitabı verip geri gelir. bu sırada doktor, marty ve sevgilisi 1985'e döner ama farklı bir dünya ile karşılaşırlar. o yavşak adamın bastonunu görürler ve olanları anlarlar. 1955'e gidip kitabı alırlar. marty kitabı yakarken doktor arabadadır ve arabaya çarpan yıldırım doktoru 1885'e yollar. o sırada marty'e bir mektup gelir. mektup 1885'de yazılmıştır. doktor burada yaşamaktan memnun olduğunu ama 1985'e dönmesi için 1955'deki doktoru bulmasını söyler. arabayı da bir madene gömmüştür. beraber tamir edin der. 3. film: marty hemen 1955'deki doktoru bulmaya gider. 1. filmde o sırada doktor marty'i annesi ve babasını tanıştırdıktan sonra 1985'e gönderiyordur. doktor 1. filmdeki marty'i gönderir ve başardım başardım diye sevinirken diğer marty gelir ve olanları anlatır. arabayı madenden çıkarırlar. o sırada 1885'de doktorun öldürüldüğünü gösteren mezar taşını bulurlar. marty 1885'e gidip onu kurtarmak ister. arabayı tamir edip 1885'e gider ve doktoru bulur. yolda arabanın benzin deposu delinir. doktorun hayatını kurtarır ve beraber 1985'e dönmeye çalışırlar. marty döner ancak doktor 1885'de kalır. marty döndükten yarım saat sonra doktor lokomotif şeklinde zaman makinesi ile gelir ve marty ile konuşur.
edit: bazı ufak kırılma anları olur filmde. mesela 3. filmde doktor bir kadına aşık olur ve onun uçurumdan düşmesini önler. o kadının o uçurumdan düşmesi ve oranın adının da clara geçidi olması gerekirdi. ama filmin sonunda marty oradan araba ile uçup 1985'e gider. 1985'de uçurumun adı eastwood geçidi olmuştur.*
bir de rolls royce'a çarpacağını biliyordur ve 1985 yılında serseriler ile yarışmayıp o arabaya çarpmaktan kurtulur.
ahmet mete işıkara'yı andıran psikopat bir bilim adamının zaman atlayabilen bir araba icat ettiği, çocukluğumun efsane serisi. bu film serisini o kadar çok izlerdim ki ablam ve abimin hışmını üzerime çekmiştim.
1980'li yılların gözünden zaman bükülmesini en iyi kurgulayan başyapıt. ne zaman izlesem analog dönemin o kendisine has güzelliğini görüyorum. vhs kaset dönemleri. cd'nin ilk çıktığı dönemi hatırlıyorum da sanki gömü bulmuş kadar sevinmiştim.
o zamanların teknolojisiyle bu kadar harika efektlerle çekilmiş olması 'acaba gerçekten böyle araba varmydı lan' sorusunu akla getirmiyo değil. süper senaryosuyla bu zamanalara* yolculuk etmesi filmi daha da ilgi çekici yapıyor. bilim kurgu dalında benim için en güzel film bu üçlemedir. canım sıkılınca açar izlerim. 1. si 2. si derken üçlemeyi tekrar tekrar izlemişimdir. şu ana kadar hala izlememiş varsa* hiç vakit kaybetmesin.
--spoiler--
geleceğe dönüş filminde kullanılacak zaman makinesinin önce bir buzdolabından yaratılmasına karar verilmiş. ama film tutarsa çocukların evlerindeki buzdolaplarının içine girerek zamanda yolculuk yapmak isteyebileceğini düşünen spielberg ve zemeckis sonradan bu fikirden vazgeçerek delorean marka bir arabada karar kılmış.
--spoiler--