babamı bir farklı sevdim, kız çocukları babaya düşkün derler, belki budur sebep.
babamı bir farklı sevdim, çünkü çoğu konuda aynıydık, aynı düşünen, aynı duyguları paylaşan iki insan.
ikimizde komiktik, ikimizde inatçı, ikimizde kinci ama bir o kadar duygusal.
bir gün annemle kavga etmiştim, kanlı bıçaklı.
aldı karşısına konuştu, gözlerime baktı:
- kızım, annen lan o senin!
- beni deli ediyor, hele o mimikleri yok mu!
- olsun, annedir o, candır. ben hiç aldatmadım anneni..
- gerçekten mi?
- evet, çok sevdim, 2 sene koştum peşinden. o kadar güzeldi ki...
- senin de altta kalır yanın yokmuş.
- e yakışıklıydık tabi!
- hala öylesin.
- bir gün ikimizden birine bir şey olursa, bana olsun tamam mı kızım? çünkü ben size bakamam.
ben sizi bu yaşa kadar büyüttüm ettim, ama o kadının üzerinizdeki emeği kadar olamaz benimki.
üzme o kadını, ben size bakamam, beceremem ama o bakar.
- baba..
- evin direği o, benden çok o...
gözlerinden ilk yaşı düşürdüğü an, o andı babamın. elimin tersi ile yaşlarını silip, baba seni çok seviyorum diye boynuna atlamak istedim, ama yapamadım. ben hiç karşısına geçip, ona onu ne kadar çok sevdiğimi söyleyemedim, sadece sarılırdım, o anlardı. öyle bir sarılırdım ki, içime sokacak gibi olurdum, bakardım gözlerine. o onu sevdiğimi anlardı.
evin direği, annemdi evet. babamın alkole olan zaafı otoriteyi anneme vermişti uzun yıllar önce. bir ben bilirdim, annem kanepede sızmışken, babam eve geldiği zaman, yere yığılacak gibiyken, kolunun altına girip, yatağına yatırdığımı, banyoda elini yüzünü yıkarken yere düştüğünü, o kilolu adamı sürükleyerek yatağına götürdüğümü, ben bilirdim.
bir gün ben çok küçükken, bir kere vurdu ablama, bir kere!
nasıl da oturmuştu içime, gözümdeki baba figürünü nasıl da zedelemişti, ama ruh ikizimdi sanki. karşısına oturduğumda, gözlerini görmeliydiniz, kalbi ağlıyordu, bin parça olmuş kalbi, sigarayı içerken elleri nasıl da titriyordu. kolay değildi; bu devirde kız çocuğu yetiştirmek, hiç kolay değildi.
bir başka adamdı benim babam. o sert görünüşün altında şemsiyeye şemşiye diyen adamdı.
küçükken rakının sonuna serçe parmağını batırıp bana emdiren adamdı babam, eve geldiğinde kazakları rakı kokardı. hiç parfümünü bilmedim babamın, onun parfümü rakı ve sigara kokusuydu. ve yakışırdı tenine.
küçükken saçlarımı kuruturdun hatırlıyor musun baba? önüne otururdum, sen kurutup tarardın birbirine girmiş saçlarımı.
ben hiç sevmezdim taramayı, sen tarardın, canım acırdı, olmaz böyle taranmalı bu saçlar derdin.
baba, saçlarımın arasında hala parmak izlerin...
küfür nedir senden öğrendim ben. küfür bu kadar mı yakışır bir adamın ağzına...
yakışıyordu, bıyıklarının altından çıkan o argo kelimeler gülümsetiyordu beni.
ben küfür etmeyi senden öğrendim baba.
bana da yakışıyor senin gibi bilir misin..
yıllar geçti..
sessiz ve sensiz hala bu şehir.
son bir isteğim var senden..
bana yine masal anlatır mısın baba
babanın yaşadığını bilip her gün onsuz olmaya küfür etmekten daha iyidir belki.
nasıl benim anlayamayacağım bir duyguysa, içimdeki sevgi değil nefretse belki de ben ve benzerlerimin durumuda anlaşılamaz uzaktan.*
hangisi daha çok can yakar bilinmez.
kokun burnumda tütmeden,
ellerinde öpücüğümün ıslaklığı gitmeden yanına geldiğim zamanlardaki gibi tek düşüncemin hediyemi nasıl bulacağının olduğu, o dolu dolu yaşanan babalar günlerindeki heyecanımla gelemeyeceğim belki yanına ama
tek hediyem de gözyaşım olmamalı sana...
ve maalesef bu sefer ki hediyem elimde değil dilimde ve duamdadır...
bana yaptığın o şahane babalığı Allah Baba da sana yapsın...
mekanın cennet olsun babacığım...
babasını kaybetmiş birinin duygularını anlattığı dizelerdir.
bir kış akşamında
merhaba diyorum sevmediklerime!
içine umut doldurarak,
hayal kırıklıklarımdan artırdığım hüzün mendilleriyle yamadığım heybemin.. merhaba!
en umulmadık zamanda
yalnızlığın kuyusuna attığı beni
unutan sevgilim, sevgilim sandığım...
merhaba!
hayata tutunduğum dalı,
hiç acımadan kırarken gülen dostçuklarım.
merhaba!
en yalnız zamanımda
yalnızlığıma yokluğunu ekleyen
sevmedim diyemediğim!
ama doya doya sarılamadan,
bir kuş gibi
ellerimin arasından uçan babam!
merhaba!
sana yazıldı bir şiir daha
koca çınar!
yokluğunun altıncı yılında
acısı henüz yaşını doldurmamış
çocuğun tarafından
güle güle oku güle güle oku sağ omzumun üstünden...