+ pişt yakışıklı.
- evet
+ seviyorum seni
- hadi ordan zırtapoz
+ valla bak
- tabi beni sevicen başka sevicen erkek mi var. var mı yoksa. bulur zıçarım ağzına.
+ çay içelim mi?
Demesem bile içimde hergün iyiki babam var diyorum en ufak anda kaybediğicem düşüncesi göz yaşlarına boğuyor.inşallah olmayanlarda baba sevgisi az olsa görmüşlerdir
baba her telefon konuşmasının sonunda seni seviyorum diyerek kapatır telefonu*
-seni seviyorum baba.
+tamam oğlum.
-e bişey dedik tamam ne ?
+kahvedeyim oğlum kağıt oynuyorum.
bazı insanlar vardır, babasını her ne kadar sevse de bunu diyemez. çünkü alışmamıştır, babası kızacak diye bir korkusu da yoktur. kızmaz zaten babası, ama yine de diyemez. ama içten içe de sever. bizimkiside böyle bir sevgi işte.
"biz birbirimize çok benziyoruz baba. Çünkü ben sana benziyorum. bu yüzden kırıyoruz bazen birbirimizi, zaman zaman anlaşamıyoruz. ama sen sakın ölme baba. Çünkü babalar ölmez. hep yanımda kal sen de. mezun olurken, evlenirken, çocuğum olunca, büyük sıkıntılarım olduğunda, hastalandığımda, yani her zaman yanımda ol. Bu yüzden kendine iyi bak baba. sana hep ihtiyacım olacak. sen hep güçlü kal baba, benim kal. seni cok seviyorum."
geçen yil yeniyıl hediyesi için hiç param yoktu. taksim mephisto'dan üzerinde canım annem ve canım babam yazan iki kartpostal alıp babamınkine bunları yazmıştım. görünce ağlayarak beni artmıştı. yüzüne bu kadar net olamam diye yazdım. iyi ki yazdım. şüphe ederse benden açıp okur beni yine sever...
tanım:dünyanın en güzel şeyidir.
Muhtemel konuşma:
baba şey ııııı
efendim
yani baba hani olurya
ne olur olum kötü bir şey mi oldu?
yok baba seni seviyorum yani bil istedim
hanım koş oğlana bir şey olmuş.
Umarım babam ölmeden söyleyebilirim diye düşünüp zaman zaman söylediğim anın hayallerini kurduğum cümle. Babaamm iyi ki varsın allahına kurban olduğum.
içmiştim. yalnız yaşadığım evde yine melankolinin ve efesin damarlarımda sorgusuzca dolaştığı anlardandı. doğal, duygu yoğunluğu bir hayli fazla, depresyonla çöküntünün arasındaki çizgide bir o yana bir buyana savrulurken, kıpırdamaya başladı sevgi kabarcıkları. bariz bir sebepte yok ha, amaçsız zil zurna akşamları. gözümün önünden usul usul yürümeye başladı en büyük sevgiyi duyduğun aile bireyleriyle geçen mutluluk zirvesi anları. o zaman zarfına kadar, kabarmaya başlayan bu duyguları dile getirmek ve hatta dökülen kelimeleri ona aktarmak geçmemişti fikrimden de ruhumdan da. elim benden ayrı uzandı telefona, kısa mesaj servisini kullanmak üzere. evet, konuşma değildi, saat uygun değildi, bir başka sefer de yoğunluğum uygun olmayacaktı. yapmalıydım ilk defa, bilmeliydi dimdirek ve bu süreç bana cesaret doldurmalıydı. ki ağzına kadar doldurmuştum. doğru cesaret gerekli bu eylemi gerçekleştirebilmek için. babaya duyduğun sevgiyi anlatacak kelimeleri bir araya getirip öyle ya da böyle iletebilmek için ne yazık ki cesaret gerekli. yazdım ve yolladım. cevap alamadım tabiki. çünkü bu geri dönüş, çok daha büyük bir cesaret patlaması gerektirmekteydi. hiç önemsemedim, çünkü bir ziyaret günümde gözlerinde gördüğüm artan ve "gör benim de seni sevdiğimi" haykırışları hiç beklemediğim kadar güzel anlatmıştı yüreğinden süzülenleri.
babalar, saçımızdaki aka rağmen, çöken dirayetlerine, tuttukları bastonlarına rağmen, sırtımızın dayanabileceği tek ulu çınarlardır.
(bkz: sözlük yazarlarının itirafları).
bu cümleyi içimden söylettin hep bana..
neden peki seni sevmek, senin ben sevmen kadar doğal ne vardıda sevemedin beni.
elin oğluna çekinmeden diyebildiğim bu cümleyi sana kurmaya neden çekiniyorum baba?
keşke içindeki o sevgini biraz olsun belli edebilseydin, diğer kızlar gibi bende sana sarılsam. öpsem, koklasam ve seni ne kadar çok sevdiğimi söyleyebilseydim..
bir gün diyeceğim baba ama o zaman ben mezarının başında ve gözlerim nemli olacak..
(bkz: ben bu yazıyı babama yazdım)