Babanızın gerçekten baba olduğunu anladığınız anların tümüdür. ilk olarak inci sözlükte gördüğüm bir başlıktır. leppper tarafından açılmıştır. Oldukça duygulandığım entrylerden biridir. Aynen şu şekildedir:
"bir keresinde berbere gittik.
dönüyoruz dönercinin önünden geçerken aç mısın dedi babam evet dedim
girdik içeriye oğlana bir çeyrek dedi
bana baktı ve benim işim var ye sen dedi
tamam dedim bende.
bi masaya oturdum cam filtreliydi babamı izledim babam gitti bir pogaca aldı ve yedi.
9-10 yaşlarındaydım. hiç unutmam bunu.
edit: hepimizin ayrı ayrı anıları varmış babasıyla. şimdi bu sayfalarca entry'i okuduktan sonra babanızı arayın. mutlu edin adamı. hatrını sorun. "
Uludağ sözlükte yeni olmama karşın burada da olmasını gerektiğini düşündüğüm bir başlıktır. ilk olarak ben başlamak istiyorum. Galiba babam dediğim insanın bana yaptığı tek babalıktır. Küçükken "Karnenin hepsini 5 getir sana dört tekerlekli bisiklet alacağım." demişti. Çok uğraşıp didinmiştim. Tüm derslerimin 5 olduğu karneyi gösterdiğim gün, bana bisiklet almaya gitmişti. Heyecanla evde beklerken kapı çaldı, kapıyı açtım. Babam bisikleti bana gösterdi. O an babamın patlamış ayakkabılarını gördüm. Kendine gidip 50 TL'ye ayakkabı almamış bana bisiklet almıştı. Ve benim mutluluğuma gülebiliyordu. O zamanlar 7 yaşındaydım. Anlamıyordum. Ama şimdi anlıyorum..
gece yarılarına kadar çalışıp evimize ekmek getirdiği an anlayamamıştım babam olduğunu. görmüyordum pek. benim için bir yabancı gibiydi, sadece pazar günleri birkaç saat gördüğüm.
büyüdük sonra, iyi bir işimin olup eve ekmek getirmeye başladığımda, önüme hep güzel şeyler çıktığında anladım, gece yarılarına kadar çalışan adamın helal lokmasıyla, hayır duasıyla bu yerlere geldiğimi. işte o zaman anladım babamı.
Ben bir şeyi yemek istemediğimde hemen 1 lokma kendi ağzına alıp 'ne var bunda eşolu eşek' demesiyle bana da bir lokma dahi olsa yedirtme çabasına girdiği an.
ben küçüktüm hatırlamıyorum bana anlattılar: babam annem ve ben zehirli mantar yemişiz. rahatsızlanıp hastaneye kaldırmışlar. tabi bahsettiğim olay tam olarak 18 yıl önceydi. o dönem panzehirler yurtdışından getirilirlermiş. panzehir siparişi verilmiş ancak o dönem artık siparişi veren sağlık görevlisinin mi yoksa o dönem olmadığından mı 3 yerine 2 şişe panzehir gönderiyolar. hal böyle olunca doktorlar hangi ikisine verelim önce derken babamla anneme vermeye karar veriyolar ama canım babam yarı baygın vaziyetteyken bile ben iyiyim oğlumla eşimi kurtarın önce ben dayanırım diyor. sonuçta ne mi oluyor ben ve annem kurtulurken o dağ gibi adam henüz 34 yaşında hayata veda ediyor. o bu dünyadan göçtüğünde 2 yaşındaydım. onu hayal meyal hatırlıyorum ve büyüdükçe ona olan ihtiyacımın arttığını hissediyorum. ve ömrüm yeterse 34 üme kadar kendim için 34 ümden sonra babamın yaşayamadıkları yaşamak için yaşayacağım.
yokluklara rağmen sizi okuttuğunu anladığınız andır.
babam yoksul aile çocuğu, zar zor öğretmen olmuş. inşaatlarda çalışmış, 82 darbesinden nasibini almış.. ama mesleğini elde etmiş sonuçta.
doktor olmak istemiş hep, imkanlar el vermemiş
en büyük hayali çocuklarından birinin doktor olması.
babamın bu hayalini gerçekleştirdiğim için. en azından tıp fakültesine girdiğim için gurur duyuyorum.
tıp fakültesine girdiğimi gördüğünde babamın gözlerinin parladığını asla unutamayacağım sanırım.
ilk dayağın yendiği andır. Bir de çok eskiden liselere giriş sınavı vardı sene 2000'lerin başı. O sınava girerken babam beni yanaklarımdan öpmüştü. Son derece sert mizaclı bir insan olduğu için acayip sevinmiştim. Hiç unutmam o sevinçle izmir'de çok güzel bir anadolu lisesi kazanmıştım. Gerçi o okula gitmedim ama olsun sonuçta babam beni mutlu etmişti.
oysaki gece babamsız yatardık ama sabahleyin nöbetten dönünce kahvaltımızı birlikte yapardık. ben eve dönmüştüm, ama o gitmişti. annem evde gündüzleri tek başınaydı, akşamları ise kardeşimle beraber. bu kadın hayatı boyunca hep yalnız kaldı, onu nasıl sevmem. o adam hep bizim için çalıştı, hakkını ödeyemem. ne olursa olsun sizi hep seviyorum ben.
Annem abime üzüm aş erdiğinde ceketi kapıp üzüm arayan, gecenin bi yarısı açık dükkan bulamayınca bir dükkanın camına yakın kısımda üzüm görüp ufak bi delik şeklinde camı kırıp üzümü alan, kırdığı camın parasıyla beraber üzümün parasınıda fazlasıyla camdan içeri dükkana fırlatan babamın ailesine sınır tanımayan düşkünlüğünü ıspatladığı an'dır...
Aferim len kerataya...
+ oğlum..!?
- Öhğm, öğüm, efendim babacım ?
+ az evel bana mı dedin sen o lafı ?
- cekuuuuu *
anlardan biri,
ehliyet için direksiyon sınavında yanımda olduğu zamandır.
öncesinde de ders aşamasında bir ay boyunca hep yanımdaydı. o zamanlar babadan başka kim olsa o kadar kıymet etmezdi.