eğer babanızı hayal meyal hatırlıyorsanız çok daha karışık duygulara sebebiyet veren olaydır.
anneniz ve babanız boşanmıştır.mahkeme sizin yaşınız çok küçük olduğu için anneye vermiştir.tam 16 yıl babanızı görmezsiniz,sesini duymazsınız,sadece sislerin arkasında gibi görünen belli belirsiz iki şeyi hatırlarsınız.birincisi sizi elinizden tutup lunapark gibi bir yerde atlıkarıncaya bindiren bir adam,ikincisi ise beylik tabancasını annenizin kafasına dayamış öldürmekle tehdit eden bir adam,meraklanmayınız ikisi de aynı kişidir.
evet annenizle babanız şiddetli geçimsizlik ve evlilik kurumunun kökten sarsılması gibi ne anlama geldiğini o zamanlar algılayamadığınız soğuk bir gerekçeyle boşanmıştır.
aradan yıllar geçer hayatınızda bir babanın eksikliğini çok çekersiniz,ne bileyim ben mesela siz düşünce kimse kaldırmaz,kendiniz kalkarsınız,arkanızdan sizin hatalarınızı düzelten iki kişiden biri yoktur.bu yüzden önemli bir karar vermeden önce bir kez daha düşünürsünüz.ne zaman etrafta babasıyla elele tutuşan gülen oynayan cıvıldaşan bir çocuk görseniz oraya bakmamaya çalışırsınız.
seneler geçmiş büyümüş koskocaman adam olmuşsunuzdur.bir gün bir telefon alırsınız,arayan kişi amcanız olduğunu ve babanızın vefat ettiğini söyler.
hemen ilk otobüse atlayıp memlekete gidersiniz,babanızın soğuk mermer üzerindeki cansız bedenini görünce tuhaf duygular hissedersiniz,hiç tanımadığınız bir adam,aslında her sabah bukart doldurduğunuz büfeciden daha fazla aşina gelmeyen bir adam ölmüştür.
o an bilinçaltının suyun altındaki yarısı suyun üstüne çıkmaya başlar,hafızanızın kapalı kapıları aralanır ve bazı şeyleri yeniden hatırlamaya başlarsınız,bir ömür boyunca unutmaya çalışıp da unutamayacağınız şeylerdir bunlar...
toplum ve hatta sizin vicdanınız bile hiç tanımadığınız bir insanın,sizin için hiç birşey ifade etmeyen bir insanın,sisler ardında oynanan bir cinayet filminin aktörü için üzülmenizi istemektedir...
siz hiç tanımadığınız bir insan için,kabuslarınıza giren bir şey için unutmak istediğiniz bir şey için üzülebilir misiniz?
insan bazen karar verirken doğru ile yanlış,iyi ile kötü o kadar yakındır ki sanki bir bıçağın en keskin yerinde birleşmiş iki ayrı yüzü gibidir.
doğruyu ve yanlışı,iyiyi ve kötüyü görmek o bıçağın etinize saplanışı gibidir,anlamanız için hissetmeniz gerekir.
eliniz kendiliğinden hareketlenir aklınız bedeninizi kontrol edemez ve o hiç tanımadığınız adamın soğuk elini tutarsınız.
o el yavaş yavaş ısınır artık o soğuk mermerde yatan adam hiç tanımadığınız sislerin arkasındaki kötü adam değil lunaparkta size dondurma ısmarlayan atlıkarıncaya beraber bindiğiniz size bakıp gülümseyen iyi adamdır.
ve işte o an yüreğinizde bir babayı kazandığınız an kaybetmenin hiç bir lisanda tarifine imkan olunamayacak acısını yaşarsınız.
bir şans daha,
bir şans daha verselerdi sana
her şey başka
her şey başka olur muydu baba?
bir şansa daha
bir gün daha verselerdi bana
hiç korkmazdım, anlatırdım sevgimi ben sana
ah, ne yazık geçti seneler
göçtü kuşlar birer birer
ah, koskoca düğüm artık yutkunduğum tüm sözcükler
kitaplarda okuduğum tüm masallarda
sonsuza dek mutlu mesut yaşamışlar baba
yaşam bazen tatlı yalanlar söyler satırlarda
hiç üzülme, işte hayat mutlu son bu baba
ah, sonlar yoktur hiç inanmam
hikayeler tekrar başlar
ah, büyüyecek tüm çocuklar
küçülmeyen rüyalarla
kaygının ötesinde bir korku, fobi, hatta şizofreni derecesinde tedirginlik haline getirdiğim olasılıktır. her gün kafamda kurup babam eve 10 dakika bile geç gelse keşke daha fazla sarılsaydım diye ağlamaya başladığımı bile bilirim. ayrıca öyle bir duygudur ki bu geceleri kalkıp nefesini dinlemeye başlar, onun yanından ayrılıp odaya gittiğimde bile her an öyle bir ihtimal varmış gibi tedirgin olmaya başlarım sadece aklıma düşsün yeter.. allah korusun seni baba, sakın yanımdan ayrılma..
edit: eksileyeni silicem lan mesaj atsın eksileyen.
babamın ölmesi.. düşünmüştüm önceden nasıl karşılayacağımı, neler hisedeceğimi, ancak hiçte tahmin ettiğim gibi olmadı hissetiklerim. o ölmeden önce ölümünü düşünüp ağlardım. hatta tüm yakınlarım için teker teker ağlardım. hatta psikyatriye gittim bu yüzden uzun zaman önce. sonra ne olduysa bıraktım bi sonuç alamayacaktım heralde. hiç sarılmadım babama çocukluğumdan sonra onu da ben hatırlamıyorum teselli için ablam anlattı. en çok seninle oynardı, sarılırdı dedi. antibiyotikler yüzünden kuruyan nefesini açmak için kullandığı o denizsuyu mu nedir öyle bi şey işte en çok ona ihtiyaç duyup, istediğini sanki onunla iyileşeceğini sandığı geliyor aklıma. hep o an geliyor aklıma deniz kokusu duyduğumda en çok. hiç tahmin ettiğim gibi olmadı hissetiklerim. anlamadım bişey ve anlamıyorum hala. kimsenin gelmesini istemedim. gelenler oldu uyudum. o lanet olası merasime katıldım nezaketen. hiç bişey yapmadım. sanırım bi ara pişmanlıktan inledim son bi kez bakmaya cesaret edemediğim için. sessizce höööö diye garip bir nefes attığımıda dışarı, hatırlıyorum teyzem anladı ve ısrar etti. sayesinde son anda görebildim babamı. iyiki gördüm en son kasılıp acı çekerken gördüğüm bedeni oldukça sakin görünüyordu. son nefeslerinin gürültüsü sonsuz bir sessizliğe dönüşmüş öylece duruyordu. beni tanıyanlar şaşırdıklarını söyledi güçlü bulmuşlar. metanetmiş. bilmem ben. sadece uyumak istiyordum ve işe gitmek uyandığımda. nasıl becerdim bilmiyorum ama sağol dedim gelenlere ve bir yabancı gibi katıldım merasime hep beraber gidip hep beraber döndüğümüz biyerdi. belki onlar olmasaydı daha başka olurdu diye geçirdim içimden. aslında biraz daha orda kalmak istiyordum ve dokunmak toprağına. yapamadım alıp götürdüler beni. onlar ne dediyse onu yaptım. eskiden düşünürken bile ağlardım oysa. ve allahım ben ne yapacağım derdim. ama böyle oldu. fazla düşünmedim. kahretmeyi bırakmıştım. biraz küfrettim.. noluyor lan dedim. içinden çıkamadım işin vazgeçtim. kabul ediyorum dedim ölüsün sen. dedem de öyle. bi gün biz de.. yapacak bişey yok. hiç bişey yok dedim kendime. anladım dediğimi. tekrarlamadım. kabul etmek gerekiyordu. ediyordum. daha hastane kapısında çöpe attığımızda anlamıştım herşey çöp. çöp... çöp... çöp kutusu hani şu bildiğimiz konteyner. kalp elektrosu, tahliller hepsi hepsi, çarpan çalışan herşey durduğu için atıldı çöpe. artık olmadığı için. lazım olmayan herşeyi.. attık. kırıldım.. nefret mi etmeliyidim abimden çöpe attığı için. değil dimi. nefret etmedim zaten. seviyorum onu ve geriye kalanları... bir babanın ölmünün ardından hissedilen duygu bulanıklığına örnektir.
en çok evlenirken koyan durumdur! Gerçi herzaman koyar insana o ayrı! için burkulur sığınmak istersin ama yoktur işte gelmeyecektir...
(bkz: isyan etmek)
önce farkına varmamaktır. (küçüksünüzdür zira) farkına vardıktan sonra (üniversite yıllarında filan) epeyce kötü olmaktır. geciken acı fenadır. vicdan rahatsızlığıyla, utanmayla beraber gelir.
bir kaç saat anlam veremediğin, bir kaç gün düşünemediğin, birkaç hafta inanamayıp açılan her kapının ardında çıkıp gelmesini beklediğin, az bi zaman sonra sana şaka yapıldığına dair paranoyak düşüncelere sevk edildiğin, bu süre zarfı ve hayatının sonuna kadar her fotoğraf karesine, her anı birikintisine, her hüzünlü olaya ıslak gözlerle tepki vermeni sağlayacak, insan hayatının her anını milyonlarca keşkeyle dolduran olay.
hani ilk yürümeye başlarsın ya yönelirsin ona doğru, açmıştır kollarını sana,
ilk kez konuşuyorsun, ilk söylebildiğim iki hecelik kelimeydin ba-ba,
şimdi yürümeye başlarsın ya mezarına doğru, hatırlıyorum seni fotoğraflarla aklımda kaldığı kadarıyla,
son kez konuşuyorsun, son söyleyebildiğin iki kelimelik cümleydin rahat uyu ba-ba!
Tükendim gecelerce çırpınmaktan...Ellerimi hayaline uzatıp boş avuçlarıma tekrar tekrar bakmaktan...Sabahları yastık ıslak uyanmaktır..En saçma sapan reklamda dahi ağlayabilmektir apansızca.geri gelecek diye ummaktır en acıtanı... Bir anda bir haber gelir ve altüst olur tüm değerler ve hiçbirsey bir daha apaydınlık olmaz ,yerine oturmaz.Emanet gibi yaşamaktır, heran çekip gidecekmiş , saat gelecekmiş gibi bir tedirginlikle eğreti bir hayata mahkum olmaktır babanın ölmesi
gelipte sözlüğe girildiğinde tüm eğlenceli entrylere bakarken birden kendi durumunu hatırlamak ve böle bir entry olup olmadığına bakmaktır. öle derindirki her hareketinde hatta nefes alışında bile hissedersin acısını. bide ani gidişi vardır en kötüsüdür. bi akşam gider, gelmez ama sen hep beklersin. beklersin bi gün gelir diye. yavaş yavaş gelişen bir süreçtir yokluğuna alışmak. alışıtğını sandığın anda bile alışmamışsındır aslında. sabah olupta güneş doğdğunda içindeki derin boşlukla uyanmaktır. asla tam olmaz yaptıkların. en güzel en mutlu anında bile aklına gelir hatırlarsın. bunu görseydi keşke dersin, ne kadar mutlu olurdu. ailenin sorumluluğunu üstlenmektir babanın ölmesi. 11 yaşında olmanıza bakmazlar yıkıverirler üstünüze sorumluluğu. ama kimse hatırlamaz sizinde kaybınız olduğunu. böle böle sadece siz teselli eder olursunuz unutursunuz ağlamayı. yanlız kalıpta ağlamak istediğinizde bu sefer gözyaşları direnir size ağlayamazsınız acınız dahada artar. aynaya bakıp tanıyamamaktır kendini. her baba kız diyaloğunda kıskanmaktır karşındakini. babalar gününün acı gelmesidir. bi parçanızın eksilmesi ve asla dolmamasıdır...