hep öyle olur. kazanamıyanın hep öyle veya böyle bir bahanesi olur. kendine mazeret üretirken arkadaşına da laf sokma olayıdır. kendinden daha iyi yer kazanan arkadaşlarını bile başarısını beğenmeyip, olası başarıların arkasına sığınarak kuyruğu dik tutma çabasıdır.
nesinin yanlış olduğunu anlayamadığım cümle. gerçekten de okuyacağın okulun kalitesi de sahip olduğun maddi güce göre değişir. paran çoksa harvard'da ya da oxford'da, biraz daha az ise binghampton'da ya da warwick'te, ortalama zengin parası kadarsa bilkent'te ya da bilgi'de, az düzeyde zengin paran varsa atılım'da ya da arel'de okuyabilirsin. tabi devlet okullarına girememen ya da burs bulamaman kaydıyla. nesi yanlış bunun?
doğru ifade;
babam zengin olsa, haftada x saat özel ders alırdım.
Tüm açıklarımı kapatır, ihtiyacım olan her şey için milyarlık kurslara yazılırdım.
ortaokul birinci sınıftan başlayarak en iyi dersanelere giderdim.
ihtiyacım olan her türlü yerli-yabancı kaynağa çok rahat ulaşırdım.
ama evet, önemli olan düşünce zenginliğidir belki de. Ancak düşünce zengini olabilmek için önce 'babam bugün eve acaba para getirebilecek mi' gibi düşüncelerin beyninize taciz etmemesi gerekir.
ve en az düşünce zenginliği kadar önemli olan bir şey daha vardır; sorumluluk.
nitekim memur babanın fırın ekmeği yerine halk ekmeği alarak yaptığı birikimlerle dersaneye gönderdiği çocuğunun bilardo salonlarının köşelerinde sigara içtiğini, sokaklarda kavga ettiğini de bilmiyor değiliz.
biraz bahanedir biraz degil. sen kendi çabanla da çok iyi yerlere gelebilirsin. Ama bir gerçek var ki, senle aynı kapasitedeki kişi, sen sütçü imamda maliye okurken, bilkent'te hukuk okuyabilir.
dokuz eylül işletmede okuyan kızdan neredeyse 100 puan aşagı puan alıp izmir ekonomi üniversitesi'nde endüstri muhendisliği okuyan ve bunun havasını yapan insan bilirim.
zenginlik işe yarar.özel hoca falan belki normalden 10 puan falan yüksek yaptırabilir öss de.ama bu cümleyi kuranlara kimse bişey yapamaz.onlar eziklerdir ve ezik kalacaklardır.
babası zengin değilken okul kazanamayan bir mal söylemi. ayrıca kazanılacak olan o okulu sen değil babanın parası kazanmış olurdu. sen de paranın seni götürdüğü yere giderdin.
mantık buysa şayet, sakin olunmalıdır öncelikle. ülkemin zengini şifresini alıp üniversitesine girecek olabilir, ancak kimse senin yaptığın doğruları iptal etme hakkına sahip değil. anadoluda koyunlara çobanlık yapmaktan artakalan zamanını yarım yamalak kaynaklar vasıtasıyla ders çalışarak geçiren, iki saatlik uykuyu bünyesine yettirebilen, doğru düzgün ışık, masa dahi olmadan hatta belki yine ahırda, güç bela bulduğu mumu idareli kullanarak çalışıp en sağlam bölümü kazananlar hangi zenginlikten söz edebilir? bunu bir sormalı insan kendine. elinde belki yüz tane kaynak var ders çalışabilmek için, internetin var, gir oradan dinle yap bir şeyler, her türlü daha avantajlısın. ama yapamazsın işte, sen kalemin kaybolduğunda, "neyse yenisini alırım" diyebiliyorken, o adamların 10 kuruşluk kurşun kalemi bitince gözleri doluyor. filhakika zengin olmakla uzaktan yakından alakası yok eğitimde başarılı olabilmenin.
insan isteyecek bir kere. bir kere insanın hedefi olacak. hedeflerine doludizgin ilerlemesine olanak sağlayacak bir de iradesi olacak. bunlar birleşecek ve gereken yapıldığında, başarı zaten kendiliğinden gelecek. herkes inansın, bunu söyleyen, bu mantığı savunan da, aklına güvensin. bir işi bir kişi yapabiliyorsa; herkes yapar! unutmasın...