küçük bir ihmali belkide hayatınız boyu sizi etkileyecektir. bilirsiniz tüm saflığını, isteyerek de olmadığını.
kapıdan henüz girmişsiniz ve tüm yorgunluğu da omuzlarınızdadır günün. öğrenince dünya başınıza yıkılır ya öyle işte. tek kelime edemezsiniz. yüzüne bile bakmak istemezsiniz. kalbiniz kırılmıştır çünkü.
çekilirsiniz odanıza, ağlarsınız. hemde öyle böyle değil. çok ağlarsınız. gözleriniz isyan eder... saatler geçer ve herşey onun yüzündendir. azıcık bir yumuşama olmaz onca gözyaşına rağmen. 6 saatinizi boş duvarlara bakarak geçirirsiniz ve hala herşey onun yüzündendir.
Karınınız ağrır, en son yenilen yemeğin üzerinden 15 saat geçmiştir.
saat gecenin üçü...
aynaya ilişir gözünüz. şişmiş yüzünüzü, gözlerinizi gördüğünüzde yine süzülür yaşlar yanaklardan. herşey onun yüzündendir.
tükenmişken göz pınarları ve ağlamanın etkisi henüz geçmişken kapınız çalar. saat gecenin dördü... ilk defa odur çocuk olan. özür dileyen, şevkat bekleyen bir çocuk gibi belirir kapıda. oysa onun dizleri değil kalbidir yaralı olan.
"Beni de uyku tutmadı kızım" diyebilmiştir son cesaretiyle yalnızca.
beni de uyku tutmadı kızım... ne zor çıkmış bir cümle onun için. "kızım"... hala herşey onun yüzündendir.
soğuk bir sesle verilir tüm cevaplar. tıpkı herşey senin yüzünden der gibi. beklediği şevkati bulamayan ve yaralı dizleri daha da acıyan bir çocuk gibi kalkar ayağa.
giderken arkasından masumiyetine bakarsınız. sizi üzdüğünü bildiği için uyku tutmayan bir babanın kıymetini işte o boynu bükük giderken arkasından baktığınız 3 saniyede anlarsınız.
bu sefer süzülen yaşlar, yenilemeyen o beş para etmez gururadır.
+ Hadi taksiye binelim şurdan
- iyi de bende para kalmadı
+ Nasıl yaa aq bende de yok napıcaz bu saatte ?
- Babanı arasan, bizi alsa?
+ Alo babacım, şey bizim paramız bitti, şey dicektim bizi alsan... Hede Hödö nün ordayız
.......
+ Tamam baba, haklısın baba, ben de senin baba...
......
+ Yok bişey demedim baba, ben de seni seviyorum dedim
......
+ Baba piç deme ya senden şüpheleniyorum...
....
+ Tamam baba, nasıl geldiysek öyle dönücez, anladım.
gece 4 te eve gelen babaya sorulan " 2 saat sonra bir arkadaşım buraya gelicek, onu otogardan alabilir miyiz " sorusuna " elbette " yanıtının alındığı anın içinde bulunduğu bağlam.
kucuk bir cocukken babam herseyı bilirdi keşke onun gibi olabilsem derdim ... biraz daha büyüyünce babam bişeyler biliyo ama yeterli deil derdim... biraz daha buyudum ergenlek cağı falan oldu babam bi boktan anlamıyora döndu durum ...biraz daha buyudum yas 25 30, babam bunadı iyicee diye dusunmeye basladım ve yas 40 babam öldu... ve o an herşey dank etti aslında babam herşeyı biliyordu ve benim icin herzman değerliydi ama bunun farkına varmaya cesaret edememiştim babamın degerinin anlasıldığı an buydu sanırım
bir kızın hayatına giren hiç bir erkeğin onu babası gibi karşılıksız ve derin sevmediğini anladığı an
bir erkeğin evlenip de ay sonunu getiremediği faturalarla cebelleşemediği an.
ansızın gittiğinde döner umuduyla saatleri sayıp, bir an için dışarıdan babam evdeyse korkusuyla dönüp bir daha hiç dönmeyeceğinin anlaşıldığı insanın aklını alıp kalbini deştiği anmış.. keşke bir yolu olsa da dönsen babacım arkadan bas bas bağırsan ışıkları kapatın bilgisayarla televizyon aynı anda çalışmaz cami gibi ışıl ışıl ev desen, sebepsiz sinirlenip hepimizi ayağa diksen sabahın köründe, klozetin kapağını kaldırmasan, yemeğin ortasında defalarca su için kaldırsan.