ara ara aklima gelen ve beni düsüncelere daldiran bir konudur.
türkü, tsm gibi degerlerimizi dinleyen babayi görünce, güzel bir türk kahvesi yapilir; yanina oturup, sohbet esliginde kahveyi yudumlarken, arkadan gelen melodiler esliginde baba ile o melodiyi mirildanirken gözlerinin derinliginde yasanmisliklara dalip "ah baba, bu yasina geldin. hala hem calismasini hem de keyif yapmasini biliyorsun. sana imreniyorum." diyerek ic gecirilir.
"ileride evladim oldugunda, acaba cocugum ben müzik dinlerken hakkimda ne düsünür veya ne yapar?" diye düsünürüm.
büyük ihtimal agir metalci bir babaya sahip oldugu icin ya utanir yada benimle birlikte headbang yapar.
barış manço, cem karaca, zeki müren ve ilhan irem gibi şeyler. bir de dönemin ünlü yabancı romantik sanatçıları. ardından baktığım kasetler arasında lionel richie misali bıyıklı ve pembe fonda poz vermiş adamlar vardı. annemi bunlarla tavlamış olsa gerek. bilemiyorum.
bizim yanımızda ferdi tayfur,orhan gencebay falan dinleyen adam biz arabada yokken iggy azalea falan dinliyormuş,o yüzden yanında biri yokken gerçek müzik zevki ortaya çıkar.
Rahmetlinin müzik zevki iyidi. 80lerin yabancı parçalarını sayesinde sevdim. Alphaville konserine gitmek bile nasip oldu bana sonradan. Klasik müzik arşivi de vardı. Ne mutlu ki çocukluğum böyle güzel, keyifli müzikler dinleyerek geçti.