her daim bir tarafı buruk olan çocuktur. kimse onun babasının ölmüş olabileceğini düşünmez okulda , sokakta vs. baban ne iş yapıyo diye soruverirler. herkesin babası hayattaymış gibi konuşurlar. babam diyememek , dara düştüğünde yahut çıkmaza girdiğinde danışacak yardım isteyecek bir babanın olmaması bir çocuk için tarif edilemez bir acıdır.
-aa yeliz cüzdanındaki foto babanın mı?
-evet.
-ne güzel bıyıkları varmış. benim babam olsa her akşam gider çekerdim.*
-ben yapmıyorum ama orkun!
-niye kız ne güzel bıyıkları var işte babanın. *
-benim babam öldü tamam mı orkun. öldü.
-?!?!..
yasiniz kac olursa olsun her daim hatirlarsiniz. kizdiginiz zamanlari bile severek anarsiniz. babaniz 80-90 yasinda vefat etmis olsa bile keske biraz daha yasasaydi dersiniz. benim babam olmedi ama annemden ve babamdan ben bunlari gordum. babam, dedemin cok istedigi okuldan mezun oldugunda yaninda degildi sanirim babama en cok koyan bu oluyor. cunku hep bunu soyler. annem, dedemin olumunde hastanede yaninda olamadigi icin icinde hep bir ukte kalmistir. acidan baska bir sey degildir. yinede sokakta sahipsiz olmaktansa babasi olup onunla bir anisi olan cocuklar daha sanslidir.
iki şekilde olur ve her iki şekli de fecidir. birincisi gerçek bir ölümdür ve çok ama çok kötü bir baba değilse her halükarda sevgi ve hasretle yad edilir. ikincisi ise yaşarken ölen/öldürülen babadır ki genelde nefretle yad edilir. kanımca ilk şekli daha bi tercih edilirdir.
ıraklı, afgan, filistinli, doğu türkistanlı kısacası ortadoğu çocuklarının sıklıkla karşılaştığı durumdur. temennimiz bu cinayetlerin babasının ellerimizle öldürülmesidir.
babalar gününde , baba ile ilgili bir reklam çıktığında , başkasını babasına sarılırken gördüğünde , babası sorulduğunda yaşı 28 bile olsa yüreği yanan çocuktur.
bir de babasını trafik kazası ya da benzeri bir şekilde aniden kaybetmişse bu çocuk , son bir kez sarılamamanın ve de yaptığı çocukluklardan ötürü ondan özür dileyememenin acısını bir ömür taşır üzerinde.
çocuk yaştaki bir insanı bunalıma sokan bir üzücü durumdur. yetişkin olarak fatih kısaparmak'ın bu adam benim babam şarkısı ölmüş babaların anısına dinlemesi en güzel şarkıdır.
ölüm sıralı gerçekleşmez her zaman ve sıralı gerçekleşmediğinde, babası ölen çocuk hayatın gerçek anlamıyla yüzleşir.
bundan yıllar önce babası hatta dedesi yaşayan bir bireyken babasını kaybeden yazar ölüm denen şeyin sırayla olmadığını anlar. babasının hayatını kaybettiği kazada , arabada olması durumunda babası gibi hayata veda edeceği gerçeği onu ürkütür.ölümün soğuk yüzünü bu kadar yakın hisseder. ölümün ayazı çarpar yüzüne... 'ölünce' der. 'ne olacak ölünce?' ve niçin yaşıyoruz sorusunu sorar kendi kendine?
bu yüzden daha bir bağlanır rabbine. bu yüzden adı dinciye , şeriatçıya çıkar sözlükte. ancak aciz , fani bir kuludur; allahın.
ve korkar, hesap verememekten ; hesap günü rabbine .
babasını kaybetmiş çocuktur. ancak öyle çocuklar vardır ki; çoook uzun süre baba bildiği insanın gerçek babası olmadığını öğrenir. hayatı yalana döner, hayatındaki babası onu sevmiştir oysa, hastayken yanında ağlamıştır, hep sevmiştir onu, yanağını okşamış, okutmuş ve cebine harçlığını koymuştur. sonra öğrenir ki, gerçek babası ölüdür... ölmüştür baba ve anne satmıştır bir bebeği, o zamanın makul fiyatına... bir oyuncak bir eşya gibi... ne yapacağını bilemez insan... şaşırır... bir baba ölür o an, başka bir baba doğar insanın hayatında farklı anlamlarda... "peki" der insan; ya gerçek babam olsaydı nasıl olacaktı... bana bir baba daha ne verebilir ki... bu sorunun cevabı her zaman muammadır, çünkü yazarın biri hiç kanından bir babayla yaşamamıştır ve bilemez gerçek bir babayla, hayatındaki babanın arasındaki farkı. ama bilir ki bir daha dünyaya gelse gene hayatındaki babasını ister. **
her daim babası olan çocukları kıskanan çocuktur. 29 yaşında olsa bile...
"babam yaşasa da hiç bi şey yapmasa, gelse köşede otursa.." diyen çocuktur.
rüyasında babasını gördüğünde " aha biliyodum ölmediğini.. ne kötü bi kabustu o öyle" duygusunu her seferinde yaşayan; ancak kabusu gerçek , gerçeği kabus olmuş çocuktur.