babayı ingilizce biliyorum diye kandırmak

entry8 galeri0
    1.
  1. hayatta en sevdiğim adamdı babam. bilirim, o da çocukları arasından en çok beni severdi. büyüdüm ve öss telaşı başladı. aklımda tek bir düşünce vardı; o da bilgisayar mühendisi olmak. iyi kötü hazırlanıp girdim öss'ye. iyi puan da bekliyordum ama iyi gelmedi puanım, demekki kaydırmışım.* bu puanla bi bok olacağı yok. önce babamla konuştum tabi.

    ben: baba puan düşük geldi yav, daha iyi bekliyordum ama olmadı.
    babam: neyse üzülme, seneye gidersin inşallah.

    ama ben tekrar hazırlanmak istemiyordum çok çalışmamış olmama rağmen. bişey diyemedim yüzüne. abimle konuştum sonra, ki kendisi dünyanın en kral abisidir, hakkını ödeyemem.

    ben: abi puan düşük geldi aq, bi daha hazırlanmak da istemiyorum, napacam bilmiyorum.
    abim: özele gönderelim.
    ben: yavaş gönder, babam hayatta kabul etmez. zaten benim de zoruma gider.
    abim: saçmalama lan mal, durumumuz iyiyken git işte istediğin bölüme. ben babamla konuşurum.
    ben: abi utanırım ben yav, adam çalışsaydı pezevenk falan diyecek şimdi.
    abim: olum yok, ben ikna ederim. gider misin? gitmez misin? onun cevabını ver bana.
    ben: yav tabi giderim de ne bileyim bik bik bik.
    abim: tamam ben konuşurum.

    hemen de ikna oldum zaten. içten içe, düşük bi ihtimal de olsa, istediğim bölüme gitme düşüncesi bile mutlu etmeye yetiyordu beni. aradan daha bir gün geçmişti ki abim geldi yanıma.

    abim: olum babam yok dedi, çok para gider falan diyor.
    ben: dedim sana göndermez diye.
    abim: pes etmek yok, sen de konuş. sana dayanamaz.
    ben: hayatta konuşmam.
    abim: konuş lan yavşak, hayatının dönüm noktası olur bik bik bik.
    ben: tamam aq. konuşacam.

    hemen gittim babamla konuşmaya tabi.

    ben: baba, abim senle konuşmuş heralde. özel üniv. falan.
    babam: çalışşaydın lan pezevenk.
    ben: yav baba çalışmaz olur muyum, sınav stresi bik bik bik.

    ikna edemedim tabi. ben vazgeçtim ama abim vazgeçmiyor. kanıma giriyor sürekli. annemi de işin içine kattık. dört bir yandan saldırıyoruz ama yok ikna edemedik. daha babamı ikna etmeden, abim tercihlere birinci sırada yazdırdı istediğim bölümü. yani risk nedir sorusuna alternatif bir cevap olabilecek bir hareket yaptık. babam da beni daha düşük bölümleri falan yazdım sanıyor. neyse, sonuçlar açıklandı ve tabi ki benim birinci tercihim geldi. üzgünmüşüm tripleriyle gittim babamla konuşmaya.

    ben: baba açıklandı sonuçlar, son tercihim gelmiş.
    babam: son tercihin neydi
    ben: daü, bilg. mühendisliği.
    babam: paralı değil mi lan o?
    ben: evet, özel üniv.
    babam: olum, göndermem demedim mi ben sana?
    ben: yav baba son tercih olarak abim yazdırdı*
    babam: versin o zaman abin parasını ben göndermem.
    ben: yav baba allah'ını seversen yav. gönder işte! en küçük çocuğunum, durumumuz da iyiyken okuyayım işte.
    babam: ben göndermem ne yaparsanız yapın.

    babam ilk kez, benim bu kadar ısrar ettiğim birşeyi yapmıyordu. aldığımız risk g.tümüze patladı. tercih yaptığım için, bir sonraki sene de puan kırılıyor zaten. üniv hayatımın başlamadan bittiği düşüncesi bile karnıma ağrılar girmesine yetiyordu. bu arada da abim boş durmuyor tabi ve planlar yapıyor.

    abim: peşini bırakmıyoruz, kayıtlara daha zaman var. yıldırma politikası izleyecez.
    ben: o ne aq?
    abim: üzgünmüşsün triplerine gir. gerekirse evde ağlıyormuş gibi yap, bunu da annem babama söylesin.
    ben: yav abi, böyle yıldırma politikası mı olur, neyse bırakalım peşini. adam nuh diyor peygamber demiyor.
    abim: olum elimizden geleni kayıt tarihine kadar yapalım, olmazsa olmaz, olursa g.tü kurtarırsın.

    ben tabi gene ikna oldum, ondan sonra balkonda gizli gizli ağlama tripleri mi dersin, yemek yememe tripleri mi dersin, şimdiki tabirle her türlü ergen tribini yapıyorum. artık kayıtların son günü geldi çattı ama ben hala kayıt yaptıramadım. şansım var hala, çünkü bilenler bilir, daü için okula gitmeye gerek yok. istediğin şehirden kayıt yaptırabiliyorsun. artık son kez babamla konuşmak için tekrar dükkana gittim.

    ben: baba bugün kayıtların son günü. eğer bugün de kayıt yaptırmazsam, artık iki sene daha üniversiteye gitme ihtimalim yok. zaten ondan sonra ne heves kalır bende ne tekrar hazırlanma isteği.(ergen tribine devam tabi)
    babam: yazmayın demedim mi ben size. ne yaparsan yap.
    ben: baba hayatım şu anda senede 5 milyara bakıyor. yapma allahını seversen. mahvolurum.(ağlamaklıyım)
    babam: olum bak baştan beri yok diyorum, sen de ısrar ediyorsun. rızamı almadan niye tercihi yaptınız. bu da sana hayatının dersi olsun. ben vermem para falan. git abinden, anandan al.
    ben: yav kimde o kadar para var, niye böyle yapıyon.
    babam: lan yeter, hepiniz birden başımın etini yediniz. gönderirim ama bir şartla.(tabi buralara kadar çok şeyler konuştuk)
    ben: neymiş o?(heyecandan ölmek üzere)
    babam: bu senenin parasını vermem, anan versin. bozdursun altınlarını git yatır.
    ben: şaka mı yapıyon, ben yapamam öyle şey.
    babam: sen bilirsin, anan da başımın etini yiyordu. o versin.
    ben: anam bilezikleri verirse, gönderecen mi? söz mü?
    babam: söz.

    tabi hemen abimi de alıp eve gittim. ana gibi yar olmaz sözünün doğruluğunu kanıtlarcasına kadıncağız* bir dakika tereddüt etmeden verdi bilezikleri. gittik bozdurduk ve parayı yatırdık. ne hissedeceğimi bilmiyordum ama ağlamaklıydım. dokunsalar ağlayacam. annem de moral verip duruyor "olum ben napacam bu yaştan sonra altınları" falan diyerek. babama inanılmaz kızgındım, niye böyle yaptı bu adam? ben bu adama ne yaptım bu kadar? ulan hani en çok beni seviyordu? düşünceleri kafamı s.kiyordu. aradan biraz zaman geçti ve üniv.e gitmeye yakın buzlar biraz eridi tabi. gün geldi çattı ve bana yolculuk göründü. atladım gittim kıbrıs'a. hazırlık okuyacam ilk sene. kayıtları yaptırdık eve yerleştik falan ama bir hafta sonra benim tekrar memlekete küçük bi ziyaret yapmam gerekti. sadece bir hafta derse girmiştim. hellodan öteye gitmedi tabi ingilizce. ama bok konduramazdım. haftasonu gittim memlekete, klasik sorular falan soruyor tabi herkes "oralar nasıl güzel mi?" "alıştın mı?" falan filan. daha bi hafta olmuş sikikler neye alışmış olabilirim bir haftada. ama tabi toz kondurmayacaz ya, ben de herşey çok güzel gibilerinden cevap veriyorum. akşam evde yemek yiyoruz ve babamla aramızda hayatımı değiştirdiğine inandığım şu diyalog yaşandı.

    babam: nasıl oralar güzel mi?
    ben: güzel baba. okulun kampüsü falan da çok güzel.(gerçekten güzel)
    babam: öğrendin mi ingilizce biraz?
    ben: öğrendik birşeyler.(ne öğrenmiş olabilirim lan bir haftada.)
    babam: peki o zaman sana bir cümle söyleyim sen de cevir bakalım ingilizceye.
    ben: olur. (korkudan ölüyorum ama nasıl olsa kendisi de bilmiyor rahatlığı var biraz.)
    babam: Çevir bakalım şunu "Biz bu akşam yemeğinde tavuk yedik"
    ben: (lan ne biliym ben. bi hafta oldu daha. ama cevap vermemek de olmazdı. biraz düşünüyormuş gibi yaptım ve hayatımın cevabını verdim.) "My name is chicken!"
    babam: (şöyle üç beş saniye düşündü)doğru heralde chicken falan dedin dedi.

    chicken kelimesini bir yerden duymuş tabi biliyor tavuk olduğunu. allahtan gerisini duymamış da yedi cümlemi. zaten babam orda ne sorsa ben "my name is" deyip başka bi kelime yapıştıracam. annem de oğlum adam oldu diye ağlıyor. bende de bi rahatlama ve pişmanlık var o anda. anneme yok anne yalan söyledim ben falan diyemedim hiç. o konuşmadan sonra babam da yumuşadı zaten, ondan sonra okulu babamın sponsorluğunda bitirdim. annemin altınlarını da geri aldı zaten, hatta iki yıl sonra bir de araba aldı bana*. işte böyle birşey babaya ingilizce biliyorum diye yalan söylemek. yalan söylemek her zaman kötü sonuçlar doğurmuyor vesselam.
    92 ...
  2. 2.
  3. dad i going to recination. i belive been civil of than bee than you. *
    0 ...
  4. 3.
  5. tanım: benim için imkansızdır.

    - baba ingilizceyi öğrendim sonunda.
    - ulan senin bezli halini biliyorum bana yalan söyleme.
    - everybody lies.
    - hasiktir lan ibne o dizi repliği.

    napalım diziport'u seviyo adam.
    37 ...
  6. 4.
  7. 5.
  8. -Hadi oğlum ingilizce konuş bakalım.
    + black eyed peas, take that, jessica alba, heidi klum, catherina zate jones.
    - heaaa.
    + pink, paris hilton, eva mendes, angelina jolie.
    + höö hımm.
    5 ...
  9. 6.
  10. sabah kalktığımda "bak baba çözdüm ingilizceyi" babında birşeyler söyleyim dedim.
    -what's up ded?(bir cümleyle ingilizce çözülüyor sanki)
    +git bakkaldan iki ekmek al.
    4 ...
  11. 7.
  12. 8.
  13. 2ö01-2005 yılları arasımda izmir'de 515'le okula gidildigini gosterir. Zira en son o zamanlar yogunlukla dinliyordum.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük