ismi lazım değil birileri olur hep... siz içinde olduğunu zannederken, aslında salonda izlersiniz perdedeki yansımanızı. yaşamak, geçmişe baktığında gözünün önünde canlananlar; "an"larsa yalanmış. ne kilitler vurulmuş ağzınıza, kabullenmekten başka şans bırakmamış şartlarınız, devler ülkesinde yaşam mücadelesi veren çelimsiz bacaklarınız.
bir gün gelip unuttum derken, içinde bir yerlerde yaşadığını görürsün, yediremezsin kendine, haketmediğin yaşanmışlıkları. cevap ararsın, hesap sorarsın, yalnız kalırsın.
--spoiler--
evlatlar babalarını nasıl hatırlamak isterse öyle hatırlarmış.
--spoiler--
yaşamak, geçmişe baktığında gözünde canlananlarmış; birileri olur hep...
"herkes ağlıyormuşmuş ben ağlamacağım var mı be!" deyip yanına selpak almadan gitmenin aptallık olacağı bir film. sonuç tuvalette salya sümük kalmakla son bulabiliyor.
ayrıca: "ağlamadım ben" diyenlere dehşetle baktıran film.
--spoiler--
birgül - Hani ben ilkokuldaydım da, sen orta sondaydın ya. Ben yerli malı haftası diye üzümlü kurabiye yaptıydım evde. Okula götürüyordum. Sabah yolumu kestin de içinden aldın bir tane. Çok beğendin. Anan yapmıştır, diye inanmadıydın hem.
sadık + Eee?
- işte ondan getirdim sana. Bak bakalım hatırlayacak mısın tadını?
+ Hiç unutmadım ki...
- Unutmadın değil mi? Ben de.
+ Hiç değişmemişsin Birgül.
- Değiştik be Sadık. insan değişmez mi?
+ Mehmet'le evlenmişsin?
- Öyle oldu. Evleneceğiz tabi ya, evlenmez mi insan? Senin hanımı duyduk, çok üzüldük. Aferin ama Sadık, çok takdir ettik biz seni. Bir başına büyüttün çocuğu, kimseye müdana etmedin.
+ Seninkiler iki taneymiş?
- Yaa! Ellerinden öperler.
+ Ellerine sağlık, çok güzel olmuş. Buraya gelirken hemen bunu mu yaptın alelacele?
- Yok, evde vardı. Oğlanlar seviyor benim. Oğlanlardan birinin adını Sadık koyayım dedim, Mehmet anlar da kızar diye korktum. Celâl koyduk adını. Ama ben içimden hep Sadık derim O'na, bunu bilesin.
+ Birgül, affettin mi beni?
- Affettim tabi ya Sadık, affetmez mi insan?
--spoiler--
seans çıkışlarında bir sonraki seansa girecek insanların çıkanlara ağlamışlar mı ağlamamışlar mı diye baktıkları film. ağlamışlarsa şayet, dışardakileri bir sevinç kaplıyor birazdan ağlayacakları için. *
100lük ev peçeteleri vardır yaa, öneriler üzerine ondan bir paket edinerek gittiğim sinema salonundan en az 60ını tek başıma tüketip çıkmama neden olan çağan ırmak'ın yönettiği türk sinema tarihinde çığır açan yapım.
12 eylül faşist cuntasını sorgulamayı ve sorgulatmayı başarabilmiş ender filmlerden..birçok yanı eksiktir lakin bir milat olması bakımından anlamlı bir filmdir..
an itibarı ile fox tv de yayınlanmaya baslayan, film hakkında aldıgım bilgiler ışıgında, aglamadan sonra lazım olur diye bir adet mendili hazır bulundurmaktayım.
edit:filmi ilk kez izlememle birlikte, iyi ki mendilimi yanıma almışım diyorum. epey acıklı filmdi yahu..
sağcı solcu demeden, anlatılan hikayeye 'insan' olarak bakabilmemizi sağlayacak denli yumuşak bir film. filme bunca hönkürerek ağlayan birçoğu, solcu bir genci gördüklerinde yada başına gelenleri duyduklarında duyarsız davranırlar. arada küfredenler olur (bkz: kızıl komünist). lakin bu filmi izleyince bu solcu gencin hikayesine ağlayabiliyorlar. demek ki empati diye bir şey varmış diye düşündüren filmdir...
tv'de her gosterildiginde bu aksamki gibi en az 10 entry girilecegine inandigim, yani izlendikce degerinden birsey kaybetmeyen, egeli cagan ırmak'in kendi cocukluk gunlerindeki gibi seferihisar'da gecen insancıl film. insanı gorsel efektleri ile, klise lafarla degil, dogallıgı ile vuruyor. sanki biz de yasadık, yasayabiliriz bunu, ya da yan komsumuz yasadı zamanında..
filmin son cumlesinin "bu mutlu sonla biten hikayeler hep baskalarina anlatilmaliydi" olmasi da ayri bir onem ve ironi tasir.
her izleyişimde beni hıçkırıklara boğabilecek kadar samimi ve hüzünlü bir film.insan babasını kaybedişini her seferinde yeniden hatırladığında boğazında biriken yumruyu her seferinde kişiye hatırlatan çağan ırmak'ı takdir etmeden duramıyor...
senaryosunun yavanlığı ve ağır basan duygu sömürmeye yönelik sahneleri ile heves kaçırmış filmdir. çetin tekindor, hümeyra, fikret kuşkan ve ege tanman'ın müthiş oyunculukları olmadan çağan ırmak böyle bir işe kalkışmazdı herhalde. tersinden bakmak gerekirse, bu oyuncuların bu nitelikteki oyunculuğuyla mahsun kırmızıgül bile iyi film çekermiş vesselam. *
böyle bir senaryoyu başka oyuncularla çekseler herhalde yeni bir ayın karanlık yüzü vakası olurdu.
sinema salonu tıklım tıklım, iğne atsan tavan betonarma olmadığı için büyük olasılıkla tavana saplanacak. film başlar ikinciye izleyenler hemen mendilleri çıkarmış ağlama moduna geçmişler. derken fikret abi eve gelir çocuk uyuyor evdeki teyzeye gidiyoruz der, dava çakılır fikret hasta ölecek, cocuğu dedesine bırakmaya niyetlidir. bunu bilmek sonrasını keyifsiz kılmaz ama yapacak bir şey kalmadığından yandaki teyzeden bir selpak istenir ve beden aynı ruh haline bürünmek için kendini kalabalığa bırakır.
buyuyunce moderator olcam sinemaya gider. sinema tıklım tıklımdır, koltukların kolluğuda olmasa göt göte olacaklardır, öyle doludur yani.. film başlar dikkatle izlenir, duygusal yerlerde gözler bulanır, etrafa bir iki bakış atılıp çaktırmadan silinir.. lakin herkez aynı modda olduğundan kimse yemez o ayrı mevzu.
öyle bir filmdir ki en duygusal anında süklüm püklüm ağlarken, birden insanı kahkahalara boğar..
yine duygusal bir anda bir burun çekme efekti gelir, bir gelir iki gelir, en sonunda noluyo lan denir * ahan! bir de ne görsün buyuyunce moderator olucam, yandaki amca ağlıyor. amca yavaşça dürtüklenir akabinde ürkek ürkek döner amca "noluyo lan" edasıyla, yan yan bakar, buyuyunce moderator olucam tırsar "ehe öhö şey selpak" der.
gözler kıpkırmızı.. yaşlar yanaklardan süzülüyor.. burnu çeke çeke beynine kaçacak olan amca ne diyor? "ben ağlamıyorum oğlum, kör müsün?"