bir hışımla anne baba arasındaki meydana gelen anlaşmazlıkların ürünü olarak; for example; babanın osurması ya da vs aktivitelerin meme yapması biriklmesi sine-i milletin sırtında birike birike bir ur haline gelmesi neticesinde meydana gelen fenomenler bütününün dışa yansımasıdır.
baba hali ile efendi efendi oturup haşat ettiği kumanda-bu kavram geniş olmakla birlikte ailenin en küçük elemanı da ayaklı kumanda vazifesi görebilmekte-, meyve tepsisi ve ak-don kreasyonu-coco chanel'i sevgiyle analım ve viscontiye de bir selam çakalım-ile otururken annenin eski defterler açıp açıp kapamnası ve bir kadın terliği büyüklüğündeki çel-çene dili ile babanın orasında burasından girip çıkması neticesinde, baba yavaş yavaş birikir. önce yan kedi gözleri ile bıyıklarının yamaçlarından bakarak, anneye gözdağ verir daha sonra televizyona sebil ettiği dikkatini çalan annenin miadını yavaş yavaş dolduğunu hafif bir osuruk hareketi ile ekarte eder.
şimdiye kadar anne kredisini tüketmemiştir. lakin baba tüm sabır ve basiretini koruyarak "fesuphanallahlar" çekerek, sakalını sıvazlar-annemizin babamızın lisanı halinin objective-correlative'sidir bu davranışlar. sembolik anlamda annenin yaptığı aklın zinasına karşılık baba metaforik olarak sakal sıvazlar, hafiften dozu ayarlamak suretiyle, göbek hizasına çektiği lastik donunu osuruğun vizkozitesini ve -bernoulli teoreminin de yardımı ile-artırmak amacıyla hafif sola dönmek suretiyle -sana osurak kadar değer vermiyorum mesajını-sembolically, alegorically-verir.
baba hızla ısınmakta ve artık bu oynu "Coup de Theatre" sahnesinin geldiğini hissettirmektedir. lakin baba artık magnum opus'unu sahneleyecektir. babanın annenin sembolik ve realistik anlamda kliimaktik imajlar ile donattığı dikkat dağıtan göstergeler bütününden-bu göstergeler bütününü çiçekli şalvar, örenbayan modunda oturup kazzak örmek ya da ağızdaki çiğnenmiş falım sakızını babaya yöneltilen hışımın simgesel ifadesi olarak, bıkmış olan baba; antonioni ancanın "eros sick" düsturundan hareketle "senin sick kadar aklın yok ithamlarına maruz bırakıp eros'un da kulağını çınlatıp, susuz çölde kybele'ye emanet ederek" elindeki portakalı anneye fırlatır.
akşam televizyon karşısında meyva yiyen her ailede yaşanabilecek bir enstantanedir. pazardan alınan meyveler akşam televizyon izlerken baba tarafından soyulur ve aile bireylerine verilir. anne de karşı koltukta oturuyorsa baba portakalı kendisine fırlatır. hatta portakalla kalmaz elma, mandalina, armut fırlattığı da görülebilir.
babanın nişancılık denemelerinden bir kesittir.anneye isabet etme ihtimalini düşünürsek, ispanya nın bir bölgesinde geleneksel olarak yapılan portakal festivalindeki manzaralar hemen gözümüzün önünde canlanıverir:bir kamyonete yüzlerce kasa portakal doldurulup üstüne bir grup adam çıkartılıyor ve o şehrin sokaklarında halkla portakal savaşı yapıyorlar çılgıncasına,karı kız çoluk çocuk herkes kamyondakilerle portakallaşıyorlar,bir süre sonra kamyondaki ana hedefi kimse sallamıyor millet tuttuğuna portakal yediriyor,üstelik birbirini portakal bahanesiyle yalayanlar bile var, fırsatını bulan balkondan balkona portakal sallıyor...ne hayal gücü var adamlarda arkadaş maşallah!bizimkilerde valideye fırlatırlar, refleksden başka bir şey değil!!