her pazar sabahı su savaşı yapmak.. bir de yine pazar akşamları banyo, ödev vs bütün işleri erkenden bitirip birlikte "parlıament sinema klubü"nü izlemek. pazar günlerimiz güzeldi yani..
bu da nostaljisi olsun...
oyun oynamak adına yapılan boks maçları. sonrasında büyüdüğüm gerçeğinin babamın omuzunda oluşan ve bir hafta geçmeyen morluk sayesinde anlaşılması. sanırım aileler bizi hep çocuk görmüyor arada bir de hep çocuk olduğumuzu sanıyoruz.
Parka gidip saatlerce onu esir almak salıncakta kendini sallatmak.
Sinemaya gidelim diye yalvarıp kabul ettiğinde vazgeçip buzpatenine gitmek.
Haftanın en az 4 günü yemeğe çıkmak.
Hergece yatmadan önce onu ve anneyi öpmek.
Masal dinlemek.
Anne hastayken babayla yemek yapmaya çalışmak başaramamak .
işyerine gitmek arkadaşlarıyla eğlenmek.
Beğendiğin oyuncağı sadece göstermek ve sahip olmak.
Misafirliğe gidilen bir yerde uyuya kalıp arabaya gidene kadar babanın kucağında gitmek.
Birlikte yüzmek, güneşlenmek kumdan kaleler yapmak.
Denizde eline basıp suya atlamak.
Birçırpıda havaya kaldırıp denize atması.
Güreşmek.
Sırtında gezmek.
küçücük odada futbol oynamak.
her cuma günü özlemle babanın 60 km uzaktan gelmesini beklemek.
halının üzerinde güreşmek.
ona sarılıp uyumak.
maç yaparken baba tarafından izlenmek ve ondan taktik almak.
birlikte sinemaya gitmek film arasında elinde patlamış mısırla dönmesini beklemek.
birlikte fener maçı izlemeye gitmek. içtiği rakısından bir yudum almak.
şimdi hem babalığı hem de bunları unuttun be baba. seviyorum seni yine de..