babanın ağlaması durumun ehemmiyetini gösterir. yaradılış itibariyle daha dayanıklı olan erkek ırkı baba olunca daha bir sartleşir. babanız ölüm, ayrılık veya zor günler için ağlıyorsa sarılın ona sıkı sıkı, yanında olun. fakat sizi terkettiği, gidip başka çocuklar edindiği eşi ve ailesi için ağlıyorsa sessizce uzaklaşın.
evlatların sık rastlamayacağı bir şeydir. babalarının da bir insan olduğunu, etten kemikten yaratılıp, duyguları olduğunu hatırlarlar. baba ne kadar kasmışsa kassın evveliyatta otorite için, evlatların eğer aklı eriyorsa "bu adam dinlenmez artık" demeyeceği, aksine sevgisini göstermemelerinden yakındıkları babalarına ilgilerinin artacağı bir gerçektir. oysa hep otorite diye kastırmış ve ailesine sevgisini göstermeyi bile zayıflık sanan bir babanın, artık her şeyini yitirdiğini sanmasına sebep olabilir. lakin yanlış bir kaygıdır. bu durum uzun zaman boyu paylaşılamamış sevgiyi, söylenmemiş duyguları söylemek için bir altın fırsattır.
Inanilmaz bir aci yasatir evlatta.
Onun gözünden 1 damla yas aksa bile, evladin yüregi burkulur, aglamaya baslar.
Katlanilmaz, dayanilmaz bir acidir cünkü bu. Babanin aglamasi, onu o halde görmek bile kötü bir durumdur.
Hele hele anne ve babanin ayni anda aglamasi, onlari caresiz görmek bitirir insani ...
insanın içindeki tüm değerleri alt üst eden olaydır. baba yıllarca despot, ve duygusuz davranmıştır. siz ağladığınızda sizi zayıflıkla suçlamıştır. sonra yaşlanmıştır. her söze her harekete ağlar olmuştur. kendi laflarını yüzüne çarpmak zayıf bir insan olduğunu söylemek istersiniz ama yapamazsınız. sonra sizde ağlarsınız, ağlanmadan geçen o yıllar için ağlarsınız.
içinizi çok acıtan, aklınıza hep gelen andır.
kendi babasının öldüğü an ağlamıştır. üzülürsünüz çok her şeye. gözyaşlarını saklamaya çalışır bakışlardan, başamaz.
şahit olunduğunda insanın yüreğini acıtan, ister istemez gözlerden yaş dökülmesine sebebiyet veren makus, etkileyici olaydır. ilginç olan sadece öz babanı değil herhangi bir babayı ozellikle çocuklarının önünde ağlarken, ağlamak zorunda bırakılırken görmek aynı derece de üzüntü vericidir.
babam ve oğlum filmini izlerken meydana gelen durumdur. ilk defa ağladığını ve ilk defa tuvalet dışında yanında solo tuvalet kağıdı bulundurduğunu gördüm.
ailede hiç kimsenin ağlaması babanın ağlayışı kadar canını acıtmaz insanın.
baba ağlayınca boğazınıza hiç geçmeyecekmişçesine bir yumru takılır.
çünkü bilirsiniz ki babalar gücün, metanetin ve koruyuculuğun semboludurler.
baba ağlarsa bilirsiniz ki çok daha olumsuz bir olay olmuştur.
zaten ardından da büyük ihtimalle siz ağlarsınız ya da gözyaşlarınızı tutmak için kendinizle mücadele edersiniz.
bundan 2 gün önce gerçekleşen, ilk ama tek olmasını umut ettiğim olay. sebebiyet veren şey yıllar önce vefat eden kardeşinin fotoğrafını görmesi. böyle değildi benim babam. yaşlanıyor artık sanırım dedirtti bana.
babam ağlamaz, babam yaşlanmaz, babam hastalanmaz ve hatta hatta babam ölmez diye düşünen biz evlatların, yıllar geçtikçe babasında gördüğü bu tepkimelerle kalbi acır. işte o an anlar büyüdüğünü.
bir şiir gibi narin ve sevdalıdır aslında babanın yüreği kendi içinde olabildiğince kırılgandır hislerinin çatısı yoktur tutamaz onları gizliden dökülen yaşlarına işarettir.
gördüm babaların ağlamasını
dalları düğüm düğüm
gövdesi kahve falı
bir zeytin ağacını köklemek var ya
sökmek var ya sarp yamaçtan ardıcı
kazma vurmak beşyüz yıllık meşeye
acısını duymak var ya kopmanın
babaların ağlaması işte o
babaların ağlaması öyle zor
yıllar boyunca '' baba evin direğidir.'', '' baba sert yüreklidir.'' , '' erkekler * ağlamaz.'' gibi sözlerle büyüdük. ne kadar inanmasak da bunlar hafızamıza kazındı. işte bu yüzdendir ki babanın ağladığını görmek bizi çok üzer, şok oluruz bi anlamda. yiğeni öldüğü zaman babamın ağladığı rivayet edilir. ben görmedim. görsem de babama olan düşüncelerim değişmezdi. ben 7 yaşındayken de kahramanımdı hala benim gözümde en süper kahramandan daha kahraman.
kapı çaldı...
çocuk fırladı koştu kapıya,
anne de çocuğun peşinden...
kapıda ürkütücü bir adam;
saçı sakalı birbirine karışmış,
gözlerinin altı mordan öte siyah olmuş,
avurtları çökmüş...
üstündekiler pislikten rengini kaybetmiş...
kapıyı açar açmaz çocuğun burnunda bir koku;
pis, kirli bir koku, biraz ekşi,
ama içerisinde tanıdık bir şeyler bulunduran bir koku...
anne küçük bir çığlık attı.
çocuk annesine baktı.
önce korkuyu farketti annesinin şaşkın yüzünde,
ardından acımayı,
sonraysa mutluluğu
ve sevgiyi...
çocuk adama baktı.
adamın perişan yüzündeki gülümsemeyi gördü.
sarıldılar!
anne korkunç adama sarıldı!
korkunç adam anneye sarıldı!
onlar öpüşürlerken anne ağlıyordu, adam gülüyordu...
çocukla adam gözgöze geldiler.
adam yere çöktü, kollarını açtı, kocaman!
kolları kocaman,
gözleri kocaman,
yüzündeki gülümseme kocaman!
kim bu adam anne? kim!!!
çocuk korktu, kaçtı;
annesinin arkasına saklandı.
kafasını uzatıp adama baktı,
onun yüzündeki şaşkınlık ve üzüntüyü gördü,
hayal kırıklığını...
çocuk ağlamaya başladı.
kafasını uzatıp tekrar adama baktı.
adam da ağlıyordu!
önce gözleriyle,
sonra yüzüyle,
şimdiyse bütün vücuduyla ağlıyordu!
kocaman ağlıyordu!
kızım beni tanımadı deniz! tanımadı!
kızım, bak baban o senin! merhaba desene babaya!
kocaman ağlayan adamı tanıdı çocuk...
kocaman ağlayan adam babaydı...
ama babalar kocaman ağlar mıydı?
hani kahraman olurdu babalar, düşmanı yenerdi?
nasıl ağlayabilir babalar?
ağlayan baba mı olurmuş?
büyüme çağında karşı karşıya kalınırsa hayattan daha çok korkmaya başlamanıza sebep olur. güvendiğiniz tek kişinin de yaşama karşı güçsüz olduğunu görmenizi sağlar ki, bu da umutsuzluğa neden olur.
ölünün arkasından ağlıyorsa beraber ağlarsınız da, eğer sizin söylediğiniz bir laf veya yaptığınız bir hareket yüzünden ağlıyorsa, aklınıza intihar etmeyi bile getirecek durumdur. o derece ağır bir olaydır yani.