hiç gitmedim desem yeridir.
hep ben önce giderdim o gelip teftiş ederdi. lan evden kahvaltımı bile yapmadan çıkardım. 10 da gelirdi, 10 da. kızardım tabi. tıpkı şu an ki gibi.
5 yaşındayken okul olmadığı için ne zaman istersen baban sabah işe giderken ağlaya zırlaya peşine takılabilmektir. Ve ne olduğunu ve ne işe yaradığını bilmediğin bir sürü cool cihazın içinde dolaşırken yaşadığın o enfes mutluluktur. Hele birde babanın iş arkadaşlarından biri sana gazoz ısmarlarsa babanın masasının önündeki sandalyeye oturup yere değmeyen ayaklarını sallayarak o gazoza sımsıkı sarılıp yavaş yavaş içmek vardır ki o da ayrı bi hazdır. Yaşanmalıdır.
Çocukken yapmaktan en çok keyif aldığım eylemdi bu. işe götürmemek için evden erkenden kaçarsa akşam kapıdan girdiğinde baba diyerek ağlayıp boynuna sarılmak ve her türlü duygu sömürüsü ile babanın daha çok yorulmasını sağlamak hayattaki tek amacımdı. o gece babanın üzerine çıkıp cenin pozisyonu alıp uyuya kalmak ayrıca gerekliydi, kıyamayıp uyandırmayan baba akşam yine bir ton olaya maruz bırakılırdı. hööö sen beni sevmiyoşun diye bağırıp ortalığı yıkıp, ay bu kızı çok şımarttın diyen anne baskısı ile karşı karşıya bırakılırdı baba. şimdi götürmek istese bir ton bahane bulabilirim ama o zamanlar pek güzel, pek eğlenceliydi.