korkularım vardı hep, yıllar sonra bu satırları yazıyorken bile hala o günlere dönüp üşüdüğümü hissettiğim o buz kesmemi sağlayan ayaz. bir de boyuma iki beden büyük gelen babamın hırkası..
kendi hikayeni çiz deseler.. yüzümde bir gülümseme, gözümde bir damla yaş çizer bırakırdım o sayfayı.
hiç unutmadım o hırkayla uyuya kaldığım günleri. içimi ısıtan da belkide hep bu'ydu yakıcak olmadığından annemin yakamadığı sobanın dibinde. ağladığımda anne der gibi sarılmışım o hırkaya. üşüdüğümde.. canım yandığında..
babam kamyoncuydu arkadaşlar.. bundan bir gün olsun utanmadım.
yılın belirli zamanları yük taşımacılığı yapar. aylarca dönmez ama sonunda bir sabah dönerdi. bir geri geleceğim nasılsa diyerek gittiği yoldan geri dönmedi.. 'hızlı koşan atın boku seyrek düşer' metanetli ol yavrum derdi yan komşu hanife teyze, kucağında ağlarken. 'ne alaka' diye soramadım tabi o yaşlarda..
dünya büyük, bizim ailemiz küçük, her şeyden önce benim gözlerim daha da küçüktü.
şu an çok dertlendim.. yazıya sonra devam edeceğim. kusura bakmayın sevgili arkadaşlar...