çoğu zaman babanın sizin yüzünüzdeki gülümsemeyi görebilmek için tuş olması, akabinde size evede sevinç çığlıkları attırarak babamı yendeeem diye paytak paytak koşturtan hede.
8 yaşımdan 15 yaşıma kadar her pazar çok az fire verekek sürekli bir biçimde yaptığımız sportif aktivite. son müsabakada, babamın hayalarına istem dışı bir diz darbesi gelmişti şahsım tarafından ve sevgili peder beyciğim hükmen galip sayılarak jubilesinide o anda yapmış idi.
genç delikanlının yaşlı babayla güreşmesinin sonu kesin mağlubiyettir. yenseniz " yaşlı adamcağızı yendi" derler. yenilseniz " yaşlı adama yenildi " derler.
bir akşam tüm aile fertleriyle evin salonunda oturulmuş, sakin sakin televizyon izlenmektedir. muzip baba, koltukların bütün yastıklarını yanıbaşına stoklamış, acaba hangisine atıp şok etkisi yaratsam diye düşünmektedir. yavaşça yastığı eline alıır, hedefe kitlenir, (ilk hedef olarak anneyi seçmiştir) vee o sırada ilgiyle televizyondaki diziye gömülmüş annenin tam kafaya yastığı fırlatmak suretiyle savaşı başlatır. anne döner iki ters bakış atar, biraz söylenir falan, sonra dizisine devam eder.
yalnız, sıradaki hedef olduğunu kestiren tolerance limit, tetiktedir. göz ucuyla televizyona bakarken, bir yandan da muzip babanın bi sonraki hareketini izlemektedir. baba tam siper almaya çalışırken döner, 'bak babacım canını yakmak istemiyorum akşam akşam, rahat dur' diye, kendinin bile gerçekleştirebileceğine inanmadığı tehditi savurur. baba da çok korkmuştur yaa..
bu lafın üzerine zaten canı güreş isteyen baba, yastık savaşını başlatır.derken yastıklardan vazgeçilip, sıkı bir güreşe başlanır. her ne kadar babanın gücü karşısında galip gelmek imkansız olsa da, tolerance limit tehditler savurmaya devam etmektedir:
+erkeksen yavaş gel olum.
+bak sinirleniyorum, canını yakıcam.
+bak babamsın ama çok pis dövücem haa...
tam sonuncu tehditi savururken, kafadan aldığı darbeyle, boynum kırıldıııııı, diye bağırarak kendini koltuğa atan tolerance limit,
beyninin yerinden çıktığını hisseder bir an. çok sinirlenmiştir. artık kimse tutamayacaktır onu. güreş fena kızışmıştır.
intikaaaaaam! diye bağırıp, bütün koltukların tepesinden koşarak babanın üstüne atlanır, tam baba tekrar galibiyeti ele geçirecekken, can havliyle yüze çalışan bir yumrukla babanın ağza ve burna sert bir darbe indirilir. neye uğradığını şaşıran baba,
şaşırarak ve bir yandan da gülerek bu canavarı ben mi yetiştirdim acaba? diye soran bakışlarla kızının yüzüne bakar. o sırada burnu çok feci kanamaktadır. ''al kırdın kırdın'' diye güle güle lavabonun yolunu tutan babaya, 'ne kırması yeaaaw' diye cevap verilerek peşinden gidilir. şükür ki burun kırılmamıştır.
(ama çok fena korktum sözlük, bi daha güreş müreş yok.sonu böyle oluyo işte.)
çocukken babayla yapılan en eğlenceli etkinliktir...
tabi ki siklet farkından dolayı baba çoğu zaman kazanır. baba artık güreşmekten bıktığı anda ezici üstünlüğünü konuşturur ve kafanızı kolunun arasına aldığı gibi "pes mi lan pes mi ?" şeklinde bir soru yöneltir. gelen cılız "peeeees" ses sesinden sonra devasa kol açılır ve altından kıpkırmızı bir suratla hırs yapılmış bir şekilde babanın değiminyle "sinek siklet" güreşçimiz çıkar.
baba "daha kırk fırın ekmek yemen lazım. hehehehe" şeklinde galibiyetin tadını çıkarırken yenilen pehlivanımız "pes diiiiil ya pes diiiiiil" şeklinde tekrardan babaya girişir ancak sonuç aynı olur. bu arada etrafta anne de bulunuyorsa "ay ay ay" şeklindeki endişe nidalarıyla güreşe ayrı bir tat katar...
babaya hafif omuz darbeleri atmak suretiyle meydan okuma safhası gerçekleştirilen ev içi, bilemedin piknik aktivitesi. 15 yaşına gelmiş, bıyıkları terlemeye başlamış, vücundaki değişiklikleri ve yıllardır yediği çikolata, pekmezin ufak ufak kasa, kuvvete dönüştüğünü anlamaya başlayan delikanlı adayının bir nevi kaşıntısının doruk yaptığı zamanlara tesadüf eder. ufak sataşmalar babanın da olaya katılımıyla, direk bir müsabakaya dönüşür. baba üstünü çıkarır, fanilası adeta onun güreş mayosudur. annenin figanları müsabakanın başlangıç düdüğü gibidir, zaten maç boyunca hakem gibi etrafınızda dolanacak, çok büyük ihtimalle yanlı bir yönetimle sizi destekleyecek, "yavaş kırıcan çocugun belini" gibi sözlerle rakibinize ihtarlar verecektir. derken hengame başlar, gençlik enerjisini hayvanca harcama, taktiksiz saldırma eylemleri en genel hatalardır, yapılması gereken pederin yaşından yararlanıp, aşamalı olarak yavaş yavaş yorup sonuca gitmektir, ama bunları o yaşta düşünmek oldukça zordur. maç sonu yapılan ayağa bastın, çükümü sıktın gibi çamura yatmalar çoğu kez sonuç vermez mağlubiyet kabul edilmelidir. maçlar halıya sürtmekten yanmış dirsek, diz yaraları, kaburga zedelenmeleri hatta bazen göz morarmalarıyla son bulur. ama herşeye rağmen tadına doyulmayan, yıllar sonra hayvan gibi özlenen olaylardır. yenilsenizde yenildiğiniz rakip, ömür boyu en büyük kahramanınız olan babanızıdır, hala güçlüdür, ayaktadır. asıl üzüntü gün gelip yaşlandığında, eskiden bir yeriniz incinmesin diye adeta diken üstünde güreşen babanıza, aynı şefkati sizin göstermeye başladığınızda kendini gösterecektir. o vakit güreş müsabakalarında yerinizi dedesiyle güreşmesi için oğlunuza bırakmanız gereken gündür..
hicbir zaman gelip gelemediginiz eylemdir, babanız cüsse olarak ne kadar ufak olsa da sırtını yere getiremezsiniz, gizli bir gucu mu vardır babanın, yoksa bilinçaltının hunharca bir oyunumudur bu bilinmez