önemli bir şey olduğunda ve acilen söylenip telefonun kapatılması gerektiğinde daha alo demeden sabahtan itibaren neler yaptığını anlatan,cep telefonu çaldığında bir süre açmayıp telefondan çalan polifonik ilahiyi dinleyen ve dinleten şeker pıtırcık.
yeşil gözlü, doyamadığım. sevildiğimi hissettiren, sevmeyi ve merhameti öğreten. yokluğunun 18. gününün ve sonrakilerinin gecmesinin zorluğunu beklemek, hep aynı acıyı yaşayacağını bilmek, kos tutmayacak yara ile onu özlemek.
beraber geometri çözülesi,gogol bordello dinleyip kopulası,kumbarama para atınca eli öpülesi,beraber dedikodu yapılası,beraber mantı yenilesi,karşılıklı çay içilesi,gece olunca beraber uyunası ruhu genç hatun.
kücüktüm, çok küçücüktüm. sana dair pek çok anım kalmamış zihnimde affet beni. ama emin ol kendi kendimi hep ' senin babannen herkesten başkaydı işte, sen onunla çok güzel şeyler yaşadın şimdi o günlere geri dönmek isteyip de başaramayınca üzülme diye zihnin o zamanları unutmuş taklidi yapıyor ' diyerek avutuyorum. anne babadan uzak olmanın eksikliği oldu hep üzerimde ama sen yanımda olunca bunu pek umursamamıştım fakat şimdi senin boşluğun ise öyle çok canımı acıtıyor ki anlatamam. senli günlere dair nadir anılarımdan biri aklıma geldi şimdi bak demek ki seni gerçekten yürekten düşününce başarabiliyorum, o güzel anların zihnimde kaybolmasına izin vermiyorum.
yine çok küçük küçücüğüm bir sabah yatağımın yanı başında senin derin boşluğunla uyanıyorum. seni her zaman görmek istediğim yerde etrafımda göremeyince kötü oluyor umarsız saf çocuk yüreğim ve avazım çıktığı kadar bağırarak ağlamaya başlıyorum. ' babaanne beni bırakıp gitme ' diye sonra sen çıkageliyorsun bir yerlerden telaşla ' ağlama oğlum bak ben burdayım ' diyerek, bunu duyunca mutlu olmuştum. bugün yine o günü ve seni hatırlıyorum mutlu oluyorum.
babaanne insanı çok değişiktir. çeşitli delilikleri vardır. sürekli sitem eder, bir çocuğunu diğerlerine oranla daha çok sever (nedeni bilinmez ona sorsan o da bilmez ) sürekli torunlarını evden dışarı atmaya meraklıdır "serin kilimi elmanın altına da oturun " sürekli hastalıklarından bahseder aslında kendisi hastalık hastasıdır. apranax diye bir ilaç içer sürekli. doktor onun iyi olduğunu söylerse ona inanmaz doktorun iyi olmadığını söyler. eğer anneniz babaannenizin geliniyse anneniz çok şey çekmiş demektir. sürekli onaylanmak ister, her dediğinin doğru olduğunu söyler ve kadınlardan nefret eden cinsleri de vardır!
annem çalıştığı için babaanne ninnileriyle uyudum, onun yemekleriyle büyüdüm ben. onun koynuna sokulurdum ağlarken. annem kadar, hatta daha bile çok emeği var bende. aile içinde ne sorun olursa olsun, benden ne kadar uzakta olursa olsun, koşa koşa gidip ellerine sarılacağım insandır babaannem. saçının bir teli yüzüne düşse, kıyamam...
kaç gün oldu bilmiyorum seni kaybedeli. insan kabullenemeyince saymak istemiyormuş meğerse anlatabildin bana. rüyalarımda benzerlerini görmeye başladım onlara bile sarılıyorum, ağlıyorum. niliyorum yaşlanmıştın belkide çok yorulmuştun. hani ölmeden 1 hafta önce "ben gidecek gibiyim." demiştin ben o gül kokulu ayaklarını öpmüştüm doya doya sarılmış ağlamıştık hatırlıyor musun? sana kızıyorum ama hiç kendine sormadın mı bu torunum beni özlemez mi bana doyabildi mi diye? hayatımın en güzel yeşilini gözlerinde götürdün pamuk. yüreğimde bıraktıklarınla oyalanıyorum ve seni çok özlüyorum.
genellikle yeni dogan torunlarının mahrem yerlerini etraftakilere yedirerek torunlarını nazlatırlar. ilginç bi tutum. "halası kızımın memesini yesin, dayısı oğlumun pipisini yesin " gibi.. torun tatlı olur derler ama bu kadar mı bilemem..
aynı evde yaşandığı taktirde sinirlerde tahribata sebep olabilen, kişide kalıcı ruhsal hasarlara yol açabilen **, ama bir o kadarda alışılmış, sevilesi, masum bakışına dayanılamayan, bir ayağı çukurda deyimi düşünüldüğünde yaşlanması sebebiyle gitmesinden, bırakmasından daha çok korkulandır.
iyi alışmışlardır hizmetçi tutmaya. hiç bir boka el sürmezler sanki kendi başlarına da böyle yaşarlar. oğullarının evine geldiklerinde birden "hanım" olurlar. doktor raporlarına baksan seni beni gömerler o derece sağlık fışkırır, ölmezler. her boku istemeyi bilir yaşına yaslanıp, bir de yıllarca temiz hava solumuş tabii. o da nasıl havaysa bir yemek yapıyormuş eskiden tuz lapası. annem midem kalkardı diyor. ben kendim biliyorum bir yumurta yapardı tereyağlı. tereyağ yumurtaları aşardı nasıl kalpse o a.q. bu hastalıklar hep haksızlığı sindirmekten susmaktan ve dolayısıyla stresden oluyor. yoksa bariz karı pençelerini geçirmiş dünyaya bırakmıyor. dayanakları var onları yitirirse anında göçer şirrettir çünkü babaanne. rahatından değildir, sağlığı herkesten bir şey almasındandır.
eski oda arkadaşım, her sabah ezanıyla beraber zippo çakmağının sesiyle uyandığım, sigarayı sevdiren, kurtuluş yıllarını anlatan, israftan uzak durmayı öğütleyen, türküler öğreten, atatürk görmüş esaslı türk kadını. çocukluğumun mavi gözlü devi.
üveylik olduğu takdirde ; hiç bir zaman öz torunlara verilen harçlık miktarını, diğer torunlara yansıtmayan büyük kişi.
(bkz: bütün genellemeler yanlıştır) mi?
canımdan bir parça gibi belki de yaşının geçmesiyle bir bebek gibi olması beni ona bağladıkça bağlıyor. 2gn öncesinde aynen şu diyalogu yaşadıktan sonra ona tapmamak elde mi?
babaannem tv deki ergenekon hakkındaki kazı çalışmalarını canlı canlı izlerken ;
b.annem: yavrum ne arıyo bu adamlar sabahtan beri?
ben :bişi yok babanne kriz warya dewlet altın arıyor.
b.anne :aman ıyı olum ıyı altın bulsunlarda şu bızım uc aylıga zam yapsınlar.
ben : * **