babanız o fotoğraflara bakarken göz ucuyla babaya bakmaktır asıl önemli olan. gözlerindeki o vay be ne günlerdi bakışını, yılların geçmesinden dolayı biraz hüzünlü, güzel bir düzen ve aileden dolayı sevinçli o bakışı yakalayabiliyorsanız eğer, genelde pek dikkate almadığınız babanın da duyguları olan hepimiz gibi bir insan olduğunu anlıyorsunuz. normalde baba hüzünlenmez, baba ağlamaz, baba sevinçten havaya uçmaz gibi ya hep içte, işte o gözleri gördüğünüz zaman diyorsunuz ki, bu adam bunları da pekala yapabilir be dostum.
genelde bıyıklı olurlar. gençliğinde yanlış düşüncelere sapmışların üzerinde parka olur. mantıklı düşünenlerin elleri bozkurt şeklinde havadadır. sonuçta hanginizin babası hala o parkayı giyiyor ki işyerine giderken ?
insanı hüzünlendirir.omzuna kadar saçlı filinta gibi adamın şimdi saçları dökük ve göbeklidir.yüzü kırışmıştır.yaşlandığının en açık belgesidir.korkutur insanı..
uzun saçlar, o biçim favoriler, kareli dar bir ceket, ispanyol paça kumaş pantolon, bir ağaca eliyle dayanmış artist pozlar, fotoğrafın arkasında anneye yazılmış romantik bir şiir... hey gidi günler hey denilesi...
zaman zaman çok komik anlar yaşatır insana. şimdi beş vakit namazında niyazında, mücahüt insan gençliğinde yemek masasının etrafında arkadaşlarıyla poz verirken bir de ne görelim önünde rakı bardağı. adamcağız yediremedi kendine resmi yırttı attı. *
en iyileri (varsa) lise dönemidir.
siyah beyaz çekilmiş, bir meslek lisesinin atelyesinden, hayretler içinde bakarsınız.
sonra
askerliktir tabii ki, elde tüfek tutmacalar, gemide biraz içmeceler...
daha sonrası düğün dernek fotoğraflarıdır. keza bunları hatırlarsınız çoğunlukla.
fakat yeni nesil olarak biz genelde dijital ortamda fotoğraf bırakacağız çocuklarımıza
onlar aynı duyguları pek hissedemiyecek, keza bir fotoğrafa dokunmanın ayrı bir tadı vardır.
bir garip hüzündür. bir garip sevinçtir. baktığınız zaman "yıllar onu nasıl yormuş" diye düşünürsünüz. "acaba ben de onun kadar dayanabilecek miyim bu hayata?" diye sorarsınız.
odamda babamın siyah beyaz bir resmi asılı... her hüznümde her sevincimde o resme bakarak güç almaya çalışıyorum. bazı zamanlarda özlemimi bastırmak için.
siyah ve beyaz bir resim bazen en büyük destekçinizdir.
şimdi şişman ve kel olup oğlunu ne zaman görse saçını kestirmeye teşvik eden adamın zamanında zayıf uzun saçlı bir hippie olduğunu ortaya çıkartan resimlerdir.
öylesine bir boşluk anıdır , istemsizce uzanırken eliniz albüme sizi neyin beklediğini tahmin bile etmemişsinizdir , albümler ki zamana attığımız en görsel çentiklerdir...
"baba" ki en güzel sesdir ömrümüzün duvarlarında yankılanan ;ona ait bir fotoğrafta, daha siz dünyada bile değilken ve belki şu an bizlerin yaşındayken, uzanmıştır elleri parkasındaki "*" gazetesine manzara aşağılık bir dramı sergiler, dar ağacındaki insanların gölgesinde yürüyorsa babalarımız. o fotoğrafın sizi çağıran bütün sesleri hep bir ağızdan plastikleştirir bedenlerimizi ,yapaylaşırız, hayata onlar gibi bilenememenin bayağılığı fena bir kokuşmuşluk sindirir hayatımıza.
babalarımızın bir resmi bazen cumhuriyetin gözü yaşlı çocuğunu görüntüler eğer sene 70'lerin ilk yarısıysa.