baba ile ilgili herhangi bir konuşma, entry, makale, haber vs görüldüğünde anlaşılan anlardır.
aslında bu saydıklarım onun yokluğunun anlaşıldığı anlardan sadece bir kaçıdır. oysa o kadar fazladır ki onun yokluğu. her anı kanınıza işler.
hayatınızda size haksızlık yapıldığını düşündürür. keşke o da görseydiler çoğalır, çoğalır, çoğalır ve görmediği için hayatınızdaki yenilikleri (örneğin: çocuğunuzu) kahrolursunuz.
kaza yaptığını ve hemen babasını aradığını, babasının hemen gelip duruma el koyduğunu anlatan kız arkadaş dinlenir. sonra geçmişe gidilir, kaza yaptığı gün anne, teyze ve arkadaşın arandığı akla getirilir. "babamı neden aramamışım ki acaba" diye hüzünle düşünülür. bu an o andır işte.
akşamları televizyon karşısında meyve yerken, sizin yerinize hepsini soyup dilimleyip bıçağın ucuna takıp size uzatan kimsenin olmadığını fark ettiğiniz andır.
4 Ağustosta 10 sene olacak. aklıma gelmediği tek bir gün bile yok. mezarının üzerindeki yaprakları temizlerken hala içim yanıyor, burnumun direği sızlıyor...