babama onun değerini gördükçe, beni ne kadar sevdiğini anladıkça, onu ne kadar sevdiğimin farkına vardıkça söylediğim söz. seni seviyorum baba... bakarsın hayatına dışarıdan, sen değilmişsin gibi. işleri kendince yoluna koymaya çalışan birileri vardır. çıkar gütmeden, senin iyiliğin için. en içten, en saf duygularla seni gözetir. annen ve baban gerisi yalan.
babaserttir. her daim ciddidir ve kalkıktır hep bir kaşı.
hayat zorlar onu, sınar çoğu kez.
o dayanmalıdır bunlara, babadır çünkü o, evin direği, evlatlarının yegane sığınağı...
çocuk çoçuktur işte, neşedir, sevinçtir. tasasız, umarsız.
severler birbirlerini, hem de çok!
ama gösteremezler sevgilerini, ayıptır ya babaya seni seviyorum demek. o anca dizilerde olur...
ama söylenmelidir babaya seni seviyorum diye, geç kalınmamalıdır bunun için.
ve sonra gidip kocaman öpmelidir o şirin, koca devi.
onsuz olmaz çünkü, yaşanır yaşanmasına hayat ama bir yarın hep eksik kalır.
eğer ölüp gittiyse 11 sene kadar önce; eğer ölmeden önce de ne o sana, ne de sen ona hiç söylemediysen, az yada çok gösterilmemmiş bir sevgi varsa ortada... bu bir kayıptır...
sessizce binlerce, milyonlarca kez söyleyebiliriz ama babanın karşısına geçip yüzüne karşı sesli söylemeye gelince, dilimizden o sözcükler çıkamaz bir türlü nedense.
Ertelememek lazım hayatı. Hatta buna şu an başlamak lazım. Haykırmak sevdiklerimize ''Seni seviyorum'' diye...
Kaya gibi gözüken babalarımız belki bizden bu kelimeyi duymayı en çok hak edenlerden birisi; ama kaç kere söylüyoruz onlara. Belki hiç söylemiyoruz. Ne de olsa o baba ya... *
pek sık kullanmadığım iki kelime. ama dünyanın en güzel iki kelimesi hele ki baba için kullanılıyorsa. babamm, ben seni 'sadece' sevmiyorumm, seni 'çok aşırı' seviyorum. sen benim dünyada sahip olduğum en güzel, en mükemmel varlıksın. iyiki sensin benim babam ve ben iyiki senden bir parçayım, iyiki sana çok benziyorum... hayatımda herşeyden vazgeçebilirimm ama senden asla, biliyorum sen de benden vazgeçmezsin. ayrıca diğer babalardan daha 'baba' olduğun için de sana ayrı bir minnettarlık duyuyorum. hakkın, bana harcadığın emekler, yaptıkların ödenmez. umarım, her konuda seni hak edecek bir evlat olmuşumdur, olurum... bu kadar duygusal olmasam heralde bunları duymaktan bıkmış olurdun. ama ben sana bunların çoğunu söylemedim, söyleyemem de. evet, çok yazık. nasıl olacak ben de bilmiyorum şu yazımı görmeni aslında isterim.
ben babamın manyağıyım sözlük...
bu biraz babaya mektuba döndü ama olsun. birden çıktı bütün bu yazdıklarım. 4 kelimelik bir başlık yeter bana bunları yazdırmak için, babam yeter.! çok seviyorum işte, naaparsınn.
küçükken daha kolay oluşan bir durum. büyüdükce daha da az söylenen bir laf- özellikle sert baba tipine.
örnek vermek gerekirse:
fiber çok ufak bir çocukken babası içermiş. alkolik nedir o zaman ufak fiber bilmezmiş, sadece babasını çok severmiş. beraber yatakta yatıp televizyon izlerlermiş. eşşek keyifi yaparlarmış. babası içtiğinde, çok sevmese bile, babasına olan sevgisi onu güçlü tutarmış.
her hafta aynı hikayeydi o zamanlar; babası içer, çekirdek yer, üstü başı çekirdek kabuğu olduktan sonra hapşurur bir 15-20 defa ve hıçkırığı tuttuktan sonra sızar koltukda.
sızdıktan bir süre sonra ufak kız çocuğu* annesine yardım eder ve sonra babasının üzerinden ufak kabukları temizler. hiç uyandırmadan çekirdekleri alır götürür mutfağa ve sonra babasını uyandırmaya gider.
"hadi baba, uyan artık. hadi baba..."
uyanana kadar kız başında durur ve sonra babası uyanınca onu ayağa kaldırıp merdivenlere götürür. arkadan destek verir, daha büyük olsaydı fiber 'ya üstüme düşerse' korkusuyla devam ederdi belki, ama o yaşta en güçlü insan kendisi olduğunu bildiği için hiç korkmadan devam ederdi. sadece babasına yardım etmeyi düşünen çocuk bir an da en güçlü insan oluyordu.
ve sonunda o merdivenlerin tepesine gelince başardığını hissediyordu ufak kız. bundan sonrası kolay diyordu kendi kendine.
babasına pijama bile giydirmişti bu ufacık kız zamanında. zaten o anda çocuk olan kız değil babasıdır ve kız elinden gelen herşeyi yapar bu babası için.
yatağa yatırır koskoca adamı ve üstünü örter. öper yanaklarından babasını ve işte o anda söyler bu mükemmel cümleyi:
'iyi geceler baba, seni seviyorum.'
zaten o anda babası bunu hatırlarmı kendisi bile bilmiyor ama hatırlaması için söylemiyor bu ufak kız. gerçekten değeri anlaşıldığı için bunları yapıyor ve söylüyor, gerçekten hissettiği için. bir gün böyle olmayacağına inandığı için bu cümleyi söylüyordu. ve her gece o ufak kız yatağına girer "babam n'olur içmesin, içkiyi bıraksın" diye dua ederdi.
babası sonunda içkiyi bırakınca sadece bir düşünce vardı küçük fiberin aklında: benim sevgim ve gücümden dolayı sonunda bırakabildi bu içkiyi. o kızın verdiği destek o zaman değmişti. 12 sene sonra hala içkisiz babaya sahip olmanın zevkini yaşayan kız artık seni seviyorum baba diyemiyor kolay kolay. insan büyüdükçe daha da zorlaşıyor hislerini paylaşmak, ama hep içinde olur o sevgi - söyleyemesen de.
kız evlatların daha kolay başarabildiğini düşündüğüm, sevgi gösterme eylemi.
ama gel gör ki, erkek evlatlar bir türlü söylemez ya da söyleyemez bunu babalarına.
şüphesiz ki gün gelip onu kaybettiğiniz zaman, arkasından yüzlerce kez "seni seviyorum" dersiniz.
ama o hayattayken karşısına geçip, o iki kelimeyi bir türlü söyleyemezseniz. 1 yıllık sevgilinize defalarca söylediğiniz o cümleyi, 20,30,40... yıllık babanıza bir kez söylemek zor gelir insana. ilginç, düşündürücü ve üzücü bir durumdur vesselam.
sizlere dokunaklı bir video ile veda ediyoruz sayın seyirciler, esen kalın.
babaya seni seviyorum denmez, öyle zordur ki o adama ulaşmak. zaten karakteriniz birbirine çok benziyorsa, seni seviyorum demeden de sevdiğinizi ifade edebilirsiniz. hoş, bunu duyup duymak istemediği de meçhuldür.