bir adıma mahkum aramızdaki gereksiz gerginliğin kollları. ne sen kırabildin içindeki her zaman haklılığının vermiş olduğu eminliği ne de ben kırabildim asi saçlarıma takılan senin hayalkırıklarını.
bir sonbahar akşamı bıraktığımda seni aştide, tahmin ediyordum aslında artık eskisi gibi olamayacağını hiçbir şeyin. amerikan filmlerindeki evlenme sahnelerinde nikah memurunun söylediği doğruydu:
"bu nikaha engel olabilecek her hangi bir durumu veya olayı bilen varsa ya şimdi söylesin ya da sonsuza dek sussun."
işte aynen böyleydi o sonbahar akşamı aştide sana arkandan bakarken içimden geçen uzun cümle. ilk önce iç sesimi dışa sese çevirip yankılandırdım dört harfli o güzel keklimeyi peronların arasında.
"baba."
sen üzerine alınmadın. çok geç kalmıştım. tekrarladım. inatçıyım ya hani. sen söylerdin ya keçi inadı olduğunu bende. ikinci bağırışımda geri döndün. ve, karşılık verdin:
"efendim oğlum."
yaklaştık aksak adımlarla birbirimize. her zaman aramızdaki gereksiz gerginliğin kollarını bir adımla kıramayışımızı beraber kırdık. tek bir adım attık ortaya doğru. yarısı sana aitti. yarısı bana.
şimdi, yine bir yolculuğun arefesindse ayrılırken yollarımız haykırıyorum:
i've seen them kneel
with baited breath for the ritual
i've watched this experience raise
them to pseudo higher levels
i've watched them leave their families
in pursuit of your nirvana
i've seen them coming to line up
from switzerland to america
how long will this take baba
how long have we been sleeping
do you see me hanging on to
every word you say
how soon will I be holy
how much will this cost guru
how much longer 'til you
completely absolve me
i've seen them give their drugs up
in place of makeshift altars
i've heard them chanting
kali kali frantically
i've heard them rotely repeat your
teachings with elitism
i've seen them boasting robes and
foreign sandalwood beads
i've seen them overlooking god in
their own essence
i've seen their upward glances
in hopes of instant salvation
i've seen their righteousness
mixed without loving compassion
i've watched you smile as
the students bow to kiss your feet
give me strength all knowing one
how long 'til enlightenment
how much longer 'til you
completely absolve me
tanım: evin direği
son günlerde, akşamları odama girip, "biraz bilgisayarın başından çekilsende ben geçip okey oynasam" diyen, bu nedenle de bilisayardaki okey programını en sonunda bana sildirtecek olan evin reisi. abim gittikten sonra can sıkıntısından olsa gerek annemle odamıza ziyaretleri arttırmış, odadaki eşyaların yerleriyle oynamış, biz müzik dinlerken, odamızdaki tv'yi hafif yüksek sesle açarak bir yudumluk keyfimizi yerle bir etmiştir. ama bunlara rağmen akşam saatlerinde eşi, kızları ve balıkları tarafından yolu dört gözle beklenendir, evin direği, aileyi bir arada tutan en önemli unsurdur.
not: baba benim yılbaşında istanbul'a gitme işi ne oldu?*
hayatında evladının karşısında bir tek hata yapmaması gereken aile reisi. hayatında evladının karşısında defalarca kez hata yapmış bir baba evladından hatalı bir davranışında sesi titremeden nasıl hesap sorabilir. hayatında babasının bir kez bile hata yapmadığını gören bir evlat neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt edecek kadar kişilik kazanmıştır zaten. bu entry deki hata kelimesi aile adabına göre sınıflandırılmalıdır.
bir baba ile bir çocuk varmış, babacığım, babası oğluna demiş ki, çık şu masanın üstünden atla, çocuk olmaz baba demiş korkarım, babası çık oğlum atla ben seni tutacam demiş, çocuk çıkmış masaya babası karşısına geçmiş ''hadi atla'' demiş, çocuk atlamış, babası tutmamış çocuğu, çocuk yere düşünce demiş ki; bana bile güvemeyeceksin.
sen ne yaptın baba, bana bunu öğretmedin, ben herkese güvendim baba, herkese inandım, bu yalan dünya da, yukarıdan bakıyorsan bana eğer, bu baktığın senden bana kalan ben.
Hayatta ben en çok babamı sevdim.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpı bacaklarıyla ha düştü, ha düşecek
Nasıl koşarsa ardından bir devin,
O çapkın babamı ben öyle sevdim.
Bilmezdi ki oturduğumuz semti,
Geldi mi de gidici hep, hepp acele işi!
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi.
Atlastan bakardım nereye gitti,
Öyle öyle ezber ettim gurbeti.
Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
40 ı geçerse ateş, çağrırlar istanbula,
Bi helallaşmak ister elbet, diğmi, oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oynunu,
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu.
En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim.
Hayatta ben en çok babamı sevdim.
Benim çizgi odağım,
Avuçlarıma yıldız düşüren adam,
Yüzünde çizgiler, geçmişin desenleri,
işlenmiş ellerine, yüreğine, gözlerine
Kifayetsiz kelimeler de bir yanım yarım,
ilk tebessümü yüzüme değdiren adam,
Her kötülüğün, iyi yanından geçmiş,
Beni bana veren can,
Devrilir gün gözlerinde,
Nasıl bir sevgi bu çığlık çığlığa,
Sebebim sebebim olurken bedene
Ellerinde umut çiçekleri,
Beklettin, bekledim yılları serdiler,
Can candan ayrı olmazdı bilemediler,
Arabesk tadında anlatımda şiir oldu dizeler
Gün günü biçiyor,
sevgi ekiliyor,
sevgi toplanıyor,
emek emek terler,
Çoğaldıkça mı azalıyor?
Gözlerinde serde, sermaye delil,
Görmek kavramım seninkinin yanında nedir,
Yaşamak aslında direnmek midir,
Bilinir mi?
en çok özlenen varlık, onu kaybedeli 2 sene olmuştur ama o hayatın gene her anında vardır, artık içinde baba adı geçen çocuk şarkılarında bile kötü olursunuz, yılbaşında elinde leblebilerle koltukta uyuyakaldıgı hali aklınıza gelir yılbaşından bile zevk almazsınız, şimdi yaşasaydı sıkı sıkı sarılırdım bidaha bırakmazdım onu çok sevdigimi söylerdim, akşam işten gelince onunla daha çok otururdum, odaya kaçmazdım dersiniz kendi kendinize.küçücük bir resmi evdeki herkez için çok degerli olur kimseye ellettirilmez, çünkü sadece ondan kalan şimdiye kadar bizim için yaptıkları, resimleri ve sadece koskoca dolapta tek başına duran montudur, keşke şimdi hayatta olsaydında sana hep sarılmak istedigim gibi sarılsaydım dersiniz hep...
her $eyin bir parçası olan her $ey. en onulmaz, en umulmaz ânlarda hayatında olduğu için varlığından zaman zaman $üphe ettiğpin tanrı'ya te$ekkür sebeplerinden sadece biri ama en önemlilerinden "bir"i.
küçüksündür.. seni tutup ellerinden at yarı$larına götüren ilk adamdır o. ilk kez ayakkabını bağcığını bağlayan adam; sen üzüldüğünde ilk üzülen $ey, tanrı'nın dünyadaki gölgesi.
faizsiz ve belki geri ödemesiz borç veren tek varlık/kurum...
kişinin değerini anlayan, anlatan...
uzaktan seven, sevmeye kıyamayan...
özlediğiniz...
özleyeniniz...
eşek kadar olan oğlunu, hâlâ, gece uyurken öpen...
kızan, sonra sizden çok üzülen...
kılını dahî hiçbir şeye değişmeyeceğiniz...
bir zamanlar sizi koruyup kollarken, artık korunup kollanması gerektiğini düşündüğünüz...
sizin için düşünmeden canını verebilecek olan...
düşünmeden canınızı verebileceğiniz...
canı yandığında, canınızın yandığı...
yaşlanması ağırınıza giden...
en güzel parfümden daha güzel kokanınız...
kaybetmekten korktuğunuz, ölüm korkusu yaşatan...
sizin iyiliğinizi, sizden daha çok isteyen...
onun iyiliğini, ondan daha çok istediğiniz...
merak ettiğiniz...
merak edeniniz...
bazen pişmanlıklarınız...
çocuğu olmaktan gurur duyduğunuz...
onun gibi olmak, olabilmek için çırpındığınız...
o'nsuz, sudan çıkmış balığa döneceğinizi bildiğiniz...
gurur duyanınız...
sizi seven, seven, seven...
baba; canınızın yarısı anneniz ise; işte o elmanın diğer yarısı...