Çocukluğunuzun kahramanı, masallarıyla, şarkılarıyla büyüdüğünüz, sizi mutlu etmek için çocuklaşan, sırtına binip atçılık oynadığınız, hayata dair tüm değerleri, naif ve güzel üslubuyla anlatan, onlarca defa sorduğunuz en saçma soruları bile, sabırla cevaplayan, sizi yargılamadan, sorgulamadan, kutsal bir aşkla seven, o yıkılmaz kalenin, öleceğini düşünmezsiniz. Siz var olduça, var olacağını, daima yanınızda, en yakınınızda olacağını sanırsınız.
Ta ki, uğursuz günler başlayana dek...
Amansız hastalık dediler doktorlar. Ailece zorlu, acılı ve meşakkatli bir tedavi sürecine girdik. O' nun hem bedeni hem ruhu, bizim ise, ruhumuz acıyordu.
Ebeveyn olma sırası bendeydi...Tedaviden dolayı yorgun ve halsiz bedeni yılmış olsa da, sevgiyle ve umutla sarıldık birbirimize. Şevkatle saçlarını tarardım, kokular sürerdim, traş olmasına yardım ederdim. En sevdiği dergileri alıp, okuyacağinı umardım. En sevdiği musiki şarkılarını açar, eskisi gibi, biraz eşlik eder mi diye umutlanırdım. Sevdiği yazarların, kitaplarını alır, başucunda okurdum, yüksek sesle...
Yorgundu... Hem de çoook...
Çabalarıma saygı duyup, ilgileniyor gibi davransa da, kitaplar, şarkılar, onu yormaktan öteye geçemiyordu artık...
Tedaviyi kesti doktorlar, eve götürün dediler...................................
Birkaç gün sonra,morfinlerle uyutur olduk canımı, kahramanımı, yıkılmaz sandığım kalemi...
Kimseyi tanıyamaz oldu. " bu kim?" diye sordu benim için. Hayatımın en acı günüdür, onu duyduğum gün!!!
Bir akşam üstü, babamı kaybettik. Ölümüne hiç üzülmedim! Acıları dindi, huzura kavuştu diye şükürler ettim. Onu, ölmesini isteyecek kadar çook sevdim...
Ölüme sevinilir mi demeyin sakın! Sevinilir!
Eliniz kolunuz bağlı ve çaresizseniz, ölümü davet edersiniz... Saygıyla buyur edersiniz!!!
Ebediyetteki, tüm sevdiklerimizin ruhu şad olsun...
Bazen annenin ölümüne sevinmek de olabilir.
Dün, bu acı duyguya birkez daha tanık olunca anladım. Aynı şey...
Çaresizlik, eli kolu bağlı olmak, mum gibi eriyen beden ve bu bedeni içi yana yana izleyen iki evlât...
Başucundaki serum aparatını, oksijen tüplerini, ilaç sepetini haykırarak sağa sola savuran, "Artık annemin canını yakamayacaksınız!!! " diyen iki can...
annenin ölümünden çok, kadere, acılarına, yaşayamadıklarına ağlayan iki yavru...
Huzura kavuştu diye birbirini teselli eden iki kardeş...
Nurlar içinde uyu Nurdan...
Canın o kadar yanıyordu ki, iyi ki ö....