lisede son sınıfken tıraş olmak işkencesi yaşıyordum. her gün her gün rutin olarak tıraş olup okula gitme zorunluluğu vardı,buna rağmen okulumuzun fen lisesindeki cocuklar sakallı gidince kimse uyarmıyordu. Bir sabah tıraş olmayı istemedi canım;
baba: "oğlum bu sakalla mı gidiyorsun okula? "
oğul:"ya baba fen lisesindeki cocuklara kimse bir şey demiyor ee o zaman ben niye kesiyorum ki?"
baba:"sende kazanaydın kesmeyeydin eşşoğlueşşek"
babaanne ameliyat olmuştur, kesmeshecker yanında kalmak ister ama ertesi gün analitik geometri sınavı vardır. babaya yalvarır: "nolur rapor al bana, nolur ben de kalayım, nolur babacım, nolur.." baba gayet soğuk, metanetli, umursamaz: "benim annem o, benim. ben yarın işe gidicem ama, sen kimsin ki benden daha yakını mısın ki okula gitmeyecekmişsin?" *
eve gidilir ağlamaktan fenalık geçirerek. sabaha karşı anne arar: "kızım gitme okula ben halledicem." sanırım bu konuşmadan yarım saat kadar sonra babaanne ölür. kesmeshecker haberi hastaneye gitmeye çalışırken alır.
baba: "seni görmeyi dileyerek kapadı gözünü, benim yüzümden." *
gel de unut şimdi.
babam saydığım amcamın unutulmaz lafı;
"bu pavyon ışıkları bu orospuları dünyanın en güzel kadınlarıymış gibi gösterir. büyüsüne kapılıp peşinden gidersen yalan olursun!"
-senin güttügün koyun kadar benim siktigim çoban var lan peşmerge kılıklı şey.
+ıı şey baba... tamam sen kazandın.
istatiki bilgi vermesi gerekmiyordu ama olsun. onun gibi olabilmem için on fırın ekmek yemem gerekiyor...
baba akşamları kahveye gider. anne bu durumdan şikayetçidir lakin babanın 10, 20 yıllık arkadaşları bu ortamdadır ve baba bir türlü kahveden koparılamaz. akşam işten geldikten sonra yemeğini yiyen, bir iki saat evde oturup kahveye giden baba, annenin "pis pis sigara dumanının altında oturuyo evle ilgilenmiyo" şikayetiyle yıldırılmaya çalışılsa da, başarılı olunmaz.
sonunda baba kahvenin sahibiyle kavga eder ve oraya gitmemeye başlar. der meister babasını evde göremeyince mutfağa yönelir, kafasında "nereye gitti lan?" sorusuyla birlikte. buzdolabının kapağının açık olduğunu görür, arkadan tıkırtılar gelmektedir. biraz ilerleyince; babasının buzdolabının içine girmeye çalıştığını fark eder.
kahramanımız ağzını açamadan baba cevap verir,
- anan kahveye göndermiyo canım sıkıldı şeftali arıyom ben de belgesel çekecem mutfakta sen napıyon su mu içecen su bitti ben içtim
***
bu olayın basında büyük yankı bulmasıyla birlikte, babanın kahveye salıverilmesine karar verilir. müebbet kahve kararı çıkarılır. herkes mutlu yaşantısına geri döner.
"bir baba öz çocuğuna bunu nasıl söyleyebilir" dedirten cümleler topluluğudur.Ben bu konuda çok fazla yara almışımdır.Aklımda kalan en önemli sözü:"sen adam olacaksında bende göreceğim" pühhhheeuuhe.
bir kıza bir de anneye bakıldıktan sonra kurulan şu cümleyle kızın tüm onuru ayaklar altına alınmıştır:
-anlamıyorum ki nasıl olabilir, şöyle güzel bir kadından nasıl olur da böyle çirkin bir şey doğabilir...
Her tartışmanın ardından ''Oğlum sen annenle bizim planımız arasında yoktun kazara dünyaya geldın'' ve ''Sus nihayetinde zikimden çıkmış adamsın'' gibi sözler.
ailecek akşam yemeği yenmektedir . ben salağı daha çok gencimdir . nerden duyduysam sofrada babama sordum .'baba eşşeğin malafatası ne demek' . benim her soruma sabırla güzel güzel cevap veren babam: 'burdan sana bi korum görürsün o zaman' demişti de anında anlayıvermişti . allahtan yanyana oturuyorduk ta annem ablamlar falan duymamıştı . lan ne utanmıştım .
orta bir de ilk dönem karnesine iki zayıf getirdim . peder gayet sakin :'önemli değil oğlum , işhanının çay ocağını senin üstüne yapmıştım zaten , orada takılırsın' demişti de üniversite bitene kadar coşmuştum ders açısından.