4 sefer izleyip her defasında farklı yerlerde gülüp, ağladığım film. çetin tekindor'un, hümeyra'nın fikret kuşkan'ın şerif sezer'in ve ege tanman'ın oyunculuklarının, hikayenin doğallığının ve saflığının üzerine söylenecek söz yoktur.şaşıfelek çıkmazı, asmalı konak, mustafa hakkında herşey ve tabii ki çemberimde gül oya dan sonra çağan ırmak'ın hafızama ve kalbime altın harflerle yazılmasına neden olan filmdir. emeği geçen herkese sonsuz teşekürler
- babam ve oğlumu izledin mi?
- evet
- ağladın mı?
- yoo
- ne duygusuz adamsın lan..
----------
şu diyalog 228 kez yaşanmıştır, yani ben mi duygusuz dexterın tekiyim yoksa millet mi çabuk açıyor muslukları anlamadım.. bi daha gittim filme ağlamak için selpakları da çektim hazırından, film bitti bende yine tık yok.. tavandaki spotlara gözüm açık baktım baktım baktım.. bi damla ancak geldi, olmuyor olmuyor..
film bitmis, tavandaki spotlar göz kırparak yanıyor.
koltugun kenarlarını kavramış, gözlerimi kocaman açmış, kayan yazılara bakıyorum. yumruk yemiş gibiyim.
eşim koluma dokunuyor. kaçamak bakıyor tam ışıklar yanarken alelacele siliverdiğim gözlerime. "ne oldu?" diyor (söyleyecek başka şey bulamadığından olsa gerek).
"allah kahretsin ya!" diyorum. "böyle film çekilir mi!"
gülümsüyor eşim biraz, ama pek de gülümsemek değil bu. hem hüzün, hem tebessüm, hem mutluluk... böyle bir hisler karışımı güzel yüzünde. ince parmaklarıyla elimi okşayıp, "kalkalım mı?" diyor.
kalkıyoruz.
bacaklarım titriyor. dizlerim dirençsiz.
gülümseyeyim diyorum, ama eşimin yüzünde yer alandan farklı değil gibi büründüğüm ifade.
kapıdan çıkarken bir "allah kahretsin!" daha çıkıyor dudaklarımdan. gözümün önünde oğlunun yakalandığı marazı ailesine anlatan bir baba:
"elimizden geleni yapaceez deyor doktor, allahtan ümit kesilmez deyyor... ama... herşeye hazırlıklı olun deyor..."
annenin nereye koyacağını bilemediği elleri sarsıntı geçiren yüzüne yükselip iniyor.
teyzenin titreyen elleri bir bardak su götürüyor ağzına.
ve sonra baba "benimden yüzümdeeeeen" diye bağırarak üstünü başını yırtıyor.
kalbimde bir sarsıntı.
bir...
bir...
bir aile özlemi, baba özlemi, sevgi özlemi, hayat bitmeden yasanacaklari yasamak özlemi...
ellerine sariliyorum esimin.
"babamlara gidelim mi?" diyorum.
"gidelim" diyor.
her izlendiğinde insanın kalbini ağrıtan, ruhunu daraltan, boğazını düğümleyen harikulade bir filmdir babam ve oğlum. sinemada ilk izlendiğinde salonlarda yaşattığı acıyı, her defasında dvd, tv vs. yaşatıyorsa bu film başarılı olabilmiş demektir. yapımın başarılı olmasında, olayın ege yöresinin sıcak ve içten dünyasında geçmesinin ve evanthia reboutsika 'nın sıcacık müziklerinin de büyük rolü olduğunu söyleyebiliriz. çağan ırmak gerçekten ince ruhlu bir yönetmen olduğunu baştan sona sergilemiş. oyuncu seçimleri o kadar yerindeki filmde; ben fikret kuşkan'ın yerine başka bir baba, çetin tekindor'un yerine başka bir dede, yetkin dikinciler yerine başka bir sevimli abi, hümeyra yerine ise başka bir babaanne hayal dahi edemiyorum. son olarak bu filmle ilgili iki ters görüşe sahip insanların, aşağılayıp dikkat çekmeye çalışan ruhsuz tayfasına ''yuh'', bir ince noktasından, bir sözünden bir duygusundan dahi vurulup içi acımayanlara ise ''maşallah sağlam yüreğiniz varmış'' diyorum.
çağan ırmak, film bittikten sonra insanların eli babasını aramak içine telefonlara gidiyorsa mesajımı iletebilmişim demektir diyor. bu işi fazlasıyla başarmış hepsi...
film başlangıcında bir kutu selpak mendil kucağa alınır , sonra ilk sahnede bir tanesi kullanılır ... **
bir çocuğun gözünden yansıtılan bir dünya. hem hayal hem gerçek . hayal * kurmayı ne kadar erken bıraktığımızın , bir yerlerden gitmek isteyip gidemeyişlerimizin ve bir yerlere varamayışımızın , yaşanılanlar ne ve nasıl olursa olsun hep bizim istediğimiz gözle ve sözle ifade ettiğimizin .... kısacası farkına varışların filmi .
olmamış, yarım kalmış bir baba-oğul ilişkisinin hüznünü iliklerinize kadar hissettiren film.
sahip oldukları sevgiyi, şu veya bu nedenle derinlerinden çekip çıkaramayan tüm insanları ağlatır evet..
fox tv'nin imaj çalışmaları adına büyük paralar harcayıp, bütün gazete, site ve ntv gibi kanallarda yoğun reklamlar hazırlayarak 25 mart 2007 pazar akşamı 19:45'te türk televizyonlarında ilk defa yayınlayacağını duyurduğu, son yılların en içten ve dokunaklı türk filmi.
neymiş sinemadan çıkarken selpak tutarlamış , aglamamak imkansızmış bilmem neymiş.evet duygusuz odunun tekiyim ben aglayamadım.çünkü aglamayı çoktan haketmiş bir babanın feryadı beni zerre kadar üzmüyor ne yazıkki.televizyonlar da çıkan şehit anaları aglamak için çok çok fazla materyal içeriyor zaten.
benim için babam ve oğlum filmi cem yılmaz standuplarına benzer bir görüntü almıştır.filmin ilk sahnesinden itibaren aglamak için kafasını yana büküp kendini ordaki kahramanlarla özdeşleştiren insanlar , cem yılmaz'ın sahneye çıkar çıkmaz gülmeye başlayan seyircileri hatırlattı bana.herşeyin en güzeli dogal olanıdır.
ağlayanları koruma ve kollama derneginin davaları ve tazminatları için pm den isim soyisim verilir.
aile ile seyredilmesi durmunda muhtemelen bazı duygularınızı saklamak isteyeceğiniz,göz ucuyla diğer aile üyelerinin o andaki sizin tepkilerinizle kıyaslayarak onları süzdüğünüz, acaba onunda aklına şu olay gelmiş midir derken engelleyemediğiniz birkaç damla yaş,duyulan hıçkırıkların bazı olayları tekrar tekrar aklınıza getirmesi, aynı anda aynı olayı düşünme ihtimalinizin verdiği dayanılmaz acı,
ve de hıçkıra hıçkıra ağlabilmek için ikinci kez tek başına filmin başına geçilmesi
hayatımda ağlamaz dediğim insanların bile sümüklü mendillerle salondan çıktığı gördüğüm bu bakımdan beni şoke eden bir film...
ama asıl şoke eden şeye geleyim.ben ki hayatımda en ağlanmayacak filmlere ağlamış bir insanım** ancak ilk defa "çok duygusal, feci ağlatıyor" denilen bir filmde ağlayamadım...evet evet ağlayamadım inanın ki çok zorladım inkar ettim ağlamak istedim ama olmadı.bu kötü bir şey çünkü kendimi birden duygusuz bencil soğuk robot gibi bir insan yaptım ama olmayınca olmuyor...
belkide salonda ağlayan onca insana pek bir mana veremediğimden ağlamayamadım bilmiyorum...
"ağlama" lafının bu kadar üstünde duruyorum çünkü ben ağlamadım tamam ama "etkilendim" ve bence bu daha iyi bir şey öyle ki herkes ağladı diye ağlayan aptalarla doluydu sinemalar!!
peki niye o kadar etkiledi insanları??
imkanlar mı ilginç?? yoo hiç de abartılı imkanlar göremedim maddi destek alımadan yapılmış bir film...
asıl etkileyen şey ismi ve konu:
"babam ve oğlum"
baba ve oğulun o kadar kopuk olduğu bir toplumda yaşıyoruz ki insanlar belki de "bir şeyler" aramaya gitti o filme. ya da "bir mesaj" vermeye.babasını kolundan sürükleyip filme götüren çocuğun niyeti aslında babasına söyleyemediklerini göstermek.çoğu baba ise filmden çıkınca bu yüzden hüngür hüngür ağlıyor şu oğlunun babaya koşma sahnesine değil; kaybettiği zamana ağlıyor o...
işte bu nedenle helal olsun diyorum ağlatacak kadar bir dram yoktu ama kimsenin değinemediği bir noktaya parmağını değdirmiş ve bir çok yuvaya belki de huzur getirmiş bir çok babanın ve oğlunun yaptığı hataları görebilmelerini sağlamış bir film...
teşekkür ediyoruz, ihtiyacımız vardı...
samimi, içten bir film. tam bir aile filmi. film bittikten sonra babamı aradım ben, beraber izledik sonunda, birlikte agladık bu kez.
nedense ben gulemedim oyle, belki aglamaya odaklanmıstım cok, simdi ne zaman aglamak istesem bu filmi izliyorum. ozellikle deniz'in okuldaki ilk gununu, insanlar buyudukce hayalleri kuculur mu baba deyisini.
tum bu aglamalar bir yana, hani sadık arkadaslarıyla kuruyor rakı sofrasını orda arkadaslarıyla konusurken farkediyor ne ugruna neler yaptıgını. duyarsızlıgı. ne kotu hissettim kendimi, en cok etkilendigim sahneydi.
aglatmayı amaclamıs ve aglatmıs bir filmdir. izleyin ve aglayın.