Tv.de halen ısrarla izlemekte ve ağlamakta olduğum, kalp krizi geçirmeye ramak kala, biraz kafa dağıtmaak maksadı ile kanalı değiştirip sözlüğe girdiğimde sol tarafta yine adını görüp zırlamaya kaldığım yerden devam ettiğim filmdir!
izlememek için kendimi zor tutuyorum, çünkü izlersem gene sonlara doğru ağlayacağım ve boğazım gene düğümlenecek.şuan daha neşeli şeyler izlemem lazım.
Hala izlediğim... Hala ağladığım filmötesi... Babalık ve evlatlık böylesine mükemmel anlatılabilir mi? Her izlenildiğinde, babanın o eşsiz güçlü kokusu burnunuzun direğine çöküp kalkmak bilmez mi... içinizi yakar, deler geçemez mi... Kalbinizin tüm odacıklarına hapsolur da çıkamaz mı... Ayak sesleri, gürül gürül sesi... Kızdığında kalkıveren sol kaşı... Öyle bir film işte... Baba... Özledim be baba...
her seferinde ağlatan filmdir. en azından benim için böyle. hiçbir filmde ağlamadım, ama şu babam ve oğlum'un her sonunda gözümden yaşlar geliyo engel olamıyorum.
bu sahne bizim kültürümüzün baba-oğul ilişkisini özetler. geleneksellerin yani. illaki bir şekilde biz. babalarının hiç seni seviyorum demediği çocuklarız, sevdiğini biliriz ama hiç duymadık.
çok acıklı bir filmmiş. "-miş", çünkü bana göre öyle değil. ya sinemadan ağlayarak çıkanlar çok ağlak, ya benim kalbim çok katı. ama ağlanacak bir duygu hissettirmedi içimde, burası kesin.
--spoiler--
Sadık- iyi akşamlar baba
Hüseyin- Ne akşamı senin saatten haberin yok herhalde. Sabah 6.
Sadık- Afedersin ters bir zaman oldu.
Hüseyin- Sadık senin her işlerin, her zamanların ters
Sadık- Baba ne olur kavga etmeyelim, bunu çok yaptık zamanında hiçbir şey olmuyor, hiçbir şey değişmiyor, bunu sen de gördün, konuşmamız gereken şeyler var
Sadık- Sigara?
Hüseyin- içmem degiştirince öksürtüyor
Sadık- Baba buraya niye geldiğimi bilmiyorsunuz, aslında bir nedeni de olmamalıydı çıkıp gelmeliydim ama olmadı... ben... adım sadık, abiminki salim...
Hüseyin- E ne olmuş benimki de hüseyin Allah Allah
Sadık- Neden bu isimleri koydun bize baba? Bu kadar mı korktun taa en başından beri bizden? bu kadar mı yön vermek istedin hayatımıza bize, ben kendi yolumu bulmak isteyince he!
Hüseyin- Senin yol dediğin... ... Biz seni ziraat okuyasın diye gönderdik istanbul'a anarşik olasın diye değil!
Sadık- He tam da ben bunu diyodum işte baba. Beni okumaya gönderdin dimi ziraat fakültesine başka tercih yok okuyup mühendis olacan, çiftliğin başına geçecen burda kalıp Birgül'le evlenecen! Hayatımı, okulumu, her şeyimi sen seçtin. Ben bundan nefret ettim biliyo musun baba!
Hüseyin- Bencilsin diyon bana öyle mi? Birgül dedin ya, sen gittikten sonra o kızın hali nice oldu bunu hiç düşündün mü? Kaç yıl durmadı kızın gözyaşı senden ötürü... Bana bencil diyene bak get işine..
Sadık- Bana gittin diyosun baba ama ben gitmedim, gidemedim, kalamadım evim nerde bilemedim; çünkü aklımın bir tarafında bir köşesinde hep sen vardın, seninle bu... bu olmamışlık, bu küslük... insanın dönebileceği bir evinin olmaması ne demek biliyo musun baba? Elimi neye attıysam kurudu. Karım öldü. Bir zamanlar aynı yola baş koyduğum arkadaşlarım reklam şirketlerinde, iktidar borozanı çalan gazetelerde acıyıp bana iş verdiler. köpeğe kemik atar gibi... kendilerini temizlemek, ruhlarını temize çıkarmak için... dur! konu bu değildi. ben başka bişey diyodum. hah tamam. ev diyodum. baba buraya niye geldim biliyo musun! Deniz'e bir oda ver, onu yanına al, burada büyüsün, bi evi olsun, gidecek başka hiçbir yeri yok.
Hüseyin- Yaa, gördünmü evlat ne demek, zor geldi demi, bakamıyon demi çocuğa, gördün mü evlat ne demek
Sadık- Gördüm baba, görmem mi hiç, peki sen hiç bir çocuğun büyüyeceğini görememek ne demek bunu bildin mi? Hiç bilir misin bu duyguyu? Hayat devam edecek, birileri yeni kitaplar yazacak okuyamayacaksın, yeni filmler çekilecek izleyemeyeceksin, sevdiğin bir şarkıyı bir daha dinlemek isterken dinleyemeyeceksin... Bunlar kolay alışır insan; ama onu büyürken izleyememek, yanında olamamak, ilk kız arkadaşını göremeyecek olmak,
Sadık- Baba! yüreğim yangın yeri gibi biliyor musun? gözü arkada kalmak böyle birşey galiba...kaç gündür onu itmek istiyorum bana sarılınca, beni sevmesin diye kaç gündür uğraşıyorum ama yapamıyorum... onun hayatında yutkunamadığı bir yumru olacağım için de kendimden nefret ediyorum! ona bir oda ver baba, bir evi olsun, ama zaman zaman da çıkıp gidebileceği bir ev... ona söylemek istediğim o kadar çok şey var ki... sen söyle ona baba... ona de ki... ... .... ...
--spoiler--
Bu akşam sanki hiç ayrılmamışız gibi
Hissetmek istedim
En sevdiğin kot pantolonumla
En sevdiğin lacivert tişörtümü giydim
Güzel bir akşam yemeği hazırladım
Beraber aldığımız mumları yaktım
Şarap açtım bir sana bir bana
iki kadeh çıkardım
Sevgilim ve dostum babam oğlum
Arkadaşım aşkım her şeyimdin sen
Çok zaman geçti gitti ikimizden
Özür dilerim seni üzdüysem
Sadece dinle hiçbir şey düşünmeden
Şimdi bunlar geldi içimden
Bu akşam seni çok özledim
Bütün şarabı tek başıma içtim
Kırgınlığım bile geçti kalmadı
Şimdi bunlar geldi içimden
Bu akşam sanki hiç beni kırmamışsın gibi
Hissetmek istedim
En son tatilimizi düşündüm
Ayrılmadan yirmi gün önce
Dünyanın en güzel şehirlerinden birinde
Yürüdük kilometrelerce
iz bıraktık kaldırımlarda
Otelde caddelerde
Sevgilim ve dostum babam oğlum
Arkadaşım aşkım her şeyimdin sen
Çok zaman geçti gitti ikimizden
Özür dilerim seni üzdüysem
Sadece dinle hiçbir şey düşünmeden
Şimdi bunlar geldi içimden
Bu akşam seni çok özledim
Bütün şarabı tek başıma içtim
Kırgınlığım bile geçti kalmadı
Şimdi bunlar geldi içimden
Bu akşam sanki hiç aldatmamışsın gibi
Hissetmek istedim
Uyurken bile özlerdik birbirimizi delicesine
Düşündüm durdum sordum anlamadım
Beraber yaptığımız şeyleri andım
Seni son kez özledim ve bu şarkıyı yazdım.
edit: bu şarkının ismi aslında ''babam & oğlum''dur. yazarın hatası. mazur görünüz.