bir elinde içki şişesi, diğerinde bıçak annemi öldürmeye çalışması..
daha 10 yaşındayım, kardeşim çok küçük. annem ben ve kardeşim düğünden eve dönüyorduk, baktık kapı açık. ilerledikçe ortalığın dağıldığını ve onun bizi beklediğini gördük. önce annemin üzerine yürüdü, panikten annem kapıdan çıkıp kaçtı.
baba yapma diyen kardeşime tokat attı pis herif, yerinde taş kesilmiş ayaklarım kardeşime atılan tokatla hareketlendi. kardeşimi alıp koşmaya başladım, annemi aramak için önüme gelen herkesin kapısını çaldım. annem yoktu, daha uzağa gittik. kadının biri "kızım neden ayakkabı giymedin" diye bağırdı. evden öyle bir korku ile çıkıp kaçmışım ki, ayakkabı umrumda bile olmamış. ayaklarım kesikler içinde kalsa da, babamın yaptıkları kadar hiçbir acı canımı öldüresiye yakmamıştı..
iki çocuk hiç tanımadığı yerde annesini arıyor, gözyaşları içinde yoldan geçenlere "annemi gördünüz mü" diye çaresizce sorup yanıtsız kalıyor. insanların kaybolan çocuklara bakışı, annemizi kaybetme korkusu, bir daha eve dönememek.. küçücük çocuktuk biz! ne annem ne de biz bunları haketmemiştik, ama babam olacak şerefsiz bizi evde böyle karşıladı.
her şeyi unutabilirim, adımı bile ama asla o korkunç anıyı unutmam. çünkü orda o an öldüm ben, hiç büyümedim hiç yeşermedim ..
18. yaş günümde elinde pastayla odama dalması, birlikte geçiremediğimiz onca yıla birlikte gülemediğimiz onca zamana rağmen tüm kırgınlıkları bana unutturmuştu.
10-11 yaşlarındayım. okuldan eve, evden okula, arada mahalleye inip arkadaşlarla top, taso, futbolcu kartları falan filan oyunlar oynardık tabi. mahallemize dadanan bir tane sağlık sorunları olan bizden 2 3 yaş büyük kekeme bir tane deli vardı. daha doğrusu deli diye biz diyorduk çünkü her defasında yanımıza gelip bizi tek sıra haline sokardı arkadaşlarıyla birlikte tokatlardı. hiç de sesimizi çıkarmazdık, korkardık. bir keresinde top oynuyoruz. babam da bana yeni top almış. ilk defa oynuyorum o topla. neyse bu deli gene arkadaşlarıyla geldi bizim sokağa. bizim oyunu böldü ve topu aldı.
dediğim an direk aldı topu, o kadar hızla vurdu ki top yandaki inşatın üstünden ebesinin nikahına gitti. ben sinirlendim bunu bir ittim. o an aklımdan ne geçiyorsa. bunlar beni bir dövdü. 2 kişi ağzımı burnumu dağıttılar. lan 10-11 yaşlarındayım. şimdiki nesil benim yaşımda şiddet görmüyor. benim bi bıçaklanmadığım kaldı. neyse tabi eve gittim annem gördü halimi noldu gene o serseri mi dövdü seni dedi. bende evet dedim. ama önlem de alamıyoruz ki annem daha önce gitti annesiyle konuştu. o da engelliyemiyormuş çocuğu. neyse akşam babam geldi gördü beni. ne oldu dedi anlattım hepsini. sürekli gelip bizi dövdüğünü falan. sonrasında 1 hafta falan geçti sessiz sakin zaten hiç sokağa çıkamıştım o dayaktan sonra okuldan eve evden okula. bir gün okuldan dönerken. bu deli ve 2 arkadaşı beni gördü. çok korktum 1 hafta aradan sonra ilk defa karşılaştık. görmemiş gibi yaptım yolun karşısına geçtim. bunlarda geçti önümü kestiler. arkadaşlar bunlar beni bir dövdü. aynı yeşilçam filmlerindeki gibiydi. deli bana bir vuruyor diğer arkadaşına atıyor, o bana bi vuruyor öteki çocuğa atıyordu. artık dayanamadım yere düştüm. bir allahın kulu da engel olur dimi ? amk sanki afrikada yaşıyoruz. güçsüzün öldüğü, güçlünün yaşadığı yabani ortam sanki amk mahallesi. neyse konu dağılmasın. beyler yere düştüm. sonra yere bakıyordum. burnum kanıyordu onu fark ettim. ağlıyordum bir yandan da. sonra bir şey oldu. hiç aklımdan çıkmayan bir ses. küüüüüüüütttt diye ama kepenk şangır şungur ediyordu. kafamı kaldırıp bir baktım. delinin arkadaşı kepenklere yapışmış. kafamı bir çevirdim. babam bu deliyi tutmuş nasıl tokatlıyor. görselli anlatayım. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1427282/+
şu giften gram farkı yok. öteki çocuk zaten o ikisini görünce direk topuk. babamı görseniz gözümde süper kahraman o an. yani en kral marvel karakteri gelsin. babamın yanında dursun sen kimsin amk derim. sonra bu deliyi tuttu beni de aldı yanına direk babasına götürdük. bir de orada babası dövdü bunu. sonra babam bana dondurma aldı. gezdik az hemen eve gitmedik. o günden sonra o deli bir daha bana hiç takılmadı.
oberaden'ın sakin sokaklarında gezerken yanaklarımdan yakalayan tanımadık kadınlar yüzünden sırıtışı. oğlan elden gidiyor, adam mutlu. baba, ben bu kadar sevilmek istemedim ki? hem bak, çok sevdiniz çirkin oldum. yazık ya... bana da yazık...
10 yaşındaydım. köyde, bir tepede konuşlanmış, her yeri gören bir evimiz vardı. fındık hasat sezonuna yaklaşırken fındık bahçesindeki otların biçilmesi gerekir. bunun için de sırtta taşınabilen çim biçme motorları kullanılır. neyse, babamla evin önünde benzin falan dolduruyoruz çim biçme motoruna. aylardan temmuz. sıcak tepede. karıncalar yer yer yuvalanmış ve evimizin köşesinden evin mutfağını istila etmiş durumdalar. çok karınca vardı, sayılarının tarifi imkansız. annem şikayet edip dururdu, ama hayvanlara kıyamazdı. annem yine söylenirken birden babam benzin şişesini karınca yuvalarına ve geçtikleri yerlere dökmeye başladı. sonra git bana kibrit getir dedi. sebebini anlayamadığım için mal mal yüzüne bakıyorum tabi. sonra aynı emri bağırarak tekrarlayınca elmahkum koştum ve kibrit getirdim. babam benzin döktüğü izin sonuna kadar yürüdü. bir kibrit yaktı ve benzinle ıslanmış toprağa bıraktı. ortalık bir anda şenlik alanına döndü.
karıncalar çıtır çıtır yanıyordu. babam ooh ne iyi oldu bak diyordu. anlam veremiyordum hayvanlara böyle zarar verişine. karınca cesetleri kesif benzin kokusuyla bir olup çıtırdıyor, babam gülüyordu...
Dizleri üstüne çökmüştü. Saçlarımı elleriyle sola doğru okşuyordu. Halbuki ben saçlarımı hiçbir zaman sola taramazdım. Çocuktum ve o anları hiç unutmadım. Saçımı okşayışı bana öyle bir lezzeti ruhiye verdi ki, bugün ölüm beni yakalayıverse bile aklıma o tatlı, masum anılar geldiğinde içimi bir huzur ve burukluk kaplar. Şimdi okşadığı saçım dökülüyor. Keşke saçlarım onun eline dökülse.
Yürümeyi seven bir babaya sahibim ve ne yollar yürüdüm kendisiyle. Sanırım, Bir Likya yolu kaldı!
En unutulmazı;
ÖSS sınavına giderken beni bostancı'dan kalamış'a kadar o sıcakta yürütmesi.
Kan ter içinde sınava girmiştim.
Neymiş efendim zihnim açılırmış!
Babam yoğun bakımdaydı. Uyutuluyordu..baş ucundaydım. Öpüp kokluyordum. Hemşire seslen kulağına sesini duyar dedi. Baba babacım dedim. irkildi hemen. Kolunu kaldırmaya çalıştı. Kağıt kalem isteme hareketi ancak yapabildi kolu düştü hemen. Daldı tekrar. Baba kağıt kalem mi istiyorsun dedim kuşağına evet der gibi başını salladı bi an. Hemşireye babam kağıt kalem istiyor dedim. Hemşire yok yazamaz ki dedi. israr ettim yalvardım ağlayarak babam bir şey demek istiyor desem de fayda etmedi. Babamı tekrar öptüm kokladım..kapalı gözlerinden ölgün yanaklarına gözyaşı süzülmüştü. O an Attım kendimi yere..ağar topar çıkardılar beni dışarı..o günün sabahı hakkın rahmetine kavuştu babam. Acaba babam ne diyecekti. Çok rüyalara yattım babam gelsin söyleşin diye ama hiç gelmedi.öteki dünyada sorarım artık.
Gece yarısı karnımız acıktığı zaman, babam çıtır çıtır yanan sobanın önüne yer sofrası kurdurur; ekmeğin yanında biber, ceviz, peynir yerdik. Tadı hâlâ damağımdadır.
Babam esnaftı, komşu esnaf pastaneydi. Her dükkana gitigimde muzlu rulo pasta yada profiterol yerdim. En güzel anılarım hep yeme içmeyle ilgili abv. Allahım beni niye obur yarattın.
Lise 1'deyken ilk sevgilimden ayrıldığım günün akşamı evde akşam yemeği yerken yüzüm düşük diye bana esprili bir şekilde "ne oldu sevgilinden mi ayrıldın" diye takılması ardından benim başımı sallamam üstüne benimle çok güzel konuşup destek olması. Hayatıma daha birçok insanın girecek olması bazısının bazı sebeplerden çıkacak olması en önemli olanın benim kendimi nasıl hissettiğim olduğunu anlatması. Hayatın kısalığı sebebiyle kendimi üzmemem gerektiğini her zaman mutlu olunabildiğinden bahsetmesi...konuşmamızın bitmesi ardından ufacık bir moral bozukluğum bile kalmamıştı. Dediği gibi de kimse için üzülmedim de hayatım boyunca.
Çocukluğumdan beri her istediğim oldu ama o akşam babamın dedikleri kadar beynime kazınan önemli şeyler değildi. Canım ailem.
yaz günü adana'da gündüz uykusu için evde babamın da olduğu odada bir yere uzandım ve uyuyakaldım. yaşım 14, ergenliğimin zirvesindeyim.
bir süre sonra babam beni sarsarak uyandırıyordu.
- baba neden uyandırıyorsun . dedim.
+ uyan oğlum uyan şeytan azdırıyor seni. dedi.
meğer ben rüyamda bir hatunun üzerinde olduğumu görüp hareket çekiyormuşum ama aslında yatağa tecavüz .
çok ama çok utandım babamdan.
babam çok iyi bir insandı. fakat bir eksiği vardı. iyi olmak için çok kötü bir dünyadaydı. ve bende o boktan dünyanın boktan bir çocuğuydum. onu kırdım, üzdüm. kırmasaymışım, üzmeseymişim diyorum. yaralarımı/yaralarını tamir ediyorum. ölmedi. benim için ölmeyecek. ama biyolojik olarak öldüğünde dahi onu yaşatacağım çünkü üzerimde çok emeği var. iyi ki varsın baba. beni affet.