uzaktaydı ama yanımıza gelmesine az kalmıştı.. onun geldiğini görünce ^^babam geliyo, babam geliyo!!^^diye bağırmıştım ve o, bu anı bana her anlattığında gözleri doluyor.
bana göre basit bir durumun onda devasal bir anlam kazanmasını seviyorum.*
yaz okuluna geleceğim zaman sadece beni yolcu etmek için tatilini yarıda kesip eve gelmesidir.
ben sıkıldım artık uğraşamıycam dediğimde benim yapma sorumluluğumda olan işleri benim için yaptığı zaman.
sürekli hayır dememe rağmen paraya ihtiyacın var mı diye ısrarla sorduğu zaman.
bazı planlarını benim isteklerim doğrultusunda yaptığı anlar. ****
öyle bi an gerçekten gelse acaba degisiverir mi dönmekte olan dünya dedirten,sinir bozan, kendinizi bi şarkıyı onuncu-yirminci kez dinlerken bulmanıza sebep olan başlık.
+ küçükken yürüyebilmenize rağmen ısrarla sizi kucağında taşıdığı
+ karlı bir kış günü, siz sarılıktan kırılırken ve dışarda oynayan çocuklara gıptayla bakarken, leğenin içinde kocaman bir kardanadamla eve geldiği
+ pastadan, çukulatadan, tatlıdan vs..kendine düşen payı yemenize izin verdiği
+ kavga edip kapınızı kitlediğinizde -güya çaktırmadan- anahtarı, kapının altından uzattığı gazete kağıdına düşürmeye çalıştığı
+ öss'yi kazanamadığınız yıl,''benim param * sana da yeter ablana da,stresli üzüntülü görmeyeceğim sizi, işte okadar'' diye sizi teselli ettiği, akabinde bir sonraki yıl hedefe ulaştığınızda yine aynı bakışlarla ''başaracağından adım gibi emindim'' diye haykırdığı*
4-5 yaşlarında olduğum zamanlar beni deniz yatağıyla derinlere götürüp yatağı ters çevirdiği ve çırpınıp yüzeye çıkıp da kafamdan tekrar bastırdığı zaman. o zaman öğrendim ki hayatta mücadele etmezsem hiçbir şey başaramam.
dişini fırçalarken bile peşinde dolanıp "bisiklet alsak ya, baba hadi baba n'ooolur" derken önce okulu yüksek notlarla bitirmelisin deyip okul bitene kadar bisiklet almaması. böylece bir şeyi elde etmem için onu haketmem gerektiğini öğrendim.
14 yaşındayken arabayla ilk kazamı yaptığımda "eeööö kaportayı çizdim ben babacım yahu" dediğimde "siktir et şimdi kaportayı sana bir şey oldu mu?" diye sorduğu zaman. maddi şeylerin istenildiğinde elde edildiğini önemli olan sağlık sıhhat olduğu öğrendiğim zamana tekabül ediyor aynı zamanda.
kıbrısta aileden uzakta hastanede yatarken onu arayıp hastaneye yattığınızı söylediğinizde sesinin bir anda buhulanmasını hissettiğiniz andır. arkasından babanızın orada görev yapan belki hayatında hiç aramadığı arkadaşını arayıp dost kara günde belli olur misali git bizim oğlana bak demesidir. adamında gazimagosa'nın en t*şşaklı komutanı olması sebebiyle en iyi doktorların seni tedavi etmesi ve hürmet göstermesidir.
17 agustos gecesi saat 3:02 de kör karanlikta gözlüksüz yanima kosarak gostermistir ve hissettirmistir bu duyguyu kendisi. baba zaten her kosulda evın sigortasidir, yalniz en buyuk dertleri sevgiyi belli etme konusunda yasadigi sikintilardir.
-baba hani sen daha ufak bi araba istiyodun ya
-eee
-şimdi ben bu ön taraftan biraz küçülttüm direk vasıtasıyla arabayı
-tamam sen geç ben geliyorum şimdi
maddiyatla kıyaslanamayacak kadar temiz zamanlardır. baba kişinin kahramanıdır ve sizin de aslında onun için bir kahraman olduğunu hissettiğiniz an gözlerindeki gururla karışık sevgiyi görürsünüz ve boynuna sarılmak hep hayatımda kal demek istersiniz.
saat sabahın 7sidir. siz bütün gece uyumamış, tasarımla ilgili bir ödev hazırlamışsınızdır. bakışlarınız donuk, yüzünüz soluk, gözünüzde gözlük, üstünüzde pijama, çirkin ördek yavrusuna rakip olacak durumdasınızdır. mutfağa gidip bir nescafe içiyim derken koridorda babanızla karşılaşırsınız. ve o size sarılır, öper ve "aman da aman, kızım ne kadar güzelleşmiş" der. işte o anda uykusuz, yorgun gece, yerini mutlu ve güzel bir güne bırakır.
uyurken doğal gazdan zehirlenip ölen insanlarla ilgili haberlerin yaygın olduğu dönemde, geceleri uyumayıp nefes alıp vermediğimi anlamak için usulca yanıma yaklaştığı an. ***
sınavımın kötü gectigi ve okulumun uzama ihtimaline karsı gözyaşlarım sel gibi akarken "ben senin gözyaşını dünyaya değişmem uzarsa uzasın okulun" dediği an.*