kötü bir şey ama baba var baba var. belki de babamla büyüseydim özgürlüğümü kısıtlayacaktı. gerçi öyle de kötü. annemle büyüseydim annem de şehir dışına çıkmama izin vermeyebilirdi. insan anne ve babasını seçemiyor ama annem iyi biriydi.
eğer babanızı siz 4 yaşında ikenden önce kaybetti iseniz, zıttını bilmediğiniz her şey gibi bu konuda da net fikir sahibi olamazsınız.
bu nedenle babasız büyüyen birisi, babasız büyümenin ne demek olduğunu asla bilemeyecektir. çünkü baba kavramı zihninde kocaman bir boşluktan ibarettir.
Babasız büyümedim ama;
Bir yıldır köye gittiğim de kendimi inanılmaz eksik hissediyorum. Aslında köyde her şey tamamdı, tek eksik babamdı!
Şimdi beni duyuyor musun baba?
Son zamanlarda sık sık hastaneye yatardın. Ben de sen her hastalandığın da delirmiş gibi şifana nasıl şifa katarım, seni nasıl mutlu ederim diye oradan oraya savrulurdum.
Taburcu olup evine döndüğün de günde elli defa arar sesini, nefesini dinlerdim. Sen de her aradığım da “yeter kızım arama, iyiyim ben” derdin.
Bir keresin de yine iyi olduğunu söyledin ve telefonu kapattığını zannedip anneme, “bu kız ben ölürsem yaşayamaz” dedin hani.
Bak sen beni bıraktın gittin ama ben hala yaşıyorum.
Bir baba kızının hem yarısıdır, hem yarasıdır derler. Şimdi çınar devrildi bakalım kalan kökler nasıl filizlenecek..
Derin sızı ve özlemle ...
çok da zor olmamış diyorsan kendini kandırırsın gibi geliyor. tabi genelleme yapmak doğru olmaz ama erkek ya da kız çocuk fark etmez ebevynlerden birinin eksikliği zordur. hele ki ikisi de eksikse... güçlü olmasına olursunuz bazen istemeseniz de olursunuz. ama hiç kolay olmaz. kocaman insan olup ben çok güçlüyüm ayağı çekersiniz millete ama yalnız kalınca ağlarsınız, tekrar o çocuk olursunuz. yani diyorum ki kolay molay olmaz.
Yaşamadım yalnız ne kadar zor olduğunu tahmin edebiliyorum.
Bir gece sadece bir gece babam il dışına çıktı. O akşam kardeşimle evin ne kadar sessiz olduğunu konuştuk. Oturduğu köşeye bakıp
" şurada otururdu" dedik.
Ertesi gün geldiğinde boynuna sarıldım ve özlediğimi söyledim. Bir gecede bu kadar özlüyorsam...
Varlığıyla yokluğu bir olmasından iyidir.
Hiç tanımasaydım onu belki daha güzel olurdu, aklımda hayalimde kızların prensi olan o baba olarak kalırdı, hafızama bu kadar kötü kazınmazdı.
Ayda yılda bir geliyorsun, bugün geldin gördüm seni, yüzüne gülüyorum sarılıyorum ama yok yani olmuyor, yanına gidip konuşamadıktan, içimden gelecek şekilde 'baba' diyemedikten sonra gelmenin de, gitmenin de, hiç olmamanın da bir anlamı yok.
Ben büyükbabama, amcama daha anlamlı sarılıyorum, onlarla daha güzel konuşuyorum.
Bu kadar kötülük yapacaktın madem çocuklarına, neyine güvenip, niye yapıyorsun çocuk?
Aslan gibi bir babaya sahipseniz, eşşeek kadar olsanız da, gelecekten ürker, kendinizi babasız büyümek zorunda kalan çocuk gibi hissedersiniz.
Bir yanınız eksik, acılı, kanar durur...
babanızın ölümüne doğrudan ve dolaylı şekilde sebep olan insanlar elini kolunu sallayarak dışarıda mutlu mesut geziyorsa daha çok can yakar. onsuz geçirdiğiniz her bir gün acınızın üstüne bir kat daha atar. derken bir bakmışsınız o acı gökdelen olmuş, zirvesine çıktığınız zamanlar aşağıya bakmak gözleri karartır olmuş. hayatınız boyunca "baban ne iş yapıyor?" diye soran öğretmenlere, kısık bir sesle "benim babam öldü." der ve yüzlerindeki rengin atışını izlersiniz. bazen "neden hep annenle geziyorsun baban yok mu?" diyen densizler çıkar karşınıza. ilkokuldan, liseden, üniversiteden mezun olursunuz, herkesin çektirdiği o aile fotoğrafını sizin çektiresiniz gelmez. eğer onu küçükken yitirdiyseniz her şey daha zordur. herkes küçüktü, büyüdü yarası iyileşmiştir diye düşünür ama kazın ayağı öyle değil. çocukken ölüm nedir bilmezsiniz, her an babanız kapıdan içeri girecekmiş gibi gelir. oyun gibi gelir her şey. ama yılbaşı gecelerinde, doğum günlerinde, bayramlarda bile gelmediğini gördükçe ölümün geri dönüşü olmayan bir gidiş hali olduğunu kavramaya başlarsınız. her yılbaşında, her doğum gününüzde, her bayram sabahında biraz daha kaybedersiniz onu. içinizdeki boşluk her geçen gün daha da büyür. siz son nefesinizi verene kadar büyür.
çok zor olsa da başardığım şeydir. babam oğlu olduğum için benimle birlikte yaşamak istiyordu ama ben istemiyordum. o yüzden artık beni salmasını ve kendi ayaklarım üzerine durmam gerektiğini kendilerine ilettim. ( yaşım 13 dü) baba efendi ise sinirlendi ve bana ev cezası verdi. evden okula gidiyor okuldan eve geliyordum. kendisi atölyede kaldığı için eve de gelmiyordu. aramız bayağı bayağı bozulmuştu karı gibi trip atıyordu bana yani. en sonunda ne yapayım diye düşünürken evden kaçtım. adam cinsi sapık gibi peşimi bırakmadı, iş bulup çalışayım dedim iş yerinden bile attırdı. ama en fazla iki sene buna direndi, ben 15 e gelince pes etti. ne halin varsa gör, siktir git dedi. kaba konuştu yani. ben de fırsat bu fırsat gittim ve iş bulup hem okudum hem de çalıştım. hiçte zor değildi bu durum çünkü 13 yaşında kendi ayakları üzerinde duran bir bireydim.
babasızlığın insana katkısı daha fazla bence, baba belli bir yaştan sonra çok gereksiz bir varlık haline geliyor.
babasız büyümek korkarak büyümektir. ilkokulda öğretmenin herkese babasının işini sorduğunda sıra bana gelmesin die içten dua edip sıra geldiğinde ise benim babam öldü diyip sınıftaki sessizliktir. ilk etek traşını annenden utanarak öğrenmektir. araba kullanmayı ehliyet kursunda öğrenmektir. gençken arkadaşlarının gece geç saatlere kadar dışarda eğlenmesine rağmen senin evde ki anneni düşünüp her seferinde bi yalan atarak eve erken gelmektir. babasız büyümek kendi futbol takımını kendin seçmektir, terimleri kendin öğrenmektir. babasız büyümek ana kuzusu olmaktır birazda, öle olunmasada sırf babasızlığı sana hissetirmemeye çalışan annene vefandan dolayı böle gözükür dışardan. babasız büyümek sigara içerken yakalanınca dayak yiyememektir. babasız büyümek kendini çalışmak zorunda hissetmektir tamda kız arkadaşına hediye almak için babandan para istiyeceğin zamanda. kısacası babasız büyümek birey olarak büyümektir, yaşın ne olursa olsun sen koca adamsın sözünü duymaktır.