yanınızda olmasından bile rahatsızlık duyduğunuz, tavırlarının ve davranışları sizi rahatsız eden, siz tam bir şey planlamışken habersizce gelip onun içine sıçan, çocukluğunuzdan gelen tiksindirici hareketleri( annenizi gözünüzün önünde bayıltıncaya hatta geçici hafıza kaybı yaşatıncaya kadar dövmesi gibi ve bunun çocuk hafızanıza an an kazınması gibi) olan, size yaşadığınız her yıla ait en az bir hakaret hediye etmiş bulunan, en olmayacak yerde laf sokan özellikle başkalarının yanında bunu bir eğlenceymiş gibi yapan babayı sevmemeyi bırakın nefret edersiniz, ayrıca da bu bir ergenlik dönemi patlaması falan değildir, kızmak ayrıdır, ama tiksinmek apayrı.
Bunun için çok sağlam nedenlerim var inanın ki ama sevmiyor değilim sadece bir şey hissetmiyorum sanırım.
Tabi dünyanın başka bir yerinde benden uzakta yaşadığını bilmek iyi bir şey.
en başta eğer çocukluğunuzda eziyetleri çoksa içinizde bir daha oluşmayacak olan şeydir.
hayatın en güzel anlarından biri olan üniversite mezuniyetinde bile ağlatabiliyorsa içinizde oluşamayan şeydir.
kendisi en ufak hastalık belirtisinde hastaneye giderken (hatta özele bile giderken) sizi hastaneye göndermeyip kulağınızın tekinin işitme kaybına neden oluyorsa içinizde oluşamayan şeydir.
birine borç verip verdiğiniz parayı o şahıstan alıp size söylemeden üstüne yatıyorsa sonra birde utanmdan duygu sömürüsü yapıp size özür dillettiriyorsa * içinizde oluşmayan şeydir.
bir dediği diğerini tutmuyorsa sadece lafta kalan samimiyetsiz biriyse içinizde oluşmayan şeydir.
üzerinizde hakkı vardır ama malesef herşey bakmak değil. sanki sadece ama sadece ilerde yaşlanınca kendisine baktırmak için dünyaya getirilmiş olarak yada sanki köylerdeki gibi etinden sütünden faydalanmak için yetiştirilen koyun gibi hissediyor insan kendisini.
eğer eşini dövüyorsa, alkolikse, çocuğunu para kazansın diye sokağa gönderiyorsa, çalışmayıp akşama kadar yatıp ailenin diğer üyelerinin eline bakıyorsa, çocuklarına iyi bir hayat kuramıyorsa bu baba değildir. bu adamın anası belli değildir, insanlıktan nasibini almamıştır. baba ise gerekirse kendi aç kalır aman çocuğum aç kalmasın diye çalışır, kendi soğukta üşür ama oğlum üşümesin diye gider ona mont alır çünkü bilir ki o onun bir parçasıdır hemde en önemli parçasıdır ona bir şey olursa önce kendi canı yanar. her zaman evlatları ve eşi için çalışır. onun için baba candır her zaman sevilir. belki kızarsın benim babam yok dersin bir anlık öfkeyle ama sonra pişman olursun çünkü o senin babandır.
baba vasfina sahip olmayan bi adamı sevmemektir, zira her insan sever, sevmek ister babasini. baba baba olmayınca vay efendim saygıdır vay efendim haktır bilmemnedir cok yavan kalıyor.
sevmemek olamaz ama belki duygusuzluk hissizlik olabilir ki o da çocuğun babasıyla arasındaki ilişkisine bağlıdır.
ama ne olursa olsun insan -sevse de sevmese de- babasını kaybedince özlüyor.
akşam eve geldiğinde babayı sarhoş buluyorsan, ve o babadan durduk yere laf işitiyorsan, ve o baba hala git iki bira al gel diye tutturuyorsa, annen buna itiraz edince de kardeşinle seni odaya yollayıp mutfakta anneni dövüyorsa, sen de dayanamayıp girip mutfağa anneni arkana alıyorsan, ondan sonra her şey olabilir. bu durum tekrar ediyorsa sen de babandan nefret edersin, baban da zaten sana sevgi duymuyordur. Zora geldi mi de çok güzel ben senin babanım istediğimi yaparım karışamazsınız diye edebiyat yapar bu baba kişileri.