eğer babanız, bizimkiler dizisindeki şükrü gibi bir adam değilse, yani şirketi falan yoksa ve siz söylemeden bir tomar parayı cebinize sıkıştırmıyorsa zordur işiniz. yok benim babam da öyledir kral adamdır falan diyorsanız bu yazdıklarımı okuyup zaman harcamayın. zira anlayamazsınız çilemizi.
hafta bitmeden para bitmiştir. çok da lazımdır. işin kötüsü çocuklara özgü o arsızlıkla para istediğiniz çağlar da çok gerilerde kalmıştır. baba maaşlı çalışan bir garip adam. sabah kahvaltı sofrasında kıvranıp duruyorsunuz. e baba bu fark ediyor sıkıntıyı.
baba - oğlum ne oldu bişey mi var? (ohh girizgah için kapı açıldı)
oğul - yaa şeyy baba bana para lazım biraz...
baba - para mı? ne yapıcan parayı? ( sert bir vuruş ama yıkılmadık daha)
oğul - baba almam gereken bazı kitaplar var okul için lazım... ( yalancının?..)
baba - e oğlum daha geçen gün verdim elli milyon ne çabuk bitti yaa! ( ve işte öldürücü darbe )
son bir direnişle ve bozguna uğramış beyninizde kalan son birkaç kelimeyle yarım yamalak bir cevap verirsiniz. neden sonra baba verir parayı.
yani kısacası hayatın en boktan anlarıdır para isteme anları.
bak şimdi anlatınca bile tüylerim diken diken oldu.