ergenken rahmetli babamla aramda şöyle bir diyalog geçmişti...
- babaciğim, hafta sonları çok canım sıkılıyor. bizim hüseyin var ya. geçen hafta pazarcılık yapmış amcasının yanında. 10 lira kazanmış. bana da söyledi. müsaade edersen ben de bu pazar onlarla gitmek, para kazanmak istiyorum.
+ pazarcılık konusunda bir bilgin var mı peki?
- hayır yok.
+ himm. o zaman sana biraz pazarcılıktan bahsedeyim. sabah ezanından önce kalkacaksın. depodaki malları kamyona yükleyeceksin. sonra takribi ezan okunurken tezgaha kamyon içindeki patlıcanı, dometesi boşaltmaya başlayacaksın, saat 9-10 olacak oralarda birileri çay demlerse sen de simit, tostla çay içip kahvaltı yapacaksın. şanslı ise bir tas çorba ancak bulacaksın. daha sonra müşteriler gelmeye başlayacak ve sen akşam 8-9 a kadar patıcan, domates diye bağıracaksın;nihayetinde eve ancak akşam 11de döneceksin.
bak oğlum, yine de sen bilirsin ama bence sen pazar sabahı, sabah ezanında kalkma. geç kalk. annen sana güzel bir kahvaltı hazırlasın . afiyetle ye. sonra gir odana ders kitaplarınla haşır neşir ol. senden tek istediğimiz bu. canın ,çay, kahve mi istedi "anneciğimmm" canın tost mu çekti "anneciğimm" demen yeterli. bizim paraya da ihtiyacımız yok allah'a şükür. pazardan 10 lira mi kazanacaktın. al yavrum sana 20 kağıt. istediğin gibi harca. şimdi söyle bana hala pazarda çalışmak istiyor musun?
- hayır istemiyorum babacığım.
+ hadi o zaman dersinin başına.
- piki.