her izlemeye başladığımda uyku bastıran film. o tavuk öldürme sahnesinin gerçek olduğunu öğrendikten sonra topluca benden yemedikleri beddua kalmadı, bilgilerine.
kendimi zorlayarak ancak ilk yarısını izlemeyi başarabildiğim filmdir. kişileri yaşadıkları bölgeye bağlı olarak yaftalama eyleminin, verilmek istenen ana unsur ile teğet geçtiği sebebinden devamını izlemeye gerek duymadım.
izlediğim kadarıyla elde etmiş olduğum çıkarım;
güney amerikalıların pek bir sıcak kanlı, kaba saba, hazırcı tipler oldukları, doğuluların ise vahşi, akılsız, hayvani içgüdülerinden başka biat ettikleri gelişim, yaşam ve insanlığa dair hiç bir unsurun yer almadığını, uzakdoğuluların ise kendilerine özgü kültürlerinin dışına taşmayan fakat postmodern kültür nedeni ile iki karşıt kutubun çarpışmalarından ortaya çıkan kuşak çatışması hengamesinin etkileri ile boğuşan, ataerkil bir toplum olduklarını, tüm teknolojik gelişimlerine rağmen duygudan uzak robotsu bir kimliğe büründükleri, insan ilişkilerindeki çizmiş oldukları portrelerde kalıplar kurdukları ve hatta kızların seks azmanı oldukları, batılıların ise hem duygusal hem de akılcı ve gelişime açık pek bir insani vasıflar taşıyan kişiler olduklarını oryantalist bir dille anlamış bulundum.
çok az filmde gördüğüm içerik ve ad uyuşmasına cuk örnek. bilindiği üzre babil, tanrıların öfkesiyle ilişkilendirerek farklı dillerin ortaya çıkmasını konu edinen bir efsanedir.
--spoiler--
filmin sahiciliği onu, benzer kurguyu paylaşan diğer filmlerden ayıran en önemli özelliği olsa gerek. cate blanchett'in otobüste vurulmasının akabinde, brad pitt'in yardım için çırpınışı, çoğunlukta bende olduğu gibi mide kasılmalarına yol açmış nitekim. çocuklar kaybolduktan sonra, bakıcı hanım teyzenin perperişan yürümesi de keza.
yalnız japon kızımızın, polisin evine geldiği sahnede adamın karşısına cıbıl çıkmasıyla kahkahayı patlattım. vericem de vericem...ne azimmiş arkadaş ya.
--spoiler--
yine alejandro gonzalez inarritu yine guillermo arriaga yine gustavo santaolalla birleşimi muhteşem film. oscar ödüllerinde kıymeti bilinememiş ve sadece en iyi muzik dalında heykelcik almıştır.meksika babil japonya ve amerikada gecen 3 farklı hayatın muhteşem bir şekilde kurgulandıgı babilde insanların aclık ve sefaletini , amerika tarzı ile yozlaşan japonyanın ve amerikanın arka bahçesi meksikanın tarafsız bir şekilde anlatıldıg süper ötesi film. japon kızın hikayesinde diskoda sagır ve dilsin olan bu kızın onun tarafında diskonun sessiz görüntüsü büyük bir incelik ve yürek burkan bir sahne olmustur.
Farklı coğrafyalarda yaşayan farklı kültürdeki insanların bir kaza sonucu kesişen yaşamlarının anlatıldığı, her sahnesi dram yüklü ödüllü bir film. Bana en ilginç gelen yanlarından biri çok az replik olmasıydı. Golden globe töreninde yönetmen Alejandro Gonzalez Inarritu ödül için sahneye geldiğinde şunu söylemişti: farklı ülkelerde farklı dillerde çektik zor oldu ama neyse ki sinemanın dili her yerde aynı ve söylemek istediğimiz sanırım anlaşıldı. Gerçekten de Alejandro Gonzalez Inarritu, filmin genelinde oyuncular yerine kamerayı konuşturmayı tercih etmiş.
Benim bir yönetmenden en büyük beklentim bir bakış açısı sunması ve gerisini izleyiciye bırakmasıdır. Yani kapıyı aralayacak odanın içindeki bir iki eşya görülebilecek gerisi ise izleyicinin hayal gücüne zevkine bırakılacak. Alejandro Gonzalez Inarritu tam da böyle yapıyor. Hemen hemen hiçbir sahnede bu böyledir, bu şöyledir bu doğru bu yanlıştır diye bağırmıyor. Sizi odaya sokup eşyaları anlatmıyor, kapıyı aralıyor ve gerisine karışmıyor.
--spoiler-- King of the heavenda Müslümanlara övgü vardı. Bu filmde de Müslümanların yardımseverliği gösterilmiş. Özellikle brad pitt'in kendisine yardım edene para uzatışı onun ise bunu kabul etmeyişi ve brad pitt'in oyunculuğunu konuşturduğu minnet dolu bakışı beni çok etkiledi.
Düğünlerde para takma olayı bir bize özgü sanırdım ama meksika'da da varmış.
Amerikan polislerinin ve amerikan hükümetine yeren replikler ve sahnelerde çok hoştu. Binde bir de olsa birilerinin bazı şeyleri gerçeğe yakın göstermesi güzel.
--spoiler--
ece temelkuran in hakkinda sahane bir tespitte bulundugu film.
soyle ki:
"...Tam işerken yaralı kadın ve öperken adamı korkularını söyler adamın kulağına, adam da kadının kulağına, ne çok sevdiklerini birbirlerini... Çölde geçer bu olay. Tanrı bir kez daha icat olur o zaman, kendini insanlığa bir kez daha gösterir, yeniden doğurulur çölden. Biri birini çok sevince, topyekûn sevince "olur" Tanrı. Çünkü tanrı kalptendir. insan kendini hatırlayınca gelen... "
akıllarda çok fazla soru işareti bırakan, çok şey düşündüren, bir dünyadan başka bir dünyaya sürükleyen ve bittiğinde bir yük gibi üstünüzde kalan film.
--spoiler--
o değil de, japon kızın polise verdiği son kağıtta ne yazıyordu acaba?
--spoiler--
az laf çok müzik içeren film. müzikleri gerçekten filmi tamamlıyor. sözlerden çok oyunculuğun ve müziğin etkilediği bir film. silahların insanların hayatını mikro seviyede nasıl etkilediğini göstermiş bir film. izlenmesi önerilebilecek bir film.
daldan dala atlayan bir konuya sahip bir film. bir ara bekledim brad pitt e yardim eden koylu, hazir iylik yapmisken, gidip o azgin japon kariyi da sevabina bir guzel sikecek diye. olmadi ama, yapmadi, pis kafir.
çok güzel müziklere sahip ve izlenilmesi gerekilen bir film... dvd'sini almak istemiyorsanız yukarıdaki yorumları okuduktan sonra internetten indirebilirsiniz... hali hazırda bir ton sitede rapid linki mevcut...
osacr ödülü almış bir filmdir. bütçenize yazık dedirten bir filmdir ayrıca. yerine usual suspects'i 26. defa izlerim daha iyi dedirtmiştir. lanet olsundur.