türk sinema tarihi içinde kendine çok sağlam yer edinmiş bir klasiktir, bunu söylemeye bile gerek yok artık. insanları perişan eden çok sahnesi vardır. baştan aşağı dramdır her sahnesi fakat benim için bir sahne vardır ki hepsinden ağırdır o. adamın dalağını söker alır;
okulların açıldığı gün evde topluca fotoğraf çektirilirken hümeyra'nın çetin tekindor'a bir bakışı vardır. o nasıl bir oyunculuktur. o nasıl bir sahnedir ya ?
geçenlerde levent üzümcü'nün de bir sinema programında bu filmde en çok sevdiği sahnenin "o bakışma" olduğunu söylemesi bu düşüncemi iyice pekiştirdi. bir tek benim ağzıma sıçmamış dedim.
oğlanüstü oyunculuklar sayesinde türk sinema seyircisi tarafından çok beğenilen bir çağan ırmak filmi. sadece oyunculuklar değil konu ve anlatım tarzı da çok başarılı. türk sinemasının genel sorunu olan seyirci tarafından sevilme, eleştirmen tarafından sevilmeme ya da tam tersi paradoksunu yıkan filmlerden biri. yine de benim gözümde overrated bir konumda bu film. herkesin bayıldığı o unutulmaz sahne 'ağzım dilim lal olaydı' fazlasıyla teatrel bir sahnedir mesela. zaten çağan ırmakla ilgili özellikle bu filmi genel eleştirim bu; frene basmayı hiç bilmiyor çağan ırmak ve kontrolü kaybedip abartabiliyor olayı. fakat sadece bir sinema izleyicisi gözüyle bakacak olursam bu kusur bile sayılmaz bu film için. çünkü daha bir iki cümle eleştirdiğim o sahneyi ben de herkes gibi duygulanarak ve gözümü kırpmadan izledim sonuçta.
gitmek mi kalmak mı muhabbeti üstüne söylenen son sözüyle akıllarda kalan film
''sahip olduklarımı yanımda götürebilmeyi dilerdim ya da ordakileri buraya getirebilmeyi.en kötüsü de ne biliyor musun,arada kalmak...ben ne gidebildim ne kalabildim...''
türk sinemasının sağlam yapıtlarından. özellikle çetin tekindor'un tiradı; mahmut hoca'nın, yaşar usta'nın, masumiyet filminden haluk bilginer'in tiradı v.b efsanevi tiradlar kadar etkileyeci.
babasıyla konuşup vedalaştığı sahneyle insanın ciğerini söküp alan filmdir. keşke gerçekte de son kez konuşup vedalaşmak mümkün olabilse. hatta gidişini kameraya çekebilmek. ağzımıza sıçıp bıraktın çağan ırmak.
konunun ve anlatımının the fall isimli filmle aynı yerden arak olduğu film. konu üzerinde ufak tefek değişiklikler yapılmış ama anlatım aynı. tabi çağan ırmak isimli arkadaşımız aynı görselliği sağlayamamış.
çağan ırmak imzalı süper filmdir. oyunca kadrosu çok sağlamdır. konusu da caziptir. salya sümük ağlatır. izlemeyenler hala varsa muhakkak temin edip seyretsinler isterim.
sene de 1 kez mutlaka izlediğim ve daha ilk saniyesinde ağlamaya başlayıp, son karesinde durabildiğim filmdir. bu sene de bu geceye denk geldi, gözlerim kan çanağı oldu adeta.
bi kaç defa televizyonda rastlamıştım. izleyenlerden duyduğum kadarıyla herkesi ağlatıyormuş bu film. televizyonda izlerken sıkılıp, durağan sahnelerde -özellikle de diyaloglarda- zap yapıyordum. o yüzden de filmden bi bok anlamamışım. arkadaşlarla konuşurken de ağlanacak ne var o filmde amk diyodum hep. ama geçen hafta arkadaştan aldığım filmler arasında bulunca oturup baştan sona izledim. tek başıma. iyi ki tek başıma izlemişim. filmin bi çok sahnesinde gözlerim doldu, üstüne final sahnesi ağlattı resmen. finalden sonra ufak veledin ağlaması da içimi kopardı, yüreğimi dağladı. kendime lanet ettim. artık bi filmi baştan sona izlemeden hakkında yorum yapmıyorum. çağan ırmak'a da özellikle teşekkürler, ağzımıza sıçtığı için.
henüz ortaokuldayken izlediğim başları da acıklı olmasına rağmen ağlamayacağımı düşündüğüm sonra evde ağladığım ardından televizyonda izlerken yine kendimi tutamadığım mükemmel film.
ey çağan ırmak! Ben sana ne deyim ki? Baba olmadan önce izlediğimde, biraz ağlamıştım. Şimdi baba gözüyle izledim, hıçkıra hıçkıra, bağıra çağıra ağladım. Bu kadar da olmaz çağan abi, yemin ederim ayıp bu yaptığın.
melodramayı entelce anlatma becerisi gösteren ve sanırım baba - oğul ilişkilerinin oldukça kötü olduğu ülkemizde, babaların ve oğulların vicdan muhasebesi ve pişmanlık duygularını kamçıladığı için çok izlenen bir filmdir.
son yıllarda türkiye'de çekilen en iyi iki türk filminden biridir bana kalırsa. bir tutam kahkaha, iki tutam gözyaşı öyle güzel harmanlanmıştır ki bu filmde, ortaya gerçekten kaliteli bir iş çıkmıştır. bu arada diğeri için;
'ona bir oda ver baba' repliği ve çetin tekindor üstadımızın özellikle film sonlarına doğru oynadığı takliti zor inanılmaz sahneleriyle tüylerimi diken diken eden, hayatımda ağladığım tek film olması özelliği vardır benim için.