yıllardır facebook denen kültür yozlaştırıcıya alet olmadığı için övünen ben, bugünleri de gördüm ya, ölmek istiyorum...
halbuki, gün ne de güzel başlamıştı benim için. önce güzel bir kahvaltı etmiştim. mutluydum, hayatımda yeni bir sayfa açtığım için. kahvaltıdan sonra bir süre sabah haberlerini dinledim. bu süre esnasında babamın bilgisayar başında heyecanlı bir şekilde oturması dikkatimden kaçmış da değildi hani.
o, bir süre sonra bilgisayarın başından kalktı ve gündelik işlerini halletmeye koyuldu. bende onun boşalttığı yeri doldurmak namına bilgisayar başına geçtim. önce sözlüğe göz attım, kayda değer bir yazı göremeyince, maillerime bakmaya karar verdim.
fakat o da neydi, bir mesaj gelmişti, hemi de facebooktan.
profiline vesikalık foto koymak gibi saçmalığı da beraberinde getirir. geçen acıdım.
poz ver de fotoğrafını çekiyim şu vesikalığı kaldır rica ederim dedim.
adam hiç istifini bozmadı. salondaki masanın üzerinde önünde laptop sağ elinde mouse, sanki makamında oturuyor. öyle bir poz verdiki vesikalık fotosuna kurban ettirir o derece.
çektim. mecbur koyduk. o yüzündeki ciddiyeti anlatamam. sanki özel bir görev için orda bulunmuş gibi.
aslında bazen iyi bir şeydir. hele bir de emekli ise, facebook ile haşır neşir olmaktan, size karşı, etliye sütlüye karışmayı unutan bir baba'ya sahip olabilirsiniz. ama şu da var. sürekli soru sormasına katlanmak zorundasınızdır. şu nasıl oluyordu bir gel öğretsene vs tarzı çağrımlara hazırlıklı olun.