yıllar içinde ayrı kalmamışsınızdır. sebep budur ki nasıl bir duygudur tatmadığınızdan ötürü, tahayyül de edemezsiniz pek tabii babaya duyulan özlemi.
her daim destekçinizdir, kokusu evin her bir köşesine ayrı sinmiştir, anneniz ile kuşak çatışmalarınızın, uzlaşmazsızlıklarınızın yegâne barış antlaşmalarının imza atıldığı yetkili merciidir, kardeş topraklardır, yurttaştır, memleketin taa kendisidir, o en hakikat olandır, babanızdır.
kimileri bu konuda hayli şanssız olurken, kimileri için hakk'ın sunduğu en büyük armağan olur bu mefhum, bu vasıftaki küçük cüsseli, insan şemalindeki koca yürekli dev, uhrevi güçlerce gönderilmiş bir pür, bir melaike. o babanızdır, kanlı ve canlı silueti ile.
size sahip çıkar, her daim size destekçi olur sevgisi ile sarıp kollar; dünyaya kafa tutan, kendi kararlarını büyük özgüven ile alan size öyle bir güven ve inanç ihsan etmiştir ki, onun onayı olmadan bir şey yapmak sizi iki kere düşündürür. asiliğinizin tek terbiye edicisi, insanlığın en güzel öğrenildiği cennet katıdır onun bağrında olmak, yeşermek.
zaman olur ya da gelir, yıllar içinde bazı işleri nedeniyle şehir ya da yurt dışına çıkar sığınağınız; işte o an dünya tüm çıplaklığı ve gerçekliği ile üzerinize üzerinize gelir. işte o zaman ayrı kalmayı görür ve dahi öğrenmeye başlarsınız. nefes almanız güçleşir, evin en çok babanız kokan köşelerine gider, yâd edersiniz onu ve onunla yaşadıklarınızı.
bazen kendinizi o kadar yalnız ve sevgisiz hissedersiniz ki; sığınmak isterseniz onun kollarının arasına, yüreğinin içine lakin o uzaklardadır. sizin ruh halinizi anladığında telefon ya da mesajlar ile destek vermek ister, çırpınır;
bunu gördüğünüzde daha bir içiniz parçalanır ve o an olmadığınız gibi görünmeye çalışır, 'güçlüyüm ben' maskesinin arkasına sığınırsınız.
ve bazen özlem her şeyin ötesine geçer, tüm zorluğuna rağmen ait olduğunuz diyarın bağırlarına sığınmak ve kapanmak için planlarınızı iptal eder, işinizi gücünüzü erteler, söz verdiklerinizi eker; saklı olan gizli dünyanıza sığınmaya koşarsınız.
yaz, kış, fırtına, aşırı sıcaklar vs... hiçbir şey artık engel değildir; ve zaman sonrasında ait olduğunuz kollarda, 'işte bu benim' dediğiniz kokunun derinliğindesinizdir. kıyamet kopabilir artık, dünya yok olabilir, herkes sizi terk edebilir, kimse sizi anlamayabilir, işten kovulabilirsiniz, dünyanın en başarısız insanı olduğunuz gerçeği yakanıza yapışabilir, ölümün o acı ve zemheri soğuk olan gerçeği beyninizin her hücresine işleyebilir; hiç sorun değil.
siz ait olduğunuz kollar içinde sımsıkı sarılıyorsunuzdur. dünyanın en çıkarsız, en samimi insanı sizi sımsıkı sarıyordur.
dünya yavaş yavaş yok mu olyor? hııhh, kimin umurunda o an! insanlar ya da gerçekler hatta ve hatta hakikatler üstünüze üstünüze yürümeye mi başlamıştır? olsun, babanızın yanınızdasınızdır.
velhasıl kelam o denli özledir bu memleket, bu insan, baba vasfı verilen ademoğlu... ona sığınmak hiçbir şeye benzemez, onu özlemek hiç bir özlemin ağır yükü gibi değildir, ona ihtiyaç duymak hiçbir gereksinime benzemez.
***
- babasından nefret edenler komunitesi kurmuştuk evvelinde, o tarafta yer alanlar bu yazıdan azat edilmişlerdir. -
-ulan pinti pezevenk 50 kağıt daha fazla versen ölür müsün?
-ya arkadaş nedir bu heriften çektiğim? bi kızı atamadık eve...!!
-hay anuna koyim.yine mi benim eşofmanlarımı giydin..!
-ya git başka krampon bul kendine. at tarrağı gibi ayağın var sıçtın kramponun içine..
-anne babam yoldan geçen karıların basenlerini kesiyor..
gibi nice iç geçirmeleri ve söylemleri hatırladıktan sonra hele de yanında değilseniz(ikamet olarak) çok pis bir özlemdir.nasıl annenin özlemi sol kroşe koyuyorsa baba özlemide hayalara gelen uçan ters tekme etkisi yaratır.önce iç geçirirsin,sonra gözler dolar elin cebine gider ve bir 'bahar' sigarası yakarsın.ey gidi ey diye içini geçirir sigaranı rüzgara armağan edersin. işte böyle zikimtrik bir özlemdir. tavsiyem uzun sürmemesidir.
gecenin bir yarisi gözlerini kapamadan aklina getirirsin hep. duani eder, bugün ona hayirli bir evlat olup olamadigini sorgularsin. onun seni görmek istedigi yere ne kadar yaklastigini hesap edersin. düsünürsün uzun uzun. görüntüler gelir gözlerine, yanaklarinda ilik bir sizinti hissedersin. gecenin sesizliginde sesler yankilanir kulaklarinda, mutsuz ve umutsuz bakarsin karanliktan görünmeyen tavana. onun cok sevdigi sarki gelir aklina, aglamakli mirildanirsin onun agzindan. zahidem kurbanim, nolacak halim? gene bir laf duydum, kirildi belim. artik senin de cok sevdigin sarki olmustur, sarkinin birbirimizde uyandirdiklari her ne kadar farkli olsa da. ben, babamin sarkisini duydugumda aklima hep o geliyor artik, acaba onun ne geliyordu? rüyanda görürsün, kendini sika sika uzatmaya calisirsin rüyayi, biraz daha biraz daha sesleriyle gözlerin aciliverir. sifir baslarsin güne, bir hayir beklemezsin yeniden dogan günesten. son resminlerine bakmaya cesaret edemezsin, genclik resimlerini koyarsin masanin tam karsisina. gözün kayar bazen, bilgisayar basindaki parmaklarin duraksar, zaman duruverir oracikta. 363 gün onsuz nasil gectigine yanarsin. özlersin onu, hic kimseyi özlemedigin kadar. *